Sabri ALTUN
Nasıl anlatmalı bilmem ki
Norfolk Kraliyet Taburunu bilir misiniz?
267 kişilik bir taburdur.
Ama bazı şeyler vardır ki asla maddi gözle anlatamazsınız.
Peki, ben nasıl anlatacağım?
Hangi dille hangi üslupla anlatayım bilmiyorum ki?
***
Şakiler (eşkıya) çölde bir sahabeyi yakalarlar. Önce soyacaklar sonra da öldürecekler.
Sahabe:
-Son bir isteğim var müsaade eder misiniz?
-Nedir?
-İki rekat namaz kılacağım.
Ve namaza durur sahabe. Dergâhı ilahiye el kaldırır.
-Bbu kâfirlerin elinde beni kurtar Yarabbi!
Dua eden sahabedir. Allah resulünün, Allah sevgilisinin arkadaşıdır.
Dostun dostu dosttur ya, elleri yere inmeden cevap gelecektir.
Tepeden tırnağa silahlı bir atlı bir anda gözükür.
-Ey insanoğlu! Senin duan arşı titretti. Söyle bakalım ne istiyorsun ki Allah beni yardımına gönderdi?
Ve sahabe şakilerin elinde kurtulur daha doğrusu şakilerden kaçanlar kurtulur, kalanlar cehennemi boylar.
Olay size mistik gelmesin.
Zira dua eden Peygamberlerden sonra Allah’a en yakın olan ona kurbiyet kesbeden bir sahabedir.
Asrısaadete gidenler bu tür olayları çok görür.
Ama ya Çanakkale’ye ne demeli?
Ya Norfolk Kraliyet Taburu'na ne demeli?
267 kişilik tabura…
Üç Anzak istihkam askerinin yemin ederek ve Anzak Sahra Birliği'ndeki diğer 19 arkadaşlarını da şahit göstererek anlatırlar;
267 kişilik Norfolk Kraliyet Taburu, Alçıtepe'den bir önceki tepe olan 60. tepeye doğru rahat bir şekilde ilerler. Havada soluk renkli bulutlar vardır. Bu bulutlar saatte 6 veya 8 km. hızla esen rüzgâra rağmen sabit bir şekilde durmaktadırlar. Bunlardan yaklaşık 250 m uzunluğunda 60'ar metre eninde ve 60 m yüksekliğinde olan bir bulut tepeyi kaplamıştır. Norfolk Kraliyet alayının subayları ve askerleri bulutun içine girmeye başlarlar. Son asker de girince bulut yükünü
almış bir uçak gibi havalanmaya başlar. Havadaki diğer soluk renkli bulutlarla birleşerek kuzeye yani Trakya tarafına doğru gider. Savaş sonrasında bu 267 kişilik alayın bir tek ferdine bile -ne ölüler arasında ne de esirler arasında- rastlanamamıştır.
***
Şimdi daha iyi anlıyorum.
Mehmet Akif'in, Çanakkale’yi "Bedir"le eş değer kılışının sebebini…
Şimdi daha iyi anlıyorum;
Bedir'de 3 bin meleğin savaşa katılışını…
Şimdi daha iyi anlıyorum;
Bedrin "ilk", kale Çanakkale’nin de "son" kale oluşunu…
Şimdi daha iyi anlıyorum;
250 bin şehidin, Allah için neden seve seve ölüme gidişini…
Şimdi daha iyi anlıyorum;
"Peygamberin aguşunu açışını…"
***
Ama hiç anlamadığım bir şey var.
Ecdat kanını sebil edip geçit vermedi, ta ki esir düşmesinler ve onlar gibi olmasınlar diye.
Ama neden şu an onlardan hiç farkımız yok.
Belki esir değiliz ama onlarla neden aynı memeden aynı sütü emiyoruz.
Şahametimiz vurdumduymazlığa, himmetimiz benciliğe, gayretimiz yeis'e dönüşmüş.
Anlamadığım şey;
Neden iki hayatın ruhu hükmünde olan İslamiyeti bırakıp iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlara dönüşmüşüz.
Hala anlamadığım şey;
Neden yılar yılı Çanakkale anlatılırken sadece maddi cephesi anlatıldı da, manevi cephesi hep saklı bırakıldı.
Aslında Çanakkale’yi hakkıyla anlatacak bir gücüm yok, haddim de değil, fakat öğrendiğim kısmıyla son bir soru sormak istiyorum;
Onlar Çanakkale’de o kadar kurbiyet (Allah a yakınlık) kesbettiler ki an be an Allahın inayetini yanlarında gördüler.
Hatta Adetullah kanunlarını bile onlar için seferber etmiş. (Bulut ve sis hadiseleri gibi)
Peki biz;
Biz ki o şehit oğlu şehitlerin torunlarıyız.
Allah etmesin başımıza da böyle bir savaş açılsa acaba aynı himmeti görebilecek miyiz?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.