Ediz SÖZÜER
Risale-i Nur İzah Çalışmalarına Farklı Bir Yaklaşım
Risale-i Nur İzah Çalışmalarında Gerçekçi ve İhtiyaca Hitap Eden, Katılımcı ve Esnek Model Yaklaşımı
Risale-i Nur izah çalışmaları ile ilgili nasıl bir model kullanılabileceği ve kullanılması gerektiği hakkında detaylı tetkikler neticesinde ortaya çıkan fikir ve yöntemleri, bu yönde yapılacak çalışmalara belki bir hareket noktası veya fikrî bir alt yapı olabileceği düşüncesiyle sizlere gerekçeleri ile birlikte görüşlerinize sunmak istiyoruz.
Konu bütünlüğünü bozmamak için ve referans bir kaynakça teşkil edebilirliği niteliği nedeniyle, Risale-i Nur Izah Çalıştayı sunumumuzun detaylı versiyonunun tam metnini paylaşmak istedik.
Ele aldığımız konu, çok kapsamlı ve detaylı olmakla birlikte bu konuda birbirinden çok farklı hatta muhalif yaklaşımların mevcudiyeti de bir gerçek. Böyle ihtilaflı ve kapsamlı bir konunun etrafını “gerçekçilik, ihtiyaca hitap edebilirlik, uygulanabilirlik ve ulaşılabilir hedefler koymak” gibi hatlarla çevirmeyi ve somut sonuçlar ortaya konulabilir bir zeminde incelemeyi tercih ettik.
1-Öncelikle bu konuda sahip olduğumuz ve kuvvetle inandığımız bir kanaatimizi şöyle ifade etmek isteriz: Sadeleştirmeye alternatif olacak, Risale-i Nur’un daha iyi anlaşılmasına, toplumun bütün kademelerine mal edilmesine ve tesir sahasının genişletilmesine hizmet edecek izah çalışmalarının, birçok farklı mizaç ve kabiliyetteki gönüllü insan tarafından çok sayı ve çeşitlilikte ve tam bir ilmî hürriyet içinde ve hizmet hissiyatıyla ortaya konulması gerekmektedir. Bu yöndeki çalışmalar teşvik edilmeli ve ciddiyetle sahip çıkılmalı ve Risale-i Nur’larla tanışmak isteyenlere ve eserleri yeni okumaya başlayanlara Risale-i Nur’a gönül verenlerce tavsiye edilmelidir diye düşünüyoruz.
2-Bir izah çalışmasının, mutlaka âlim ve edebiyatçı bir kalemden, hatta bir heyetten çıkmasının şart olduğu yönündeki zorlayıcı, zorlaştırıcı, çalışma teşebbüslerini kısıtlayıcı ve cesaret kırıcı görüşleri, çok isabetli göremiyoruz. Açıkcası izah veya şerh çalışmasına teşebbüs etmeyi neredeyse imkânsız hale getirecek derecede zor şartlar öne sürülmesi, bize çok anlamlı ve işlevsel görünmüyor.
Böyle bir çalışmayı yapacak olanın hem İslamî ilimlerde yani medrese ve ilahiyat ilimlerinde, hem modern ilimlerde uzman olmasını, hem arapça bilmesini, hem Risale-i Nur'a vakıf, hem âlim ve hem de edebiyatçı vs olmasını şart koşmak, hatta bu özelliklere sahip çok sayıdaki insandan oluşacak bir heyetin ancak bu tarz bir izah çalışmasını yapabileceği yönündeki görüşleri, adeta bu yönde yapılacak her çalışmanın ve teşebbüs sahibinin önüne sürülen bir engel olarak algılanabileceğini düşünüyor ve bu konuda böylesine ucu açık bırakılıp sınırlandırılmamış bildirileri, doğru ve uygun göremiyoruz. Bu şartlar, ancak profesyonel bir şerh çalışması, hatta yeni bir Kur’an tefsiri çalışması için, belki ideal şartlar olabilir.
