Said Nursiden hükümete: Kuvvetiniz Kur'an'da
Demokrasi Platformu Dergisi'nde "Said Nursi’den Menderes’e mesajlar" başlıklı yazının üçüncü ve son bölümü
RisaleHaber-Haber Merkezi
Demokrasi Platformu Dergisi, 14 Mayıs 1950 seçimlerinin 60. yılında özel sayı ile okuyucuların karşısına çıktı. İki cilt halinde yayınlanan derginin Bahar 2010 sayısında yer alan yazılardan biri de "Said Nursi’den Menderes’e mesajlar" başlığını taşıyor. Dr. İsmail Benek tarafından kaleme alınan yazının üçüncü ve son bölümü:
Said Nursi’den Menderes’e mesajlar
3. BÖLÜM
BEDİÜZZAMAN’IN İKAZLARI
Bediüzzaman, Demokrat Parti’nin içine düşebileceği bazı hatalar konusunda uyarıcı olmaktadır. İktidar hırsının veya muhalefet hırçınlığının sebebiyet vereceği yanlışlar yüzünden adalet terazisinin bozulmamasına dikkat çeken o mektuptan bir kısım şöyledir:
“Gayet kısa birkaç esası, İslâmiyetin bir kahramanı olan Adnan Menderes gibi dindarlara beyan ediyorum.
Birincisi: İslâmiyetin pek çok kanun-u esasîsinden birisi, “Velâ tezirû vâziretün vizra uhrâ” âyet-i kerîmesinin hakikatıdır ki, "Birisinin cinayetiyle başkaları, akraba ve dostları mesul olamaz." Hâlbuki şimdiki siyaset-i hâzırada particilik taraftarlığıyla, bir câninin yüzünden pek çok mâsumların zararına rıza gösteriliyor. (...) Bu ise, hayat-ı içtimaiyeyi tamamen zîr ü zeber eden bir zehirdir. Ve hariçteki düşmanların parmak karıştırmalarına tam bir zemin hazırlamaktır.”(46)
Devamında gelen bir mektubunda ise Adnan Menderes’in bir beyanına değinir ve risk kabul ettiği “iki dehşetli cereyan”dan bahseder:
“Şimdi, Adnan Menderes gibi, "İslâmiyetin ve dînin icaplarını yerine getireceğiz"(47) diye ve mezkûr iki kanun-u esasîye karşı muhalefet edip tam zıddına olarak iki dehşetli cereyan, gayet büyük rüşvetle halkları aldatmak ve ecnebîlerin müdahalesine yol açmak vaziyetinde hücum etmek ihtimali kuvvetlidir.(48)
Yine iktidarları döneminde ortaya çıkabilecek provokasyonlara değinir. Dini hassasiyetler üzerinden “irtica paranoyası”nın o günkü versiyonlarına dikkat çeker. Demokrat Parti ile dindar halkı karşı karşıya getirecek “eskiler” olarak tabir ettiği CHP ve yandaşlarına karşı uyarır. Çare olarak Risale-i Nur’un resmen yayılmasını tavsiye eder.(49)
Bediüzzaman’ın, en büyük hayali, peşinden koşmaktan ömür boyu yorulmadığı bir projesi, Osmanlı dönemindeki adıyla Medresezetüzzehra’dır .(50) Cumhuriyet döneminde bunu İslam Üniversitesi olarak ifade eder. Böyle bir üniversiteyi, ülke ve İslam birliğinin 20. asır ve sonrasında İslam tefekkürünü ve idrakini sağlayacak akademik bir müessese olarak görür. Fen ve din ilimlerinin beraberce okutulacağı bu üniversiteyi inşa etmek için cumhuriyet öncesi ve sonrası teşebbüs ve ısrarını sürdürür.
“Kırk seneden beri takip ettiğim ve Sultan Reşad'ın yirmi bin altın ve eski müstebidler hükûmetinin Millet Meclisinde 163 meb'usun imzasıyla 150 bin banknotu, küşadı için tahsisat verdikleri; hem âlem-i İslâmın, hem şarkın, hem bu milletin en mühim bir işi olan Van vilâyetinde Câmiü'l-Ezher gibi bir İslâm dârülfünunu ve büyük üniversitesi olan Medresetü'z-Zehranın yapılması lüzumunu yeni hükûmetin reisi de anlamış ki, büyük memleket işleri içinde sizlere müjde olarak gönderdiğim aşağıdaki haberi vermiş. Fiilen yapılmasa dahi bu mânânın anlaşılması büyük bir fa'l-i hayırdır.”(51)
Bir başka isteği ise, Risale-i Nur fikriyatının anayasal zeminde kabul görmesi, bakış açısının yansıması, bilgi/marifet ve birlik/ittihat görüşlerinin halka sunulmasıdır.
