Nurların izahı ve “yazmak”-2

 

c- ‘Şerh, izah ya da tanzim’ (ne gibi çalışmaları kapsar?)

Bu sorudan önce şuna değinmekte yarar var ki; şerh, izah veya tanzimi Risale-i Nurları salt sadeleştirme, meseleleri izahta değişik örneklendirmelere gitme vs. gibi algılayan bir görüş her zaman mevcut olagelmiştir. Ve bu algıdan kaynaklanarak gösterilen, gerek Risalelerin orijinalliklerini muhafaza ve gerekse de izah edenlerin şahsî efkârlarının yapılan izaha dehaletini engelleme refleksinden olacak; bazı Risale-i Nur talebeleri tarafından şerh, izah ya da tanzim konusunda uygulanan çok sıkı kısıtlamalar, ısrarla savunulmuştur.

Risale-i Nur Külliyatı’nı, orijinalliği korunmaya layık en önemli eserlerden biri görmekle birlikte, izahı konusunda şu ‘izahı’ paylaşmak istiyorum:
  
“..Hekimoğlu İsmail’in ekmek ve saksılı çiçekle Diyarbakır’da yaptığı konferansın tesirini hiç unutamıyorum. Köln’deki Pazar sabahları mütalaalı Ayet’ül Kübra derslerini hala anıyoruz. Şerafettin Kartal’ın Kayseri faaliyetlerindeki Risale-i Nur açılımlarını otuz beş yıldır kullanmaktan bıkmadık. Şener Dilek Beyin Çiçek Penceresi dersi neredeyse dizlerimizi hala titretiyor. Nihat Ağabeyin Tire derslerinin tadı hala dillerde. Çantacı Necmi ağabeyin günahtan sakınmayla ilgili anlatımını unutmak mümkün değil. Molla Zâhit ve Şükrü Hoca’nın Kader izahına, Mustafa Özcan Beyin Ene’yi açmasına her zaman ihtiyaç var. Cüz-i ihtiyariyi, ilmin maluma tabi oluşunu Kırkıncı Hocamın örnekleri dışında anlatmaya çalışın bakalım, daha mı kolay oluyor, görün. Kenan Demirtaş, Ümit Şimşek, Hakan Yalman’ın açılımları faydalı mı değimli Allah için iyi düşünün. Mücahit Çeleyen’in Moral FM derslerindeki şerhlerinin ne zararı var. İsmet Hasenekoğlu’nun Manisa’daki Akşamüstü Derslerine bir katılın da bir daha izaha karşı olur musunuz bir görün. Münazarat’ı Süleyman Kösmene’den bir dinleyin. Fethullah Gülen’den Zihin Mertebelerini bir okuyun. Tomas Mişel’in Fetreti anlatışını takip edin. Gediz’de 20 yaşındaki vakıfla Aşk ile Şefkatin farklılıklarını mütala etmeye gidin. Şerh ve izahın bilinçli ve dengeli olanına artık asla karşı çıkamazsınız. İsterseniz Şahin Hocaya, Denizli’de vazifelilerin R.Nurun anlaşılması ile ilgili üniversiteli talebelerin serzenişlerini, feryatlarını anlatışlarına şahitlik edin, bakın izahla ilgili olarak nasıl düşünürsünüz. Vakfınızın senedini karara bağlayan, Osmanlıcası da olan bir hakim, size: “R.Nurun dili bize ağır geliyor, keşke biraz açan birileri olsaydı.” desin de, bir de o zaman izah ve şerhi değerlendirin.” (10)

Şimdi mevzumuz olan kelimelerin sözlük anlamlarına kısaca değinmekte fayda var:

Şerh: Açma, ayırma, genişletme; Açmak, genişletmek.  Açıklamak. Anlaşılanı anlatmak. Bir yazı veya konuşmayı kolay anlaşılması için izah etmek, tafsil etmek.

İzah: Açıklama, açıkça anlatma; Açıklamak. Bir şeyi anlaşılır hâlde söylemek veya yazmak.

Tanzîm: (Nazım’dan) Düzeltme, düzenleme, tertipleme; (Nazımdan) Sıraya koymak. Sıralamak. Dizmek. * Düzenlemek. Tertiblemek. (11)

Ancak konumuz Risale-i Nurlar’ın şerh, izah ya da tanzimleri olduğu için, bu kelimelere dair Risale-i Nur camiası içerisinde yapılan şu makul değerlendirmeyi hemen zikretmek lazım:

“Risale-i Nurun metinleri üzerinde şerh ve yazılar yazmak, o metnin anlaşılırlığını geniş kitlelere götürmek içindir. Mesela kalemi kuvvetli bir nur talebesi Risale-i Nurun bir meselesini alıp kendi üslubu ile onu genişleterek bir kitap yazsa, bu şerh sınıfına girer.”  Ve “Risale-i Nurun konuları çok derin ve mücerret olmasından dolayı,  anlaşılması için açıklama ve izaha ihtiyaç vardır. İkincisi, dil olarak şimdiki kuşaklar Risale-i Nurun üslubuna uzak olduğu için, izah edilmesi bir ihtiyaç halini almıştır.” (12).