İzah çalışmalarının mutlaka bir heyet ile ortaya koyulması şartı bizce çok anlamlı değildir. Bunun yerine Risale-i Nur’a hizmet etmeye gönüllü olanları, belirlenecek çalışma yöntem ve metotlarına yönlendirmek ve ekip çalışmasına teşvik etmekle birlikte, ilmî hürriyet ve fikrî çeşitliliğe yol açması maksadıyla bireysel teşebbüslerin de ayrıca teşvik edilmesi ve önünün kesilmemesi gerekliliği benimsenmelidir. Kaldı ki, pek çok teşebbüs sahibinin bir heyet ile çalışma imkânını bulamayabileceği de bir vakıadır. Profesyonel çalışmaların, ilmî bir heyetle yapılması düşünülebilir. Bu bir tercih ve imkân meselesidir.
İzah çalışmaları bireysel olarak da ortaya konulabilen, ilmîlik ve edebîlik noktasında olmazsa olmaz bir zorunluluk şartını ifade etmeyen ve mevcut metni daha iyi anlama temelinde şekillenen çalışmaların; şerh ise daha çok bir heyet ile meydana getirilebilen, mevcut metni genişletmeye ve geliştirmeye çalışan, daha ilmî ve profesyonel çalışmaların adı olabilir.
Mesnevi-i Nuriye’deki “Maksud-u bizzat olan ilimlere ulûm-u âliyeyi okumaksızın isâl edici bir yolu Kur'ân'dan buldum.” ifadelerinden anlaşıldığı gibi, Risale-i Nur, alet ilimler olan medrese ilimlerini okumadan esas maksat olan iman ilimlerine kısa yoldan ulaştırıcı yeni ve modern bir tarz, farklı bir metottur. Medrese berzahına uğramadan doğrudan doğruya Risale-i Nur çeşmesinden kana kana hakikat şerbetini içen birinin safi ve kıvrak zihni, bizce Risale-i Nur’un ruhuna ve kıvamına uygun izah metinlerine çok daha uygun bir zeminde yetişerek meydana atılmak manasını başarıyla ifade edebilecektir. Bu çıkarımın isabetine, ilahiyat ve medrese geleneğinden beslenmediği halde milyonları etkileyen tesirli eserler ortaya koyan nur talebelerinin çokluğu, yeterli şahit olacaktır diye kanaatimiz var.
3-Bu tür izah çalışmalarıyla ilgili sıklıkla söylenen bir şey de şudur: İzahlar, bir insanın kendi anladığı ve ifade edebildiği sınırlı mana kadardır ancak. Evet, şüphesiz öyledir. Tüm Kur’an, hadis tefsirleri ve islamî bir gelenek olan muteber kitaplar için yapılan izah ve şerh kitapları da öyledir. Böyle olması kadar da tabî bir şey de olamaz. Ama bu, izahın yapılmaması gerektiği veya faydasız olduğu anlamına gelmez. Ve kimsenin de, hakikat güneşinin tamamını yansıttığı ve gerçeği tüm boyutlarıyla ve bütün mana derinlikleriyle ifade ettiği gibi bir iddiası zaten olmayacaktır.
Hatta kendi anladığının bile tamamını değil, ancak imkân nispetinde ifade edebildiği kadarını yazıya dökebilmiş bir izah metni, çalışmaya muhatap olacak insanlarla paylaşım sahasına açılacak sadece. Yapılan sadece bu kadar olacaktır. Binlerce kapıdan mütevazi bir tek kapı açmaya, hazineyi açan binlerce anahtardan mütevazi bir tek anahtarı ellere verme çabası olacak. Zaten bu mahiyetteki ilmî çalışmalarda, okuyucu dinleyici makamındadır, beğendiğini alır, beğenmediğine ilişmez. İslam geleneğinde hep böyle olmuştur. İman hizmetine ve hakikatlerine gönül vermiş herkesin her zaman ve her ortamda yaptığı gibi, bu tarz izah çalışmalarına teşebbüs edeceklerin de, kusurlarına ve eksikliklerine rağmen Allah rızası için hizmet etmekten çekinmemeleri gerekecektir.
