Muvazene tesadüfü reddediyor-21

Kâinatta Astronomi ilminin şahadetiyle harika, intizamlı bir muvazene var. Galaksilerden, samanyollarına ve güneş sistemlerindeki gezegenler arasında Hayat tar bir muvazene var.
Yıldızların vefatında ve yeniden yeniye yaratılmalarında, dünyamızdan binlerce defa büyük bu yıldızların hareketlerinde ve seyirlerinde akılları hayrette bırakan bir muvazene ve bu muvazeneyi bozacak çok mütecaviz sebeplerin muvazenede tutulmaları var.

Güneş sisteminde vazifelerinde harika, manidar bir ölçü ve muvazene var.
Güneşin yanmasında ve gezegenleri tutmasında bir ölçü ve muvazene var. Basit bir sobaya bile muntazaman bakılmazsa yanmak muvazenesinin bozulduğunu görüyoruz. Güneşin yanmak muvazenesi nasıl korunuyor?
Dünyamızdan bir milyon defadan daha büyük, milyonlarca santigrat derecede, taşı demiri, hatta atomları bile yağ gibi eritecek nükleer bir fırın gibi yanan, kontrolü imkânsız ve devasa bir kütleye sahip, dur durak bilmez mütecaviz bir güce sahip güneşin yanmak muvazenesi neden bozulmuyor?

Böyle acip ve garip bir soba ve lambayı milyarlar senedir muntazaman muvazeneli yandıran ve söndürmeyen ve zihayata hizmetkâr ederek itaat ile kayıt altına alan, (Şems ve kameri teshir eden O’dur) sırrına mazhariyetle vazifesini mükemmel devam ettiren, Zat’ın nihayetsiz kudretine, hikmetine ve rahmetine Maşallah, barekellah, Allahuehber deyip,  Güneş’in zerratının kâinatın zerrat ve mürekkebatı ile çarpımı neticesi hâsıl olan rakamlar adedince Hamdüsenalar olsun demek gerekmez mi?
Hava, su, toprak ve ışığın hizmet ve hareketlerinde ve vazifelerinde bir biri birine münasebat tar ölçülülük var. Dehşetli fırtınalar, çalkantılar havanın, suyun, yağmur ve sair unsurların muvazenelerini bozup hizmetlerini geri bıraktırmıyor.

Denizlerin gelir ve giderlerinden, yağmurların yağışlarından, nehirlerin, çayların ve yeraltı sularının gelir ve sarfiyatlarında bir muvazene var. Küçük bir evin mutfak ihtiyaçlarının muvazene içerisinde karşılanmasında bizler bazen acze düşüyoruz. Bir bakıyoruz yağ bitmiş, tuz kalmamış, şekeri unutmuşuz misali.
Yeryüzüne yayılan canlılarda biri birinin hukukuna tecavüz etmeyen ve birbirinin vazifesini tamamlayan zihayat arasında dengeleri sağlayan bir muvazeneleri olduğunu görüyoruz.
Bitki ve hayvanların arasında, hayat ile dünyaya gelişlerinde ve vefatla terhis olup ayrılışlarında, harika ve mükemmel bir muvazene ve uygunluk ile şaşmaz bir denge var.

Enva-i çeşit mahlûkatın biri birinin ihtiyacına ve yardımına koşan muvazeneli bir cevap vermek var olduğu görülüyor.
Zihayatın dişi ve erkek sayılarında, ölüm ve hayatlarında bir muvazene var ve bu muvazene binlerce senedir dikkatle korunuyor ve bozulmuyor.
Canlıların, vücudu ve uzuvları arasında biri birine bağlı, bir birinin vazifesini tamamlayan ve birbirinin ihtiyacına cevap veren ve biri birisiz olamayan bir ölçülü muvazenelerinin olduğunu görüyoruz.