İşte zannımca mesele de burada düğümleniyor. Nurların izahına dair bu makul sebepler; Üstad Hz.nin bazı özel şartlara ve ihtiyaçlara binaen bazı talebelerine has kılarak verdiği çeşitli ruhsatlar da(13) misal gösterilerek, ‘izah için sadeleştirmeye’ delil sayılıyor.

Ancak A.Badıllı Ağabey, Üstad Hz.nin Risale-i Nur’la ilgili bazı tasarruflara ve tashihlere dair verdiği bu tarz bazı izin ve ruhsatların 1944-1949 yılları arasına mahsus olduğunu; ve “mezkûr izin ve ruhsatlarıyla kendini ziyadesiyle selâhiyetdar gören bazı zâtların tanzim işlerini çoğalttığını gören Hz.Üstad’ın, o türden çalışmaları 1949 yılından başlıyarak 1953’lerde tamamen durdurma cihetine gittiğini ve böylece o izin ve ruhsatları kaldırmış.” olduğunu belirtmektedir. Ve bu hususta da, Üstad Hz.nin, o dönemde bazı kelime ve kavramları ‘tercüme’ edilerek basılmak istenen Muhakemat’a dair bir çalışmadan haberdar olunca; bu çalışmayı hemen durdurup, bu işle meşgul olan kâtip talebesini başka hizmetlere tevcih etmesi örnek gösterilmektedir. (14).

Bu konudaki bir başka örnek de Üstad Hz.’nin iş’arî olarak o tip izin ve ruhsatların kaldırıldığına dair şu sözlerine yer verilmekte:

“Sâniyen : Nur’un metni, izaha ihtiyacı olsa, ya satırın üstünde, ya kenarında hâşiyecikler yazılsa daha münasipdir. Çünki metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashih lâzım gelir. Hem su-i isti’male kapı açılır, muarızlar istifade ederler. Hem herkes senin gibi muhakkik müdakkik olmaz, yanlış bir mâna verir, bir kelime ilâve eder, ehemmiyetli bir hakikatı kaybetmeye sebeb olur. Ben tashihatımda böyle zararlı ilâveleri çok gördüm. Hem benim tarz-ı ifadem, bu zamanın Türkçesine uygun gelmiyor. Bir parça dikkat ve teenni ister. Belki bunun da bir faydası bir hikmeti var…” (15) 

Ayrıca  “Hz. Üstad’ın Hizmetkarlarından Sungur, Hüsnü, Bayram, Abdullah” imzalarıyla, 1986 yılı Ramazan Bayramını tebrik için kaleme alınarak, mevzu ile alakalı açıklamalara da yer verilen bir yazıdaki örnekler arasından, en azından şu satırlara da yer vermek aydınlatıcı olacak:

“Hatt-ı Kur’anla yazılan ve neşredilen Asâ-yı Mûsa’nın sonundaki takriz ve lügatçe, yeni harfle tab edilen Asâ-yı Mûsada yoktur. Hz.Üstadın tensibi iledir.” (16)

Ancak şunu belirtmekte fayda var ki, buradan çıkarılacak sonucun; izah, şerh ya da tanzimle alakalı olarak hiçbir şekilde herhangi bir çalışmada bulunulmaması gerektiği ve bu tür çalışmalarla Nurlara zarar verileceği şeklindeki görüşlere haklılık sağlayamayacağı da açıktır.

Kastedilen, Risale-i Nur’un sadeleştirilmesi ya da kişilerin kendilerince düzenlemelere gitmesi şeklindeki faaliyetlerdir. Zira Asa-yı Musa, İman ve Küfür Muvazeneleri, Siracun’-Nur, Tılsımlar Mecmuası gibi eserler de bizzat Üstad Hz.’nin gerçekleştirmiş olduğu tanzimlerdir. Dahası; Küçük Sözler, Hizmet Rehberi gibi çalışmalar ise Üstad Hz.nin muhterem bazı talebelerince tanzim edilen eserlerdirler… Hem, ihlasına, imanına kendimizce şehadet edebileceğimiz nice muhterem Nur talebesinden de bu tarzda, ‘Sözler’e dair şerhler, izahlar ya da tanzimler diyebileceğimiz inci taneleri ümmetin istifadesine sıkça sunulmaktadırlar…

Konuyla alakalı olarak son sözde Üstad Hz.’nin bir izahına daha değinerek, bu konudaki kanaatimizi özetlemekte fayda var:

