İsmail BERK
Risale-i Nur, ihlas ve uhuvvet esasından hareketle yola çıkar
Risale-i Nur Projeksiyonu-7
40- Risale-i Nur, hayatın dinamikleri ve faaliyetin dinamosu olarak ihlas ve uhuvvet esasından hareketle yola çıkar. "İhlas, ibadetin ruhu"(İşaretü’l İ’caz, 196) olduğu gibi "ruhun ruhu"(Mesnevi-i Nuriye, 96) ise niyetten beslenir. Gizli kuvvet mesabesinde olan niyet ve ihlastır. İhlasın safiyeti niyetten aldığı hakperestlikten hareket eder.
İhlas, "nereden ve kimden olursa olsun hakka taraftar olmak"(Lem’alar, 257) üzerinde bina edilebilir.
Hakperestlik, aklın insafı, sözün/konuşmanın/iddianın vicdanı, hareketin/faaliyetin ruhu, muhakemenin adaleti ve en önemlisi doğru olana talipli olup sadece ve sadece hakka taraftar olmanın hukukudur.
"Hakkın hatırı" ile "şahsın hatırı" arasında medcezir yaşayanlar, aralarında çatışma veya farklılık gördüğünde teville veya iyi niyetli sübjektif yorumlarla şahıs lehine kanaat yürütenler hakkın hukukunu incitmiş olurlar.
"Hakkın hatırı" ile "şahsın/grubun/topluluğun/taraftarın hatırı" arasında belirginleşen ayırımı iki ayrı yol şeridi gibi görüp hakka uygun gördüğüne "evet" diğerine "hayır" deyip şerh koymayan ve sevdiği dahil bütün varlıkları ile hakkın hukuku adına karşı karşıya gelme ve göğüs göğüse mücadele bile olsa maliyet ödemeye hazır olmayan birey/toplumların "hakka yürüyüşü" problemlidir, sıkıntılıdır, mevsimliktir. Hakikati ketm eden bir yutkunmanın akılla tevil ve cerbezeye kurban gidecek bir sonun başlangıcından başka yere varmaz.
İhlas, "hakkın hatırı" ile hakikate giden yolda ve hakikate giden herkesle farklı kulvarlarda ve güzergahlarda, ama aynı sonuca ve hedefe/rıza-i ilahiye giden beraberliğin, ortak niyetin ve İslam kardeşliğinin gereğidir.
Risale-i Nur’un, en önemli tasavvuru ve gaye-i hayali İslam Birliği'dir ki, bunun alt yapısı ihlasla başlar.
“İttihad-ı İslâm, Şarktan Garba, Cenuptan Şimale mümted bir meclis-i nuranidir... Misak-ı ezeliye ile peyman ve yeminimiz olan iman ile o cemiyete dahil olmuşuz, ehl-i tevhidiz, ittihada memuruz.”(Rumuz, 9)
İhlas, uhuvvetle yaşanır, tadına varılır ve ruha lezzet tattırır.
41- Risale-i Nur, uhuvvet/kardeşlik ölçülerini hayatın temel hareketlerinden biri olarak görür. "Birbirine müzahir olmak" yardımlaşma ile ve muhabbete dayalı hüsn-ü niyetle mana bulur ve iklimi yumuşatır ve selamet/sükunet oluşturur.
"Kardeş, kardeşe mürşit olamaz" dediğimizde, elbette irşat edici tavsiye ve müzakere/ikaz mümkündür. Ama biri ötekine "mürşit vaziyeti" takınamaz. Aslında, kardeşlikte birbirine karşı pozisyon oluşturma ve alt üst hiyerarşinin stalinist unsurları ile baskın karakter ve basınçlı ilim/fırsat/para/imtiyaz oluşturma siyaseti ve tezgahları kurma "akıllılığı"na kapalıdır. Bunların genelde akibeti hayırla bitmemektedir.
“ Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve müzahîr olur, hizmetini tekmil eder.”(Lem’alar, 277)
"Hakiki kardeşliğin" sırrı, tercihlerinde sadece adaletle hükmetmek ve tarafgirlik yapmamayı gerektirir. Madem ki kardeşiz, o halde neden ayırım/bölme/imtiyaz/dışlama ve ötekileştirme ile kardeşliğin ruhuna saldırıyoruz ve yaralıyoruz.
İşte "helaket ve felaket asrının" özelliği ve cinnet hali böyle bir şey. "Elması elmas bildiği halde cam parçalarını ona tercih" etmek hazcılığı ve faydacılığı ile gözü menfaat ve hırs bürümüş ve bunu manevi alanda da kalbin gözü kapalı olduğu için akıl feneri ile yürütmeye çalışan bir gidişatın karşısında ancak ihlas, uhuvvet ve tesanüt dayanabilir
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.