Bendeki aşk-ı beka, Cenab-ı Hakk'ın bekasınadır

Bendeki aşk-ı beka, Cenab-ı Hakk'ın bekasınadır

Günün Risale-i Nur dersi...

Bismillahirrahmanirrahim

BİRİNCİ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE

Bendeki aşk-ı bekà, bendeki bekàya değil, belki sebepsiz ve bizzat mahbub olan kemâl-i mutlak sahibi Zât-ı Zülkemâlin ve Zülcemâlin bir isminin bir cilvesinin mâhiyetimde bir gölgesi bulunduğundan, fıtratımda o Kâmil-i Mutlakın varlığına ve kemâline ve bekàsına müteveccih olan muhabbet-i fıtriye, gaflet yüzünden yolunu şaşırmış, gölgeye yapışmış, âyinenin bekàsına âşık olmuştu. (Allah bize yeter; O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi: 173.) geldi, perdeyi kaldırdı. Gördüm ve hissettim ve hakkalyakîn zevkettim ki, bekàmın lezzet ve saadeti, aynen ve daha mükemmel bir tarzda Bâki-i Zülkemâlin bekàsına ve benim Rabbim ve İlâhım olduğuna imanımda ve iz’ânımda ve îkanımda vardır. Çünkü Onun bekàsıyla benim için lâyemut bir hakikat tahakkuk eder. Zira “Benim mâhiyetim hem bâki, hem sermedî bir ismin gölgesi olur; daha ölmez” diye şuur-u imanî ile takarrur eder.

Hem o şuur-u imanla mahbub-u mutlak olan Kemâl-i Mutlakın varlığı bilinmekle, şedit ve fıtrî olan muhabbet-i Zâtî tatmin edilir. Hem Bâki-i Sermedînin bekàsına ve varlığına ait o şuur-u imanî ile kâinatın ve nev-i insanın kemâlâtı bilinir ve bulunur. Ve kemâlâta karşı fıtrî meftuniyet, hadsiz elemlerden kurtulup zevk ve lezzetini alır.

Hem o şuur-u imanî ile o Bâki-i Sermedîye bir intisap ve o intisabın imanıyla umum mülküne bir münasebet peydâ olur. Ve o münasebet-i intisabî ile, hadsiz bir mülke bir nevi mâlikiyet gibi iman gözüyle bakar, mânen istifade eder.

Hem şuur-u imanî ile ve intisap ve münasebetle umum mevcudata bir alâka, bir nevi ittisal peydâ olur. Ve o halde, ikinci derecede vücud-u şahsîsinden başka hadsiz bir vücut, o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâka ve ittisal cihetinde güya onun bir nevi varlığıdır gibi var olur; varlığa karşı fıtrî aşk teskin edilir.

Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlığı cihetiyle bütün ehl-i kemâlâta karşı bir uhuvvet peydâ olur. O halde Bâki-i Sermedînin varlığıyla ve bekàsıyla o hadsiz ehl-i kemâl mahvolmayıp zayi olmadıklarını bilmekle, takdir ve tahsinle merbut ve dost olduğu hadsiz dostlarının bekàları ve devam-ı kemâlâtı o şuur-u imanî sahibine ulvî bir zevk verir.

Hem o şuur-u imanî ve intisap ve münasebet ve alâkadarlık ve uhuvvet vasıtasıyla bütün dostlarımın—ki hayatımı ve bekàmı maalmemnuniye onların saadetleri için feda ediyorum—onların mes’udiyetleri ile hadsiz bir saadet kendimde hissedebilir gördüm. Çünkü, bir samimi dostun saadetiyle şefkatli dostu dahi saadetlenir ve lezzetlenir. Şu halde Bâki-i Zülkemâlin bekàsı ve varlığıyla, başta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ve âl ve ashabı olarak, umum sâdâtım ve ahbabım olan enbiya ve evliya ve asfiya ve bütün sair hadsiz dostlarım idam-ı ebedîden kurtulduğunu ve bir saadet-i sermediyeye mazhariyetlerini o şuur-u imanî ile hissettim. Ve münasebet, alâka, uhuvvet, dostluk sırrıyla saadetleri bana in’ikâs edip saadetlendirdiğini zevk ettim. (Şualar, 4. Şua, 1. Mertebe-i Nuriye-i Hasbiye)

Bediüzzaman Said Nursi

LÜGAT:

