Latif ERDOĞAN
Olanları okumak...
İlahi takdir, başarı ve yenilgi nöbetlerini insanlar arasında taksim etmiştir.
Günler bu paylaşım yörüngesinde dönüp durmaktadır. Gelen günün ne getirdiğini önceden görmek bilgiden çok basiret ve de feraset gerektirir. Akıl, günlük dersini okurken, kalp ile ruh, aylar ve yıllar sonrasının dersini okur. Görmeyene, duymayana, bilmeyene sorumluluk yoktur; ne ki gören, duyan, bilen, gördüğünü, duyduğunu, bildiğini göstermek, duyurmak, bildirmek zorundadır...
Hz. İsa, Peygamberimizin zuhurunu altı asır öncesinden müjdeler. Tevrat'taki işaretler bin yıl daha öncesinin mührünü taşır. Hz. İbrahim'in, Efendimizin gelişini duasına konu edinmesi en az dört bin yıl önce gerçekleşir. O (a.s.) ise, getirdiği dinin, üzerine Güneşin doğup battığı her yerde tatbik göreceğini, inanlarının sayısı henüz iki elin parmakları sayısınca bile değilken haber verir; ve de bu meyanda kıyamete kadar olacak önemli hadiseleri bir bir açıklayarak, ümmetini dikkatli olmaya davet eder.
"Teklif sırrı" bozulmasın, insanın dünyaya geliş gayesinin en önemli yanını teşkil eden sınanma hikmeti kesintiye uğramasın; akla kapı açmakla beraber insanlar inanmaya zorlanılmasın diye, geleceğe ait söylenenler, sarih ifadelerden çok, teşbih, temsil, istiare, mecaz, kinaye, remiz gibi edebi argümanlarla perdelenerek söylenmiştir. Fakat, bu ifadeler, ilahi rahmet ve şefkatin sonucu, hiçbir zaman açılmayacak kadar kapalı, hiç kimsenin anlamayacağı kadar da muğlak olmamıştır.
Kimi zaman, vakti geldiğinde kendiliğinden doğan güneş misali meydana gelen bir hadise, bu ifadelerden birini şerh etmiş; kimi zaman fevkalade istidatlı bir mana eri bu ifadelerdeki işaretlerden bazılarına ulaşıp onları diğer insanların anlayış seviyesine indirmiştir.
Yusuf Suresi'nde söz konusu edilen "Tevil'ülehadis" in üç tabakasından birisi olan -ki diğer ikisi vahiy/ilham ve rüya ile ilgilidir- eşya ve hadiselerin hal diliyle anlattıklarının yorumlanması ilmi, daha özel ve daha sübjektif oluşları kabul edilmek şartıyla ve uğursuzluk saplantısı diyebileceğimiz "teşe'üm" gibi bir maraza düşmemek kaydıyla geleceğe ait olayları öncesinden sezebilmede sağlıklı bir yöntemdir.
Nitekim, Peygamberimiz de bazen bu yöntemi kullanmış ve olayları bu yöntemin verileriyle değerlendirmiştir. Olaylara, rastlantısal, "tesadüf" penceresinden bakmaya meyilli bir anlayışla, onların ilahi takdirin olur ve onayından geçmiş bir uyum, bir nizamla gerçekleştiğini kabul eden, yani "tevafuk" perspektifinden değerlendiren bir anlayışın yorumlarında, kaçınılmaz farklılıklar, hatta esasa dayalı aykırılıklar olacağını da burada teslim etmemiz gerekir. Bir de işaretin kendisiyle ifade ettiği anlam ya da anlamlarının aynı şeyler olmadığını hatırlamamız gerekiyor.
Diyelim ki, son ekonomik krizi, Kapitalizmin sonu ya da yeni bir sistem arayışının başlangıcı kabul edenler, krizle onun işaretleri arasında bir sebep sonuç bağlantısı kurmaktan ziyade, işaretten çıkarılması gereken anlamları dillendiriyorlar. Barack Hüseyin Obama'nın başkan seçilmesiyle ilgili yapılan pozitif değerlendirmeler de öyle... Her iki olaydan, "iman-hayat-sistem" kademelerinden üçüncü kademeye geçiş vaktinin geldiği; "Osmanlı Avrupa/Batı'ya hamileydi doğurdu. Nitekim Avrupa/ Batı da bir Osmanlı'ya hamiledir; günün birinde o da doğuracaktır" haberinin gerçekleşme gününün iyice yaklaştığı anlamlarını ve daha başkalarını çıkaranlar da olabilir. Olay ve yorum arasında varlığı zorunlu mantıki koordinatlar bulunduğu sürece bu tür tercihlerde herhangi bir sakınca da yoktur...
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.