Said Nursi: O pilot benim yerime şehit oldu
Bediüzzaman Hazretlerinin “benim yerime şehid oldu” dediği pilotun hikayesi
Risale Haber-Haber Merkezi
Nur hizmet kervanında mühim hizmetlerin hâmili merhum Sabri Halıcı Ağabeyin, Nur Talebesi oğlu, Askerî Pilot Ömer Halıcı, 58 sene önce bugün, 31 Temmuz 1954 tarihinde uçağı düşerek şehid olmuştu.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Ömer benim yerime şehid oldu” dediği, merhum Ömer Halıcı ağabeyi rahmetle anıyor, vefat yıldönümü vesilesiyle hadisenin şahidlerinden topladığımız bilgi ve belgeleri Risale Haber okuyucuları ile paylaşıyoruz:
Ömer Özcan
Em. Hav. Astsubay Mehmet Batmazoğlu anlatıyor:
Denizli’nin Acıpayam ilçesinde 1935 yılında doğdum. Emekli Hava Astsubayım. 1954 târihinde memuriyetim dolayısıyle Balıkesir’e tâyin oldum. Orada hemşehrim ve meslekdaşım Muzaffer Erdem Ağabeyle tanıştım. Risale-i Nur’u 1956 senesinde tanımama vesile oldu. Allah (C.C.) ondan razı olsun.
Şehid Pilot Ömer Halıcı’nın Babası Sabri Halıcı Ağabeyle tanışmamız ve konuşmamız şöyle oldu:
Yıl 1956. Eylül Ayının ortlarında 15 günlük senelik iznimi aldım, görev yerim olan Balıkesir’den İzmir’e geldim. Trenle İzmir’den Denizli’ye giderken kompartımanda Risale-i Nur’dan “İman Hakiketleri” kitabını açıp okumaya başladım. Karşımda oturan yaşlı amca “Evlad ne okuyorsun?” diye sordu. Ben de “İman hakikatı amca” dedim. “Ben de abdest alayım beraber okuyalım” dedi. Abdest aldı, sonra o amca ile tanıştık. Kendisinin “Konyalı Sabri Halıcı” olduğunu söyledi. Ben de kendimi takdim ettim, görev yerim olan Balıkesir’den memleketim Acıpayam’a gitmekte olduğumu söyledim.
(Şehid Babası Sabri Halıcı)
Sabri Amca, “Benim de Balıkesir’de Pilot Astsubay oğlum vardı, adı Ömer Halıcı, kendisini tanıyor musun?” diye sordu. Ben de: “İsmini duydum, onlar Filo’da, ben Bakımevinde olduğumdan kendisini görmek, tanışmak kısmet olmadı, fakat cenaze merasiminde bulundum, o zaman çok üzülmüştüm, imanlı bir pilot ağabeyimizdi, Balıkesir’de Martlı Mahallesinde Muzaffer Erdem ağabeyle karşılıklı dairelerde oturuyorlardı, komşu idiler, ben maalesef kendisini tanıyamadım” dedim.