Zihayatın azaları ve hüceyratı ve hücrelerin ihtiyacı olan ve hücreye girip çıkan maddelerden, kandaki zerratın al ve akyuvarların ve sair maddelere kadar ki muvazenelerinde zerre kadar şaşırmaz ve yanlış adım atmaz bir muvazeneli tasarruf var olduğunu bil müşahede görüyoruz.
Bir orduya giriş ve çıkışlar kontrolsüz ve muvazenesiz olsa, ordudaki nizamdan ve yararlılıktan bahsedilebilir mi?
Uzuvlarda toplanan hücreler ve maddeler küme küme toplanıp neden dağılmıyorlar. Onları manevi kalıplarda kim aynen yıllarca muvazene içerisinde koruyor?
Bitkilerde gövde yapılarından yapraklarına ve çiçeklerinden ta meyvelerine, meyvelerinin küçüklük ve büyüklük ve münasip zamanlarına yettirilmelerine ve ondan istifade edecek zihayatın vücuduna uygunluğunda bir muvazene var.

Demek en küçük bir daire olan zihayatın hücrelerinden tut, ta nev’ler arasına, onların ölüm ve hayata gelişlerinden tut ta beden cihaz atları arasındaki tenasübe, ta unsurlar arasındaki hizmetlerden ve vazifelerden tutun gezegen ve yıldızların, ışık ve karanlığın, sağukluk ve sıcaklığın dengelerine kadar o derece hassas bir mizan ve o kadar ince bir ölçü ve muvazene içerisinde tartılı bir düzen vermek var ki bu güzelim âlem bu şekilde hayattarane sevilerek devam ediyor.

Bütün kâinattaki mahlûkatta küçük büyük, yıldızlardan kandaki al ve akyuvarlara kadar gayet düzgün bir ölçü ve biri birine uygun bir muvazene bulunduğunu gözlerimizle görüyoruz. Meselâ bir sineğin, bir insanın uzuvları ve cihazları, hattâ vücudundaki hüceyratı ve kanındaki kırmızı ve beyaz kürecikleri o derece hassas ve ince bir ölçü ile yerleştirilmiş ve o derece birbirine münasip ve uygun öyle muntazam bir uygunluk var ki nihayetsiz bir ilme sahip olmayan o özellikleri o mahlûkata veremez.

Demek dikkatli bir bakışla bakıldığında bu kâinat ve içerisinde bir karışıklık ve düzensizlik ve kusur bulunamadığı gibi, insanlık bütün fen ve ilimlerini de bu kâinatın ve kâinat içerisindeki unsurların ve mevcudatın hakimane muvazene ve intizamından alıyor ve öyle olduğunu ilimleriyle de ilan ediyorlar.
Eğer kâinatta ve dünyada bu intizamlı ve muvazeneli hakimane, sanatkârane hususiyetler olmasaydı ve bu özellikler müdebbirane milyonlarca senedir korunmasaydı ilim ve fenden bahis edilebilir miydi?

Şimdi; eşyadan ve eşyanın mahiyetinden ve mahlûkatın esnafından ve vazifelerinden ve biri birine karşı münasebetlerinden ve biri birinin vazifesini ikmal eden muvazenelerinden, hadsiz zihayatın vücutlarından ve vücut azalarının bir saatin çarkları gibi biri birini destekleyen hizmetlerinden haberi olmayan, ilimsiz, kör ve ihatasız ve ittila’sız tesadüf bu işlere karışabilir mi?
Mizan ve muvazene ve ölçüsü olmayan, ölçü, tartı ve muvazenenin neye yaradığını bilmeyen ve şeinlerinde karışıklık, muvazenesizlik ve ölçüsüzlük olan tesadüf, tabiat ve esbabın, bu muvazene-i âleme ve muvazene-i eşyaya ve mahlûkattaki akılları hayrette bırakan hakimane muvazeneli tasarrufa zerre kadar karışması ve müdahale etmesi mümkün mü?

Güzelliğin, hikmetin ve şahane ilmin tercümanı olan müdebbirane ve tenasüplü ve muvazeneli iş yapan ve gelişigüzelliği, karışıklığı ve zuhuratla hareketi, rastgeleliği işlerine karıştırmayan keskin akıl akıl sahipleri varın siz söyleyin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.