 “ Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur’ân kelâmullah olduğuna ve i’câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil(*) ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ile ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek.” (17)

Yukarıda da belirtildiği üzere, bir nur talebesi allame ve müctehit de olsa, “imanî meselelerde” ortaya koymak istediği bir eserini ancak Risale-i Nur’un ifade ettiği iman hakikatlerinin “sınırsız çerçevesinde” şerh, izah ya da tanzim suretinde ele alabilir. Keşfettiğine inandığı bazı imanî incelikleri kendi üslubu ile, yine Risale-i Nurdan bir konuya şerh, izah ya da tanzim suretinde yazabileceği kitap, makale, öykü, araştırma gibi ‘vasıtalarla’ insanları o hakikatlere sevk edebilir, bu hakikatlerin anlaşılmasında faydalı olmaya çalışabilir.

Tıpkı ‘derslerde’ Nurlara perde değil de, ‘köprü’ olarak ama sözlü bir şekilde yapılabilen izah, şerh ya da tanzimin, yazılı halleri gibi…

Faydalı olacağına inandığı başka alanlarda ise böyle bir ‘çerçeve’ yoktur, ilimin ve sanatın her müsbet alanında eserler verebilir. Ve bu ölçüleri gözeten çalışmalarıyla da kim bilir, belki daha nice nazarları Kur’ân’a ve Kur’ân’ın iman esaslarını tefsir eden o Nurlara çevirerek, nice hakikatlerin daha idraklara ulaşmasına vesile olabilir.

Konunun ehlince yapılmış veya yapılacak olan her türlü izahın, her zaman için büyük değere sahip olduğunu da özellikle hatırlatarak; ‘bu vasıtalarla da olsa’, Nurlara daha iyi muhatap olabilmemizi diliyorum.
İnayet ve tevfik Allah’tan…

Kaynakça:
10-H.KÖPRÜCÜOĞLU, Risale-Nurlar İzah Edilmeli mi?, http://www.karakalem.net/?article=2327
11-Osmanlıca-Türkçe Sözlük,TÜRDAV,Ziya Ofset, İst.1997; Osmanlıca-Türkçe Yeni Lügat, A. YEĞİN, Engin Ofset, İst.1983.
12-Sorularla Risale-i Nur Editör http://www.sorularlarisaleinur.com/subpage.php?s=show_qna&id=17740
13- A.BADILLI, Risale-i Nur’un Neşir Tarihçesi,Timaş Yay.,İst.1987, s.21 (Kastamonu L. Elyazma, s.278): “Fakat yirmi sene evvelki Türkçe ile şimdiki Türkçenin farklı olduğundan yeni Türkçe için bazı kelimat-ı Arabiyyede tasarruf edildi. Siz de öyle yapabilirsiniz. Risale-i Nur yirmi sene evvelki Türkçe ile konuşur. O zamanı göremeyen gençlere teshilat olmak için bazı tabirleri değiştirirseniz iyi olur.”
“Çok faal ve imanı ve ihlâsı çok kuvvetli Ahmed Nazif evvelce yazmış ki, Zülfikar ve Asa-yı Musa’daki mânası anlaşılamayan müşkil bazı Arabî kelimeleri tercüme etmek gibi hizmeti benden isterdi. Benim şimdiki hâlim ve devam eden hastalığım ve maddî sıkıntılarım müsaade etmiyor. Sizler iki veya üç zâtı bu vazifa ile benim bedelime meşgul ediniz. Fakat çok inceden inceye gitmesinler. Hattâ mânayı bozmayan yanlışlara çok ehemmiyet verilmesin…”  A.Badıllı’ya ait Elyazma Emirdağ L., s.298, A.BADILLI, a.g.e.,s.21. 
14-a.g.e., s.27-28.
15-Emirdağ L. Elyazma, s.661, A.BADILLI, a.g.e.s.23.
16-a.g.e., s.81. Bu konuda, saf-ı evvel Talebelerce Üstad Hz.’den yapılan ve ‘metinlerin muhteviyatıyla da çelişmeyen’ bir hayli sayıda, birbirini destekleyen sözlü nakillerin mevcudiyeti de bizi düşündürmeli.(M.KURT)
*  - Buradaki ‘Tekmil’den kastın, neşir ve izah suretiyle o hakikatlerin muhtaç gönüllere ulaştırılmasına çalışmak olduğunu unutmayalım. Diğer türlü, Risalelerin eksik olup da kemale erdirilmeleri, tamamlanmaları gerektiği gibi  - Üstad Hz.’nin bizzat bu konudaki sözlerine rağmen-  müfrit fikirlere kapı açmış olabiliriz.(M.KURT)
17-Kastamonu Lâhikası, Envâr Neşr.İst.1990,s.56

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
6 Yorum