4-Ele alınması gereken diğer bir konu şudur: Risale-i Nur'un muhakkak asıl metninden okunması gerektiği konusunda ciddî bir fikir birliği var. Ancak, özellikle ilk defa okuyacaklar açısından Risale-i Nur'un mevcut dili, ilk bakışta ciddi bir sıkıntı olarak ortada görünmeye devam ediyor. Bu konuda önemli bir ihtiyacın var olduğunu kabullenmemekle ve buna göz kapamakla da bu sıkıntı ortadan kalkmıyor. İlk kez okumak için kitabı inceleyen veya direk kitap verdiğiniz bir kişi: "ben bundan bir şey anlamadım" diye kitabı okumaya çalışmadan geri bırakıyor çoklukla. Peki bu konuda ne yapılabilir? Sadeleştirmeye alternatif, bir ara çözüm düşünülemez mi? Malum izah ve şerh söz konusu olduğunda, sorun yok. Hatta bu konuda, değil izin verilmesi, izah ve şerh vazife olarak üzerimize yüklenilmiş. O halde, izah ve şerh kategorisinde yer alacak ve hem mevcut ihtiyacı karşılamaya yönelik, hem de Risale-i Nur'un orijinal metnini -ister istemez- okutacak ve koruyacak bir izahlı metin çalışması formatı düşünülmeli ve müzakereye açılmalıdır.
Zübeyir Gündüzalp'ın Necip Fazıl'a gönderdiği 33 sayfalık mektubun bir yerinde: "Risale i Nur başka eserlere benzemiyor. O tebdil edilmez. Şayet lüzum olursa metin baş tarafa yazılacak, altında da şerh ve izahatı da yapılabilir..." dediği gibi bir çalışma düşünülmeli ve yapılabilirliği ciddiyetle araştırılmalı. Bu çalışmanın farklı yönü, okuyuculara asıl metni de birlikte okutması olmalıdır. Yeni okuyuculara yardımcı olacak ve değişik kesimden insanlara Risale-i Nur’u takdim etmekte sevimli ve işlevsel bir sunum aracı olacak böyle bir izahlı metin çalışması, öncelikle seçilen bir kaç temel risale için, tek bir mecmua olarak yapılması düşünülebilir ve başlangıç için yeterli bir hedef olarak görülebilir. Çünkü hedef, okuyucunun bir sonraki aşamada külliyatın tamamını sadece asıl metninden okuması ve öyle devam etmesi olmalıdır.
Belki bazı risalelerin tek başlarına izahlı versiyonları da düşünülebilir ve eğer bu yapılabilirse çok faydalı olacağında bizce şüphe yoktur.
Böyle bir çalışmada ister istemez hacim ve maliyet meselesi gündeme gelebileceğinden ve hedef Risale-i Nur'a ve orijinal metniyle okunmasına bir basamak olmak olduğundan, bu kapsamdaki bir çalışmanın ilk etapda külliyatın tamamı için yapılmasına zaruret yoktur. Münferit izah çalışmaları zaten vardır ve yapılabilir.
5-Bu alanda yapılacak çalışmalar, öncelikle mevcut ihtiyacı karşılamayı hedeflemeli ve mükemmel değil, işlevsel bir çalışma olmak maksadıyla yapılmalı. Belki bazı yerlerde okuyucunun ilk okumada fark etmeyebileceği püf noktalar, bazı özgün misal, ifade ve üsluplarla zikredilmekle beraber, genel olarak metin konusunun ve mesajının toparlayıcı ve özlü bir biçimde bildirilmesi amaçlanmalı, bu surette okuyucunun asıl metni okuması sağlanmakla birlikte, "ben okuyorum ama anlamıyorum" hissine kapılmasının engellenmesi hedeflenmeli.
Orijinal metin entegreli bir izah çalışmasının ciddi, resmi ve ilmî bir şerh tarzında değil, anlaşılanların ve hissedilenlerin yer yer kişisel bir paylaşım üslubunda okuyucuya sunulmasının ve yazılı metne dökülmüş izahlar tarzında olmasının, yeni okuyucuların asıl metinle birlikte anlayarak okumalarının sağlanması yönünden çok daha isabetli olacağını düşünüyoruz ve bunun çok sayıdaki örneğini bizzat kıymetli üstadımızın eserlerinde görüyoruz. Öyle sanıyoruz ki, Bediüzzaman kadar okuyucusuyla bir gönül bağı kurmuş, sıcak bir diyalog geliştirmiş mellif sayısı çok değildir ve okuyanların sanki kendileri için özel olarak yazılmış olduğunu Risale-i Nur kadar hissettiren az sayıda eser vardır. Bu nedenle yapılacak çalışmaların soğuk bir resmiyetten uzak bir üslup benimsemesini ve samimi, sıcak ve kişisel bir üslupla takdim edilmesini, subjektif hissiyatlar ve tespitler olarak görerek, böyle bir üslubu yadırgamamak gerektir.
