Said Nursi Necip Fazılı duyunca sandalye istedi

Said Nursi Necip Fazılı duyunca sandalye istedi

Bediüzzaman ile Necip Fazıl arasında cereyan eden birkaç hatırayı şahitlerinin dilinden aktarıyoruz

Ömer Özcan’ın haberi:

RİSALEHABER-25 Mayıs 1983 tarihinde vefat eden merhum Necip Fazıl Kısakürek’i rahmetle anıyoruz. Vefatının 29. senesinde Üstad Bediüzzaman ile Necip Fazıl arasında cereyan eden birkaç hatırayı şahitlerinin dilinden aktarıyoruz:

NECİP FAZIL’IN GELECEĞİNİ DUYUNCA ÜSTAD HEMEN BİR SANDALYE GETİRTTİ

Ahmet Atak anlatıyor:
1952’de İstanbul Gençlik Rehberi Mahkemesi oldu. Mahkeme dolayısıyla Üstad Akşehir Palas Otelinde kalıyordu. Beni görünce çok sevindi. Otel baştan aşağı nur talebesi ile dolu, duruşma günü belli, daha bir hafta on gün kadar vardı. Üstad, “benim misafirimsin” diye bana yevmiye, tayınat verdi.
Orada bulunduğum sürece Üstad’ın en yakın hizmetlerinde bulundum. Geceleri Muhsin Alev’in yanında kalıyordum. O, Süleymaniye Kirazlımescid Sokak 46 numarada kalıyordu. Bozdoğan Kemerinin yakınlarında eski bir İstanbul evi...
Ulemadan ve sülehadan birtakım kimseler bu arada Cevad Rifat Atilhan, Eşref Edip, Ziya Uygur, Necip Fazıl gibi yazarlar da geldiler-gittiler Üstad’ın ziyaretine. Belki başkaları da gelmiştir ama benim şahid olduklarım bunlar.

Üstad’ın zarafetini anlatan bir hatıra daha:
Üstad’ın odası, Akşehir Palas Otelinin çatı katında. Batar kat denir ya, kenarları teras, öyle bir yerdi. Bir karyola, bir teneke, musluk, birkaç kap kacak, bir de hasır var. Hasırda cemaatle namaz kılınıyor. Hiçbir namazı yalnız kılmadı Üstad, kendisi imam olurdu. Tekbir alışı ise bir âlemdir, “Allah-u Ekber!” dedi mi titrerdik. İşte misafirler böyle bir odaya gelirler, hasır üstünde otururlardı. Necip Fazıl geliyor denince Üstad “Hemen bir sandalye bulun” dedi. Bu çok önemli yani, Üstad’ın nezaketine bakın artık. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-5)

NECİP FAZIL ÜSTAD’I ZİYARET ETTİ

Kemal Ural Anlatıyor:

Akşehir Palas ziyaretimde yanımda İsmail Doyuk isminde bir arkadaşım daha vardı, onunla Üstad’ın yanına girdik, ama fazla bir şey hatırlayamıyorum. Sadece, namazın faziletinden falan anlatmıştı Üstad. O kadar aklımda kalmış…
Yalnız çok enteresan bir şey oldu o gün; Üstad’ı ziyaret için Necip Fazıl çıktı geldi otele. Geldi ve pür telaş merdivenleri çıktı Üstad’ın yanına ve bir süre sonra yine pür telaş indi. Ayrılırken bir randevu istedik kendisinden; “Moda Şükran Sokak Numara 5” dedi, geçti ve hızla uzaklaştı. Çok cerbezeliydi.
Biz sonradan, Üstadın yanında bulunan ağabeylerden öğrendik ki; orada Necip Fazıl, herhalde Üstad’ın takdirini kazanmak için: “Benim evladımı bıçakla lime lime doğrasalar affedebilirim de ‘filancayı’ (M. Kemal) affedemem” demiş. Üstad da ‘Maşaallah, maşaallah, tıpkı Eski Said gibi konuşuyor!’ şeklinde ona iltifat etmiş. Anlaşılan bu cevap Necip Fazıl’ın hoşuna gitmemiş.”
Yalnız dikkat edilsin. Asla, Necip Fazıl’ı küçümsüyor değilim. Hadis’in ışığıyla “Bir insanı küçümsemek günah olarak bir Müslüman’a yeter.” Her şeyin yeri, değeri ayrı… Bir fabrikanın dişlileri gibi, büyük, küçük tefrik edilmeyecek. Kaldı ki, Cenab-ı Hakk’ın “Benim için ne yaptın?” sorusuna, küfre ve haksızlığa çok sert tepki vererek içtenliğini kanıtlamış ve bir dost olmuştu hep Necip Fazıl. Rahmetle anıyorum. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-4)

YORGANIMI SATIN, YARDIM EDİN, BÜYÜK DOĞU KAPANMASIN

Salih Özcan anlatıyor:

Necip Fazıl’ın çıkardığı “Büyük Doğu” mecmuası parasızlıktan bir ara kapanma durumuna geldi. Üstad bana: “Benim yorganımı satın, buna yardım edin, kapanmasın” dedi. O zamanlarda tek mucmua o vardı, Üstad destekliyordu. Necip Fazıl, Abdülhakim Arvasi’ye bağlı idi.
Üstad bana dedi ki: “Biz bütün cemaetlere dostuz, ehl-i tarikata dostuz, onlara hürmet gösterin, ama bizim davamız budur, Kur’an davasıdır.” Onun için hiç kimseyle kavgamız olmadı bizim. Üstad kucaklardı herkesi. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-6 hazırlanıyor)