Said Nursi odunla tavuğu kovalıyordu!
Üstad odunu atıyor, tavuğu dışarı atmak istiyordu. Biz arkadaşlarla bunun sebebini sorduk
Risale Haber-Haber Merkezi
Son Şahitlerden Abbas Mahmed Kara anlatıyor:
"Bir akşam üzeriydi,namaz için Yukuşbaşı Mescidine gelmiş, ezanı bekliyorduk. Hocaefendi elinde bir odunla tavuğu kovuyordu. Tavuğu niçin kovduğunu sorduk. Tavuk oradan oraya kaçıyordu, fakat Üstad odunu atıyor, tavuğu dışarı atmak istiyordu. Biz arkadaşlarla bunun sebebini sorduk. Bize cevaben üç yumurta gösterdi. 'Bu tavuk dün iki tane, bugün ise üç tane yumurtladı. Benim iktisat kaidemi bozuyor. Bu sebepten kovuyorum' dedi."
"On Altıncı Mektub"un, "Dördüncü Nokta"sında, dördüncü sual ve izahta bu yumurta bahsi şöyle ifade edilmektedir:
"Şu üzerimdeki sakoyu yedi sene evvel, eski olarak almıştım. Beş senedir elbise, çamaşır, pabuç, çorap için, dört buçuk lira ile idare ettim. Bereket, iktisat ve rahmet-i İlâhiye bana kâfi geldi. İşte şu nümuneler gibi çok şeyler var ve bereket-i ilâhiyenin çok cihetleri var. Bu köy halkı çoğunu bilirler. Fakat sakın bunları fahr için zikrediyorum zannetmeyiniz. Belki mecbur oldum. Hem benim için iyiliğe bir medar olduğunu düşünmeyiniz. Bu bereketler, ya yanıma gelen halis dostlarıma ihsandır veya hizmet-i Kur'âniyeye bir ikramdır veya iktisadın bereketli bir menfaatidir veyahut 'Yâ Rahim, yâ Rahim' ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket suretinde gelir, ben de ondan istifade ederim. Evet, hazin mırmırlarını dikkatle dinlesen, 'Yâ Rahim, yâ Rahim' çektiklerini anlarsın.
"Kedi bahsi geldi, tavuğu hatıra getirdi. Bir tavuğum var. Şu kışta, yumurta makinesi gibi, pek az fasıla ile hergün rahmet hazinesinden bana bir yumurta getiriyordu. Hem bir gün iki yumurta getirdi, ben de hayrette kaldım. Dostlarımdan sordum: 'Böyle olur mu?' dedim. Dediler: 'Belki bir ihsan-ı İlâhîdir.' Hem şu tavuğun yazın çıkardığı küçük bir yavrusu vardı. Ramazan-ı şerifin başında yumurtaya başladı, tâ kırk gün devam etti. Hem küçük, hem kışta, hem Ramazan'da, bu mübarek hâli bir ikram-ı Rabbanî olduğuna, ne benim ve ne de bana hizmet edenlerin şüphemiz kalmadı. Hem ne vakit annesi kesti, hemen o başladı, beni yumurtasız bırakmadı."
(Son Şahitler, Necmeddin Şahiner)