Sonra Sabri Halıcı Ağabey şunları söyledi: “Ömer, 1954 senesi Temmuz ayında, akşam üzeri gece uçuşu için 192. Filo’ya göreve geliyor. Şehirden gelirken arkadaşlarım soğuk su içsinler diye Filo’ya buz getiriyor. -O yıllarda buzdolabı olmadığından sular buz ile soğutulup içiliyordu-. Rahmetli Ömer, F-84G Tayyarenin kanadının altında akşam namazını eda ediyor, sonra Filo’daki arkadaşlarıyla gece uçuşuna kalkıyorlar. Havada bir müddet uçtuktan sonra Tayyaresi F-84G arızalanıyor ve Bandırma yakınlarında Manyas Gölü’ne çakılıyor. Kurtarma Ekibi küçük bir parçasını buluyor. Allah gani gani rahmet aylesin. Âmin…”
Sabri Ağabey ile böyle konuşurken baktım gözleri yaşardı, konuyu değiştirdi. “Evlad ben Isparta’ya gidiyorum, kısmet olursa Üstad’ımızı ziyaret edeceğim” dedi. “Amca beni de götür, ben de Üstad’ımızı ziyaret edeyim” dedim. “Olur evlad” dedi. Bu ziyaret bir gün sonra gerçekleşti, Üstad’ımızı ziyaret etmek nasip oldu. (Bkz. Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-1)
Şehid Pilot Ömer Halıcı’nın ev komşusu ve meslektaşı Em. Hav. Astsubay Muzaffer Erdem, konu hakkında bildiklerini şöyle anlattı:
Ömer Halıcı, Sabri Halıcı Ağabeyin oğlu idi. Başarılı bir pilottu. Sonradan çok iyi bir Nurcu oldu. Bir gün Filo kumandanı olarak Manyas gölü üzerinde uçarken uçağı düştü ve şehid oldu. O sırada 2.Emirdağ Lâhikası sayfa 198’de anlatılan Barla Denizindeki kayığın batma hâdisesi oluyor. Üstad’ın kayığı batmak üzere iken kurtuluyorlar. Sahile çıktıklarında ateş yakıp Üstad’ı kurularlarken, bu şehâdet haberi geliyor. Üstad o zaman “Ömer benim yerime şehid oldu” diyor. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-1)
Risale-i Nur’u Ömer Halıcı vasıtasıyla tanıyan Em. Pil. Hav. Astsubay Ali Demirel anlatıyor:
Abdülkadir’le birlikte Erzincan tayyare alayında vazifeye başladık. İkimiz ayrı taburlardaydık. Bir gün arkadaşım Abdülkadir “Yahu bizim taburumuzda bir başçavuş pilot var, bir besmele çekti ki… Allah! Allah! Bir duyacaktınız.” dedi. Düşünün, o zaman besmele çekilmesi bile dikkati çekiyordu. “Kim O?” dedim. “Ömer Halıcı” diye cevap verdi. Meğer Ömer Halıcı da bir hafta olmuş namaza başlayalı. Sonradan öğrendik ki Konyalı Halıcı Sabri’nin oğlu; babası Afyon’da Üstad’la beraber hapis yatmış birisi. İstanbul’dan hafız getirtip çocuklarına ders aldırmış zamanında. Ömer namaz kılmaya yeni başlamış ama çocukluğundaki bu derslerden mütevellid besmele çekmeyi iyi biliyor.
Velhasıl Ömer Halıcı ile tanıştık. Bir araya geldiğimizde biz ona sık sık tarikattan bahsediyorduk. Çok hoşuna gidiyordu. Bir gün “Şeyh Hilmi Efendiye mektup yazsan da bana da bir ders verse.” dedi. Ben de “Tarikat işi böyle mektupla olmaz; gidersin, Şeyh Efendi’nin önüne diz çökersin, ben ders istiyorum dersin. Herkese de vermez zaten.” diye cevap verdim. Bu konuşmanın üzerinden kısa bir vakit sonra Ömer Halıcı izin aldı, memleketi Konya’ya gitti. Varınca babasına demiş ki “Ben Muttalip’e gideceğim.” Babası merakla “Ne yapacaksın Muttalip’te?” diye sormuş. Ömer de “Tarikat dersi alacağım” deyince; “Oğlum, Emirdağ’ında Bediüzzaman var, sen ona git” demiş ve ona üstadı anlatmış. Derken Ömer Halıcı tarikatçı olmak için gitti, nurcu olarak geri geldi. Dolayısıyla biz de Risale-i Nur’u ve Bediüzzaman’ı Ömer Halıcı vasıtasıyla duymuş ve tanımış olduk.
Ömer Halıcı kısa bir süre sonra Emirdağ’dan kitaplar getirtti, büyük boy teksir kitaplardı bunlar. Biz de aldık bu kitaplardan. Sözler, Tılsımlar, El Hüccet-ül Zehra ve Cevşen almıştım ben ilk olarak. Ama tabi kitaplar Osmanlıcaydı. Aslında ilk tayin yerim Bursa’da henüz daha din imanla alakamız yokken, Cenab-ı Hakk’ın sevkiyle, boş vakitlerimizde ev arkadaşlarımızla birlikte bir şeyler yapalım diyerek Osmanlıca öğrenmiştik biraz. Ama Risale-i Nurları okuyacak kadar iyi bilmiyordum. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-5)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.