6-İzah çalışmalarının önemli bir hedefi de, “Risale-i Nur eserlerini farklı, modern bir sunumla ve anlaşılabilir bir şekilde akademik kadrolara ve ‘aydın-entellektüel kesim’e takdim etmek ve toplumun her kademesine mal etmek” olarak düşünülebilir. Bu durum göz önüne alınarak, yazılı ve sözlü izah çalışmalarında kullanılacak dil özellikleri nasıl olmalıdır ve kimlere nasıl hitap etmelidir? Muhatap kitlesi öncelikle her kesimden Risale-i Nur’a yeni başlayacaklar olmalıdır. Bu kitleye hitap edecek çalışmaların hedefi ne olmalıdır? Bizce Risale-i Nur’a yeni başlayanların Risale-i Nur'un asıl metnini izahlı bir metnin yardımıyla beraber, anlayarak okumalarını sağlamak olmalıdır.
Dolayısıyla, maksada uygunluk yönünden ortaya koyulacak izah metninde mümkün oldukça günümüz türkçesinin kullanılması, metnin kolay anlaşılır bir sadelikte ve eserlere aynalık eder vasıfta olması bizce şarttır. Mesele, eserdeki çok derin manaları keşfetmek ve onları (sanki Risale-i Nur edebiyatın ve belagatin zirvesinde bir eser değilmiş gibi ve kitap içinde kitap yazıyormuşçasına) farklı bir edebiyatla ve yeni bir üslupla nazire yapar gibi ifade etmek olmamalı.
Nasıl ki bir ders kitabının yardımcı kitabının, ders kitabının özelliklerine sahip olması beklenmez; beklenen sadece ders kitabının daha iyi ve kolay anlaşılmasına yardımcı olmasıdır. Bir izah çalışmasına da, bir nevi yardımcı kitap gözüyle bakılabilir. Yapılması gereken, ilk ve zahir anlamların anlaşılmasına yardımcı ve basamak ve esere ayna olmaktır. Yani şerh ve istihraçtan ziyade, izah ve açıklama odaklı olmalı ve okuyucu değişik şekillerde her fırsatta asıl metne yönlendirilmelidir. Böyle bir çalışmanın yeterlilik ve işe yararlık kriterindeki ölçü şu olmalı: Bu çalışma ile, ilk defa ve sözlüksüz okuyan biri, kendi kendine anladığından daha fazlasını anlıyorsa, çalışma amacına ulaşmıştır. Bu kadar basit. İşte bu mütevazi hedef ise, ulaşılması mümkün bir noktadır ve bu hedeflenmelidir. (örneğin okuyucu kendi kendine okuduğunda %20-30 anlayabiliyor, izahlı metinde %70-80 anlayabiliyorsa maksat hâsıl olmuştur gözüyle bakılmalıdır) Bu itibarla, ilmî ve edebî olma iddiası ve özelliği olmayan bir üslup, hedefe tam uygundur kanaatimizce.
Diğer taraftan okuyucunun "ben bu kitapların kendisini okumadım ki, bunu niye okuyayım ki" diye düşünebileceği, yayınlanmış mevcut Risale-i Nur çalışmalarından daha farklı bir şekilde sunulmalıdır. (Risale-i Nur’un kelime, cümle ve kavramlarını izah eden kitapları kastediyoruz) Lütfen yanlış anlaşılmasın, Risale-i Nur alanında çok kıymetli eserler ortaya konulmuştur. Sadece şunu ifade etmek istiyoruz: Meseleyi somutlaştıracak olursak, bir kişi, asıl metnini okuyup anlamadığı bir kitabın, "kelime, cümle ve kavramlarının tahlillerinin yazıldığı" bir başka kitabı alıp okumaz.
Belki sadeleştirilmişi varken, bunu da alıp okumak istemez birçok insan, ama farklı bir sunumla ve içerik yönlendirmesi ile neden orijinal metnin de mutlaka okunması gerektiğini, bu çalışma kendi kendine ifade edebilir okuyuculara. Risale-i Nur’a gönül vermiş insanlar da bu kapsamdaki çalışmaları ciddiyetle tavsiye ederek, bu çelişkili noktayı kırabilirler. En azından ilk etapta böyle bir çalışmaya yönlendirmenin, orijinalini okumaya olan direncin kırılmasından çok daha kolay olduğunu ve ara bir çözüm olma kabiliyetinin olduğunu düşünüyoruz.