"Evet, şimdi olmasa da otuz kırk sene sonra fen ve hakikî mârifet ve medeniyetin mehasini (…) düşman taifesinin cephesine göndermiş. İnşaallah yarım asır sonra onları darma dağın edecek."(52)
MİLLETVEKİLLERİNE TAVSİYE
Din-siyaset ilişkisi de Said Nursi’nin en çok üzerinde durduğu önemli bir konudur. En büyük hassasiyeti, dinin hiçbir surette siyasete alet edilmemesidir .(53) Bunun zararlarını hep beraber gördük. Bediüzzaman, dinin mukaddesliği, herkese ait olması, tahsis kabul etmeyen özelliği üzerinde durur ve ikaz eder.
İslam Birliği yolunun açılması, gerekli teşebbüs, ittifak ve ortaklıkların teşkilini çok önemser. İttihad-i İslam fikrinin tahakkukunu, her mümin için farz görür:
“Onun için, şimdiki bu hükûmetimizin hakikî kuvveti, hakaik-i Kur'âniyeye dayanmak ve hizmet etmektir. Bununla, ihtiyat kuvveti olan üç yüz elli milyon uhuvvet-i İslâmiye ile ittihad-ı İslâm dairesinde kardeşleri kazanır. Eskiden Hıristiyan devletleri bu ittihad-ı İslâma taraftar değildiler. Fakat şimdi komünistlik ve anarşistlik çıktığı için, hem Amerika, hem Avrupa devletleri Kur'ân'a ve ittihad-ı İslâma taraftar olmaya mecburdurlar.”(54)
Derin devlet yapılanmalarının kökeninde olan ifsat/zındıka komitelerine, küresel bozguncu örgütlenmelere ve yapılara karşı İsevilerin Hıristiyan ruhanileri ile işbirliğini önerir. Bu önerisi ışığında, AB fikriyatının müspet kanadının oluşacağını, evrensel ölçekte pozitif beraberliklerin antidemokratik oluşum ve tezgâhlara karşı güçlü duracağına işaret eder.
Bediüzzaman milletvekillerine de şu tavsiyelerde bulunmuştur:
“Kalbime geldi ki: Bu vatan ve İslâmiyet’in maslahatı, her şeyden evvel dindarların serbestiyeti hakkındaki kanunun hem tâcil, hem tasdik ve hem de çabuk mekteplerde tatbik edilmesi elzemdir.”
Başörtüsü yasağının hala sürdüğü günümüzde, bir dönemin meşhur TCK’nın 163. maddesi gibi prangaların şekil değiştirerek devam ettiği de bir gerçek.
Dinin ve dindarların geleceğe ışık tutan bir düzlemde gerekliliklerini, Bediüzzaman şu ifadelerle açıklar:
“İki dehşetli Harb-i Umumînin neticesinde beşerde hâsıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz.”(55)
SAİD NURSİ’NİN MESAJLARININ DÖNEME VE BUGÜNE ETKİLERİ
Bediüzzaman, demokrasinin ilk basamaklarından 2. Meşrutiyeti meşruiyet zemininde desteklemiş ve bir hürriyet hareketi olarak görmüştür. Menderes’in çekirdek düşüncesini teşkil eden dörtlü takrir hafızası, siyasi zemini Mustafa Kemal ekseninde gelişen “CHP devleti”nin yapılanma süreçlerine karşı mücadele üstünlüğü sağlayamamıştır. DP’nin bütün siyasi deneyimleri CHP’yi siyasi rakip olarak bilmelerine rağmen, algılama ve rekabet stratejileri açısından yeterince işin özüne inmeleri, devletin kuruluş felsefesindeki sapmalara ve bunun CHP ile birlikte devlet otoritesine dönüşmesine karşı çok köklü bir değişim gerçekleştirmeleri mümkün olamamıştır.
Sebebi; Bediüzzaman’ın tefekküre dayalı derin bakışını, Mustafa Kemal ile başlayan sürecin ana şifrelerini ve inşa edilen rejimin açmazlarını fark etmede, onlara karşı strateji geliştirmede yeterince bir vukûfiyete sahip olamamalarıdır. Başka bir tabirle Menderes’in fark ettiğini ve bildiğini tahmin ettiğimiz çerçevenin, çevresi, ekibi ve bürokrasi çemberi tarafından yeterince anlaşılamadığı ve duyarlı davranılamadığı izlenimini vermektedir.
Menderes, Bediüzzaman’a duyduğu saygıya(56) rağmen; onu serbest tutma, Risale-i Nur’u resmen yazdırma ile ilgili teşebbüslerinde sonuç alamadığı, devletin gizli unsurlarının bunu engellediği bilinmektedir.
Bediüzzaman’ın, güncelliği, geleceği kuşatma kapasitesi ve uygulanabilirliği açısından yaptığı uyarılara bakıldığında bugün hala iktidarlarımızın muktedir olamadığı, siyasi iradenin, kamu erkinin statükosu karşısında toplumun değer sistemini inşa etmede zayıf kaldığı bir gerçektir.