Aşk-I Bekà : Sonsuzluk Aşkı
Aynelyakîn : Gözle Görerek Kesin Bilgi Edinme
Bâki : Devamlı, Kalıcı, Ölümsüz
Bâki-İ Sermedî : Varlığı Sonsuz Ve Sürekli Olan Allah
Bâki-İ Zülkemâl : Sonsuz Kemâl Sahibi Ve Varlığı Devamlı Ve Kalıcı Olan Allah
Bekà : Devamlılık, Kalıcılık
Bîhaber : Habersiz
Cilve : Görüntü, Yansıma
Devasız : Çaresiz
Dîl : Gönül
Envâr : Nurlar
Fena : Gelip Geçicilik, Yok Olma
Fıtrat : Yaratılış, Mizaç
Fıtrî : Doğal, Yaratılıştan Gelen
Gaflet : Cenâb-I Hakktan Ve Âhiretten Habersiz Olma, Dikkatsizlik
Hakikat : Doğru, Gerçek
Hakkalyakîn : Bizzat Yaşayarak Elde Edilen Kesin Bilgi
İcmâlen : Kısaca, Özetle
Îkan : Delil Ve İspat Üzerine İnanma
İlmelyakîn : Kesin Bilgiye Dayanarak, Kuşkuya Yer Bırakmayacak Biçimde Öğrenme
İmdad : Yardım
İnkişaf Etmek : Açığa Çıkmak
İz’an : Şüpheden Uzak, Kesin Şekilde İnanma
Kâmil-İ Mutlak : Sınırsız Mükemmellik Ve Kusursuzluk Sahibi Allah
Kemâl : Mükemmel Ve Kusursuz Olma
Kemâl-İ Mutlak : Tam Ve Sınırsız Mükemmellik; Allah
Kıymettar : Kıymetli
Lâyemut : Ölümsüz
Mahbub : Sevgili, Sevilen
Mahbub-U Mutlak : Sonsuz Sevgili
Mahiyet : Bir Varlığın Temel Yapısı
Mertebe-İ Nuriye-İ Hasbiye : “Hasbünâ"Nın Nurlu Mertebesi
Meyusâne : Ümitsizce
Muhabbet-İ Fıtriye : Yaratılıştan Var Olan Muhabbet, Sevgi
Muhabbet-İ Zâtî : Allah’ın Kendi Zâtına Karşı Duyulan Sevgi
Mülk-Ü Ten : İnsan Vücudu
Müteveccih : Yönelik, Yönelmiş
Rab : Bütün Varlıkları Terbiye Eden Ve İdaresi Ve Tasarrufu Altında Bulunduran Allah
Saadet : Mutluluk
Sermedî : Daimî, Sürekli
Sûret : Biçim, Şekil
Şedit : Şiddetli
Şuur-U İmanî : İmanî Şuûr, İmana Dayalı Bilinç
Tafsilât : Ayrıntılar
Tahakkuk Etmek : Gerçekleşmek
Takarrur Etmek : Karar Bulmak, Sağlamca Yerleşmek
Zât-I Zülkemâl : Sonsuz Mükemmellik Sahibi Zât, Allah
Zülcemâl : Sonsuz Güzellik Sahibi Olan Allahahbab : Dostlar, Sevilenler
Âl Ve Ashab : Aile Fertleri Ve Yakın Dostlar; Peygamber Efendimizin Âile Bireyleri Ve Yakın Dostları
Alâka : İlgi
Alâkadar : Alâkalı, İlgili
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın Salât Ve Selâmı Onun Üzerine Olsun
Asfiya : Hem Velî Hem Âlim Olan Büyük Zâtlar
Bâki-İ Sermedî : Varlığı Sonsuz Ve Sürekli Olan Allah
Bâki-İ Zülkemâl : Sınırsız Mükemmellik Sahibi Ve Varlığı Devamlı Ve Kalıcı Olan Allah
Bekà : Devamlılık, Kalıcılık
Cihet : Taraf, Yön
Devam-I Kemâlât : Mükemmel Özelliklerin Devamı
Ehl-İ Kemâl : Kemâl Sahibi Olgun Kimseler
Elem : Acı, Keder
Enbiya : Nebiler, Peygamberler
Evliya : Veliler, Allah Dostları
Fıtrî : Doğal, Yaratılıştan Gelen
Hadsiz : Sınırsız
İdam-I Ebedî : Dirilmemek Üzere Sonsuz Yok Oluş
İntisap : Bağlanma, Mensup Olma
İstifade Etmek : Faydalanmak, Yararlanmak
İttisal : Bağlantı
Kemâlât : Mükemmel Ve Kusursuz Özellikler
Maalmemnuniye : Memnuniyetle
Mâlikiyet : Sahiplik
Mânen : Mânevî Yönden
Mazhariyet : Bir Nimete Nail Olma, Erişme
Meftuniyet : Düşkünlük
Merbut : Bağlı
Mes’udiyet : Mutluluk
Mevcudat : Varlıklar
Münasebet : Bağlantı, İlgi
Münasebet-İ İntisabî : Bağlanmaya Dayalı İlişki
Nev-İ İnsan : İnsan Türü, İnsanlık
Nevi : Tür
Peydâ : Kazanma, Elde Etme, Meydana Gelme
Resul-İ Ekrem : Allah’ın En Şerefli Ve Değerli Elçisi Olan Hz. Muhammed (A.S.M.)
Saadet : Mutluluk
Saadet-İ Sermediye : Sürekli Devam Eden Mutluluk
Sâdât : Seyyidler; Peygamberimizin (A.S.M.) Soyundan Gelenler
Sair : Diğer, Başka
Şuur-U İmanî : İmanî Şuur, İmâna Dayalı Bilinç
Tahsin : Beğenme, Bir Şeyin Güzelliğini İlân Etme
Takdir : Beğendiğini Dile Getirme
Teskin Etmek : Sakinleştirmek
Uhuvvet : Kardeşlik
Umum : Bütün
Vücud-U Şahsî : Şahsî Varlık
Vücut : Varlık
Zayi Olmak : Kaybolup Gitmek