Yani yol iki görünüyor:
Birinci yol: Ya sadeleştirmeye alternatif üretmeden karşı çıkacaksınız. Hâlbuki siz karşı çıksanız da, resmi veya gayr-ı resmi yollardan şu anda bunun önüne geçme imkânı olsa da bu yöndeki ihtiyacı karşılamış ve mevcut sıkıntıyı ortadan kaldırmış olmayacaksınız.
Denilebilir ki: İzah çalışması mahiyetinde yüzlerce kitap zaten var.
Cevap: Bahsettiğimiz formatta kitaplaşmış bir çalışmaya biz rastlamadık. Şerh adı altında aşırı Osmanlıca kelimelerin kullanıldığı ve öğreticilik niteliği çok zayıf bazı çalışmalar veya kelime ve kavram açıklamaları üzerine çalışmalar veya bir cümlenin bir-iki sayfada izah edildiği ya da bir tek risalenin tek bir kitapta izah edilmesine çalışılmış olan, alanlarında kıymetli addedilseler de, bahsettiğimiz ihtiyaca ve hedefe yönelik mahiyette olmaktan oldukça uzak görünen çalışmalar var sadece. Malum Risale-i Nur'u sadeleştirme çalışmaları yapıldı. Bunların biri İsmail Mutlu'nun sadeleştirilmiş metni, açıklamaları ve orijinal metni birlikte bulunduran çalışması ve diğeri de Ufuk Yayınlarının sadece sadeleştirilmiş metnin yer aldığı çalışması. Birinde asıl metnin hiç olmaması, diğerinde okuyucunun sadece sadeleşmiş metne bakıp asıl metinle hiç ilgilenmemesi sakıncası, söz konusu çalışmaların en zayıf yönleri.
İkinci yol: Sadeleştirilmiş kitaplara ciddî ve tercih edilebilir bir alternatif olarak asıl metni okutma maksadında temellenen izah metinli çalışmalar üreteceksiniz. Yani hem orijinal metni, hem de bir izah metnini bir arada sunmayı tercih edeceksiniz. (Burada orijinal kitapları okutma alternatifinin uygulanamadığı durumlar ve bu yönde önemli bir sıkıntı ve ihtiyacın karşılanması gerekliliği söz konusu olduğundan üçüncü yol olan direk asıl metinden okutmaktan bahsetmedik. O zaten malum.)
7-Yalnız bu noktada izah çalışmalarının Risale-i Nur’a ihtiyaç hissettirmeyecek, tek başına “yeterli” ve bağımsız çalışmalar olarak algılanmaması ve bu çalışmaların Risale-i Nur’u okuma ve anlama gayretini netice vermesi için bazı yöntemler kullanmak çok işlevsel olabilir.
Şöyle ki: Okuyucuya orijinal metin ve izah metni öyle bir şekilde sunulmalı ki, okuyucu birbirine entegre edilmiş bu iki metnin sadece izah metnini okumayı tercih edemesin, asıl metni de okumaya yönlendirilsin. Okuyucu "ben sadece izah metnini okuyayım" diyememelidir. Bu nasıl yapılabilir? Malum Risale-i Nur türkçedir, hem de pek çok yeri günümüz türkçesiyle dahi kolaylıkla anlaşılır sade bir türkçedir. İşte özellikle bu kısımlar izah metnine alınmadan bırakılmak suretiyle, asıl metin okunmadığı takdirde anlam bütünlüğünün de olmaması sağlanabilir. Asıl metnin mutlaka okunması gerekliliğine, izah metinli kitabın önsözünde de yer verilerek ve önsözün hatta belki bir kaç sayfasında Risale-i Nur'un dil özellikleri anlatılarak neden mutlaka asıl metninin de okunması gerektiği ve sadeleştirme gibi daha pratik bir yolun neden tercih edilmediği konusunda yükleme yapılabilir.
8-Metinde inşa edilmeye çalışılacak anlatım yapısı ise şu şekilde olabilir:
*Metnin bire bir sadeleştirilmesi olarak görülecek bir çerçeveden ve uydurukça kelimelerden de, osmanlıca kelimelerden de imkân nispetinde olabildiğince kaçınılabilir.
