Gözünü kapayan, yalnız kendine gündüzü gece yapar

Peygamberler, beşeri hayvaniyet mertebesinden çıkarmak için ders veriyor

Hayvanat âlemi yüz bin ayrı ayrı seslerle zemin yüzünü bir zikirhaneye çevirdi

Eşcar ve nebatatın (ağaç ve bitkiler) Lâ ilâhe illâ Hû dediklerine şehadet eden üç hakikat

Dağlar, zemin sefinesinin (Dünya gemisinin) hazineli direkleridir

Bütün ırmaklar, pınarlar, çaylar, nehirler, hazine-i rahmetten akıyor

Denizler, gayet sür'atli bir surette koşturulduğu halde, ne dağılırlar, ne dökülürler

Arz (Dünya), daireyi haşr-i âzamın meydanı etrafında çiziyor

Gök gürültüsü ve şimşek şu iki âyeti maddeten tefsir eder

Yağmur o kadar mizan ve intizamla gönderiliyor ve iniyor ki

Havanın zerreleri bir dest-i hikmet tarafından çalıştırılıyor görüyorum

Bahtiyar odur ki, buz parçası nev’indeki enâniyetini havuz içine atıp eritendir

Gaybî bir hazine-i rahmetten gönderilen yağmur katreleri

Rüzgar, o kadar çok vazifelerle gayet hakîmâne ve kerîmâne istihdam olunur ki

Bulut, 'yağmur başına arş' emrini aldığı anda bir kumandanın emrini bekler gibi durur

Arzımızdan bin defa büyük, top güllesinden yetmiş derece sür'atli yüz binler ecram-ı semâviye

Ey âlem-i İslâmın dünya ve âhirette selâmeti için gözlerinden yaş yerine kan akıtan

Risale-i Nur'a uzatılan eller, Meyvenin 11. çiçeği ile faaliyete başlamıştır

Hükümet, lâik cumhuriyete döner, mânevî bir cihad-ı dinî iman-ı tahkikî kılıcıyla olur

Herbir âyetin her asırda efradı bulunur

Felak Suresi'nin bu acip asrımıza bakan mucizesi

Meleklerin vücutları kâinatı büyük bir ibadethâneye çeviriyor!

O vazifeyi ancak hadsiz melekler görebilir

Şerli ve tahripçi işlerde kuvvet ve iktidar lâzım değil

Azrail aleyhisselâmın vazifesi bir perdedir, tâ haksız şekvâlar Cenâb-ı Hakka gitmesin

Kadere iman olmazsa hayat-ı dünyeviye saadeti mahvolur

Bu hazin kışta ve elîm bir vaziyetimde gayet elîm iki vefat haberini aldım

Uhuvvetin sırrı, şahsiyetini kardeşler içinde fâni edip onların nefislerini kendi nefsine tercih etmektir

Kabirde yalnız, karanlık, soğuk, dar bir haps-i münferitte iken iki mübarek arkadaş çıkıp geldi

Ehl-i dalâletin yirmisi, neden yüz tane ehl-i hidâyeti perişan eder?

Herkesi titreten ve dehşet veren Azrail'i cidden sevmeye başladım

Kur'ân'ın celâlli ve izzetli, rahmetli ve şefkatli tekraratın mehâsinini tâdâd eden bir harika müdafaa

Hüzünler başıma toplandı, birden hakikat-i Muhammediyenin (asm) nuru imdada yetişti

En dehşetli ve muannid bir zındık, 'Kur'ân tercüme edilsin, tâ ne mal olduğu bilinsin' demiş

Kur'ân'ın tekraratında kuvvetli ve geniş bir mu'cize-i mâneviye bulunuyor

O zâlimlere Cehennem öyle öfkeleniyor ki, hiddetinden parçalanmak derecesine geliyor

Kur'ân, milyonlar defa onlara baktırsa yine israf değil

Kur'an'da, cüz'î bir hâdiseden yüksek bir fezleke-i tevhidi beyan etmekte münasebet bilinmiyor

Mekkiye sûreleriyle, Medine sûrelerinin birbirinden ayrı olmasının sırrı ve hikmeti

Bu ayetler Kur'ân'da milyonlar defa tekrar edilse yine ihtiyaç var

Kur'ân'da olan tekrara gelen itirazlara karşı gayet kuvvetli bir cevap

Bütün Kur'an, semâvî kitapların, peygamberlerin dâvâları 5-6 esas üzerine dönüyor

Şöhretperestlik ve nazar-ı dikkati kendine celb etmek, maraz-ı ruhîdir, riyâkârlığa kapı açar

Kendini tanıttırmak, ibadet ve tesbihat ettirmek için dünyamızı zîşuurlarla şenlendiren Sultan-ı Zülcelâl

Hiç imkân var mı ki, bu kâinatın Sânii mahlûkatını yüz bin dillerle konuştursun kendisi konuşmasın?

Kâinatı velveleye veren hakikat-i Kur'âniye

Herbir kelimesi, hattâ herbir noktası, herbir harfi birer mu'cize hükmünde olan kitap!

Zerrâtı ve seyyârâtı ve sinekleri ve yıldızları birer muntazam ordu gibi beraber techiz ve idare eden