Kadınlar yuvalarına dönmeli
Günün Risale-i Nur dersi...
Bismillahirrahmanirrahim
Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış; yuvalarına dönmeli
(1)
Haşiye 1
"Mim"siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. Şer'-i İslâm onları
Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;
Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı
Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.
Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.
Şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri. Haşiye 2
Memnu' heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları. (Sözler, Lemeât)
1- Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arabca bir ifadesi)
Haşiye 1: Tesettür Risâlesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkumiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedi mahkum ve mahcup eylemiş.
Haşiye 2: Nasıl meyyite bir karıya nefsani nazarla bakmak nefsin dehşetli alçaklığını gösterir;Öyle de rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine bakmak, ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür.
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
AHLÂK-I SEYYİE : Kötü huylar, çirkin ahlâk.
BEŞER : İnsan.
CEMÂLÎ : Güzelliğe ait olan,güzellikle ilgili.
ERVAH : Ruhlar.
ESBÂB-I İFSAD : Bozucu ve bozguncu sebepler.
HABÎS : Pis, kötü, hilekâr.
HAŞMET : Heybet, büyüklük, hiddet.
HASED : Başkasının iyi hâlini istememe; çekememezlik, kıskançlık.
HAYÂ : Utanma duygusu. Ar. Namus. Günahlardan kaçınma.
HEVESÂT : Nefisten gelen gelip geçici istekler, arzular.
HİSSİYÂT-I ULVİYE : Yüce hisler, duygular.
HODGÂMLIK : Yalnızca kendini dert edinerek.
HÜSN-Ü HULK : Ahlâk güzelliği.
İNKİŞÂF : Gelişme, açılma, keşfetme, meydana çıkma; terakkî etme.
İSMET : Günahsızlık, günahsız oluş.
MEBZÛL : Bolca bulunma.
MECLİS-İ İHVAN : Kardeşler meclisi.
MEMNU' : Yasak. Menedilmiş. Mâni olunmuş.
METÂ : Kıymetli eşya, tüccar malı.
MEYYİT : Ölü.
MEYYİTE : Kadın cenazesi.
MÜNCEMİD : Katılaşmış; buz kesilmiş, donmuş.
MÜTECESSİD : Cesed giymiş. Cesed hâline gelmiş.
NEFSÂNÎ : Nefsin hoşlandıkları, nefse ait.
RİYÂ : Özü sözü bir olmamak, inandığı gibi hareket etmeyiş, gösteriş, iki yüzlülük.
SEFİH : Helâl olmayan zevk ve eğlencelere düşkün, sefâhete düşmüş kimse.
SERBESTÎ : Serbestlik.
SÛRET : Resim, şekil, görünüş.
TÂİFE-İ NİSÂ : Kadınlar tâifesi, hanımlar grubu.
TILSIM : Herkesin bilip çözemediği gizli sır; fevkalâde kuvvet ve tesire sahip olan şey. Sihirli söz.
ZÎNET : Süs.
ZULM-U MÜTEHACCİR : Taşlaşmış, katılanmış zulüm.