Rabbimizi verdiği nimetlerle tanımalıyız

Rabbimizi verdiği nimetlerle tanımalıyız

Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

BİRİNCİ KELİME

 ِللهِ اَلْحَمْدُ (“Ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet, Allah’a mahsustur.” Fâtiha Sûresi, 1:2. ) dır. Bundaki hüccet-i imaniyeye gayet kısa bir işaret:

Evet, kâinatta medâr-ı hamd ve şükür olan kastî in’âmlar ve nimetler, hususankan ve fışkı içinden sâfî, temiz, gıdalı sütü âciz yavrulara göndermek ve ihtiyarî ihsanlar ve hediyeler ve merhametli ikramlar ve ziyafetler zemin yüzünü, belki kâinatı doldurmuş.

Onların fiyatı dahi, başta Bismillâh, âhirde Elhamdü lillâh, ortada nimette in’âmı hissetmek ve Rabbini onunla tanımaktır.

Sen kendi nefsine, midene, duygularına bak. Ne kadar şeylere, nimetlere muhtaçtırlar. Ve ne derece hamd ve şükür fiyatıyla rızıkları, lezzetleri isterler, gör; her zîhayatı kendine kıyas eyle.

İşte bu umumî in’âmlar mukàbilinde hal ve kàl dilleriyle edilen hadsiz hamdler, pek kat’î bir surette bir Mâbud-u Mahmud, bir Mün’im-i Rahîmin mevcudiyetini ve umumî rububiyetini güneş gibi gösterir.

İKİNCİ KELİME

 الْعَالَمِينَ رَبِّ (“Âlemlerin Rabbi.” Fâtiha Sûresi, 1:2.) dir. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret:

Evet, biz gözümüzle görüyoruz ki, bu kâinatta binler değil, belki milyonlar âlemler, küçük kâinatlar, ekseri birbiri içinde, herbirinin idaresi ve tedbirinin şeraiti ayrı ayrı olduğu halde, öyle bir mükemmel terbiye, tedbir, idare ediliyor ki, bütün kâinat bir sahife gibi her an nazarında ve bütün âlemler birer satır gibi kalem-i kudret ve kaderiyle yazılır, tazelenir, değişir.

Bir nihayetsiz rububiyet içinde nihayetsiz bir ilim ve hikmet ve ihatalı hadsiz bir rahmet ve dikkatle bu milyonlar âlemleri ve seyyal kâinatları idare eden bir Rabbü’l-Âlemînin vücub u vücuduna ve vahdetine küllî ve cüz’î şehadetler, zerreler ve zerrelerden terekküp eden mevcutlar adedince hadsiz, nihayetsiz şehadetler her an ve zamangeliyorlar.

Zerrat tarlasından tâ manzume-i şemsiyeye, tâ Samanyolu denilen kehkeşan dairesine ve bir hüceyre-i bedenden tâ zemin mahzenine, tâ kâinat heyet-i mecmuasına kadar aynı kanun, aynı rububiyet, aynı hikmetle beraber idare ve terbiye eden bir rububiyeti tasdik ve hissetmeyen, bilmeyen, görmeyen bir insan, elbette hadsiz bir azaba kendini müstehak eder ve merhamete liyakatini selb eder. (Şualar 15. Şua)

Bediüzzaman Said Nuris

SÖZLÜK:

Âciz : Zayıf, Güçsüz
Âhirde : Sonda
Âlem : Dünya, Küçük Kâinat
Bismillâh : Allah’ın Adıyla
Cüz’î : Ferdî, Küçük
Ekseri : Çoğunlukla
Elhamdü Lillâh : “Ezelden Ebede Her Türlü Hamd Ve Övgü Allah’a Mahsustur”
Fışkı : Canlıların Dışkısı
Gayet : Çok
Hadsiz : Sonsuz, Sınırsız
Hal : Davranış, Hareket
Hamd Ve Şükür : Minnet Ve Övgü
Hamd : Övgü Ve Şükür
Hikmet : Fayda, Gaye; Allah’ın Herşeyi Belirli Gayelere Yönelik Olarak, Mânâlı, Faydalı Ve Tam Yerli Yerinde Yaratma Sıfatı
Hüccet : Delil, Kanıt
İhata : Kapsama, Kuşatma
İhsan : Bağış, İkram, Lütuf
İhtiyarî : İsteğe Bağlı, İradeyle Yapılan
İkram : Bağış, İyilik
İn’am : Nimet Verme, Nimetlendirme
Kâinat : Evren, Bütün Yaratılmışlar
Kàl : Dil, Söz, Kelâm
Kalem-İ Kudret Ve Kader : Allah’ın Olacak Hâdiseleri Olmadan Önce Bilip Takdir Etmesi Ve Bu Olayların Düzenli Olarak Meydana Gelişinde Bir Kalem Gibi Eserini Gösteren İlâhî Güç Ve İlim
Kat’î : Kesin Olarak
Küllî : Büyük, Kapsamlı
Mâbud-U Mahmûd : Övülmeye, Medhe Lâyık Tek İbadet Edilecek Olan Allah
Mevcudiyet : Varlık
Mevcut : Varlık
Mukàbilinde : Karşılığında
Mün’im-İ Rahîm : Sonsuz Şefkat Ve Merhamet Sahibi Ve Gerçek Nimet Verici Olan, Allah
Nazar : Bakış
Nefs : Kişinin Kendisi
Nihayetsiz : Sonsuz
Rab : Herbir Varlığa Yaratılış Gayelerine Ulaşmaları İçin Muhtaç Olduğu Şeyleri Veren, Onları Terbiye Edip İdaresi Ve Egemenliği Altında Bulunduran Allah
Rabbü’l-Âlemin : Âlemlerin Rabbi, Bütün Âlemleri İdare Ve Terbiye Eden Allah
Rahmet : Allah’ın Şefkat Ve Merhameti
Rızık : Allah’ın İhsan Ettiği Nimetler, Yiyecekler
Rububiyet : Rablık
Sâfî : Duru, Katıksız, Temiz
Seyyal : Akıcı
Suret : Biçim, Şekil
Şehadet : Şahitlik, Tanıklık
Şerâit : Şartlar
Tedbir : Çekip Çevirme, İhtiyacını Karşılama
Terbiye : Belli Bir Amaca Erişecek Şekilde Geliştirme, Olgunlaştırma
Terekküp Etme : Oluşma, Meydana Gelme
Umumî : Bütün
Vahdet : Birlik, Teklik
Vücub-U Vücud : Allah’ın Varlığının Zorunlu Oluşu, Var Olmak İçin Bir Sebebe Muhtaç Olmaması
Zemin : Yer
Zerre : En Küçük Madde Parçası, Atom
Zîhayat : Canlı, Hayat Sahibi