Özünde jakoben siyasi dönemin çerçevelerine dokunulamaması, çerçeve içine yerleştirilmiş devlet aygıtlarının toplumu kıskaca alması olduğu bilinmesine rağmen, darbelerin hızarından geçmiş siyasetçiler, yasama gücünü kullanarak yapısal çözümleri gerçekleştirme heyecanını ve kararlılığını gösteremedikleri gibi, ürkek bir psikolojinin gölgesi altında, reel politik bir sürecin algı fukaralığı içerisinde kalmışlardır. Bunun birinci derecede sorumlusu darbeler olsa da, siyasetin dirayetli olamaması da not düşülecek bir husustur.
Bugün de hala geçerliliğini koruyan sivil, demokratik, toplumsal refleksleri güçlü, hesap verebilen, şeffaf, katılımcı, toplumun üretim ve girişim potansiyelini harekete geçirebilecek sivil bir duruş ve yapısal çözümlerin bir zaruret haline gelmiş olmasıdır. Bu özellikleri taşımayan bir cumhuriyet etrafında şekillenen bir diktatörlük öbeğinin darbe yasalarıyla toplumu dizayn etme çabaları, çatışma üretmektedir. Yaşanan çatışmaların ve enerji kayıplarının özüne inildiğinde; Bediüzzaman’ın Menderes’in şahsında, millet ve İslamiyet adına endişe etiği konular ile yol gösterici ikazları, geçerliliğini korumaktadır.
Bediüzzaman’ın vefatının, Menderes’in ise askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılmasının 50. yılında, günümüzde aynı konu ve gündemlerin hala bir yol ayrımında olduğu, ayrışmadığı görülmektedir.
Bediüzzaman'ın Menderes ve kendisi ile ilgili tespiti de çok dikkat çekicidir. "Menderes bir din kahramanıdır. Dine büyük hizmetleri olmuş ve olacaktır. Fakat Adnan Bey arzu ettiği hizmetinin semeresini göremeyecektir. Benim de dine hizmetim olmuştur. Ketm etmeyeyim... Ama ben de hizmetimin semeresini Adnan Bey gibi göremeyeceğim. Her ikimizin de hizmetlerimizin semeresi ileride görülecektir."(57)
Halkın seçimi demokratik bir tercihtir.(58) Halkın iktidar yaptığı parti, demokrasinin vazgeçilmez iradesidir. Toplumun sadece seçimden seçime oy dışında, katılımcı ve demokratik(59) rol alma gibi katılımcı demokrasinin zengin unsurlarıyla, temsilde adaletin daha sağlam inşasıyla, yönetimde istikrarın ise paydaşları dikkate alan bir uzlaşma yaklaşımı ile güçlendirilmesi ve özgürleştirilmesi gerekir.
Said Nursi’nin dostu kabul ettiği Menderes’e yazdığı bir mektuptaki en çarpıcı ve ilerde hayatına mal olan trajediyi ima eden şu sözü ile noktayı koymak istiyoruz: “...Halkçılar, ırkçıları elde edip sizi devireceklerine bir ihtimal-i kavi ile hissettim. Vatan ve İslamiyet adına endişe ettim…”(60)
Tarihi başa sarmak mümkün olsaydı ve rahmetli Menderes, bu satırları fark etseydi, eminim Bediüzzaman Hazretlerine devrilmemenin sebep ve çarelerini soracak ve daha dikkatle niyetini cesaretle dönüştürecekti.
Son Söz: Bir makale hacmini aşan, Said Nursi’nin siyasete/Adnan Menderes’e mesajları, başlı başına bir kitap çalışmasıdır. Belki bir girizgâh oldu.
DİPNOTLAR:
46-Nursi Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası 393
47-Köprü Dergisi, Sayı: 66, s. 96.
48-Nursi Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası 394
49-Nursi Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası 396
50-Alparslan Ümit, Bir Model Olarak Medresetüzzehra Projesi, Köprü, Güz 99, 68. Sayı
51-Nursi Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası 284
52-A.g.e 369
53-Akyol Taha, Said Nursi'nin Üç Özelliği, Bilim ve Din, Köprü, Kış 2005, 89. Sayı.
54-A.g.e 297
55-A.g.e 309-311
56-Menderes-İnönü’nün Nursi Kavgası, www.risalehaber.com Erişim: 15.04.2010
57-Şahiner Necmeddin, Son Şahitler Bediüzzaman Said Nursi'yi Anlatıyor, III. Cilt, s. 276
58-Günay Rafet, Said Nursi’ye göre demokrasi, laiklik ve faşizm, Rafet Günay, derindüsünce.org, Erişim: 15.04.2010
59-Alpay Şahin, Temsilde adalet, hayatidir, http://www.zaman.com.tr, Erişim: 10.04.2010
60-Nursi Bediüzzaman Said, Emirdağ Lahikası, 387
1. Bölüm: Said Nursi seçim sandığını bana getirin dedi
2. Bölüm: Said Nursi'nin Menderes'ten 3 isteği