*Bununla birlikte, asıl metnin mesajına sadık kalınmaya çalışılarak, ana mesajın sınırlarından dışarı kaçmamaya özenli bir disiplin gösterilebilir.
*Yer yer özgün anlatımlar ve misaller geliştirilerek, eser metninin anlaşılmasında taze ufuklar arayışına girilebilir, ana mesajı kavramayı sağlayan püf noktalar vurgulanabilir.
*Risale-i Nur’u Risale-i Nur ile izah etme yönteminin, zaman zaman kullanılması hedeflenebilir. Konuyla ilgili Risale-i Nur’daki farklı yerlerdeki izahlara atıflar yapılarak, ilgili yerlerdeki izahlar geliştirilerek kullanıma sunulabilir.
*İzah metni, metnin inceliklerinin anlaşılması için detaylı bir çaba ortaya koysa da, ancak bununla beraber imkânlar ölçüsünde “asıl metni okutmaya yönlendirecek kadar da eksik bırakılması” noktası, gözetilmeye çalışılabilir. Yer yer asıl metne atıflar ve övgülerde bulunularak, okuyucunun ağırlıklı ilgisinin orijinal metne çekilmesi hedeflenebilir.
*Dipnot izahları, kelime ve kavram açıklamaları ve numaralanmış kelimeler aracılığıyla, ciddi ve müdakkik okuyucuların kendilerini Risale-i Nur alanında geliştirmeleri için bir zemin hazırlanmaya çalışılabilir.
9-Bu konuda yapılacak çalışmaların sadeleştirmeye benzerlikleri yönünden gelebilecek eleştiriler için şunu söylemek istiyoruz: Elinizde bir metin var ve bu metin türkçe olsun. Şimdi bu metne izah yazmak istiyorsunuz. Başka bir lisanda yazmayacaksınız yine türkçe olarak yazacaksınız. Metnin ifade ettiği mesaja sadık kalarak, konu dışına taşmamaya özen göstereceksiniz ve manayı anlaşılır biçimde ifade etmeye çalışacaksınız. Belki yer yer metni genişletecek, belki geliştirecek veya değişik misallerle anlatmaya çalışacaksınız. Fakat lisan aynı lisan kaldıkça, konu aynı konu oldukça ve elinizdeki metin de bu konuyu en maharetli biçimde ortaya koymuş zengin bir metinse, bu metne sadık kalarak yazacağız bir izah metni, asıl metinden ne kadar bağımsız kalabilir ve tamamen başka kelimelerden oluşabilir mi? İzah metninin hiç bir yerinde asıl metne benzer cümleler bulunmadan veya asıl metne yakınlık arz eden anlatım tarzları kullanma zorunluluğu olmadan böyle bir metin yazmak ne derecede mümkündür?
Evet, gerçekçi bir gözle düşünüldüğünde, elbette ki bir takım kısmî benzerliklerin bulunması, aynı dil ve aynı konu üzerinde çalıştığınız ve işlediğiniz için söz konusu olacaktır. İzah metni, asıl metinden bütün bütün ayrı ve onun kullandığı hiç bir kelimeyi kullanmadan, benzer hiç bir cümle kalıbı kurmadan ortaya çıkamaz. Böyle bir benzerliği eleştiri konusu yapmak ve asıl metinden tamamen ayrı bir metin talep etmek demek, imkansızı talep etmekten çok farklı değildir. Bu türden benzerlikleri ise sadeleştirmekle aynı kefeye koymanın adı ise, kanaatimizce insafsızlık ve yüzeysel bakıştan başka bir şey olmayacaktır.
10-Son olarak yazılı izah çalışmalarında kullanılabilecek dipnot, sözlük ve kavram açıklamalarının kaçınılmaz dezavantajı olan “okuyucunun tefekkür akışını bozucu ve kitap hacmini aşırı arttıran” özelliklerinin minimum düzeye indirilmesi için kullanılması öngörülen ve hal-i hazırda kullanılan mevcut yöntemlerin güçlü-zayıf yönleri göz önünde bulundurularak geliştirilen yöntemimizden bahsedeceğiz.
Tabiatıyla, öngörülen şekildeki izah çalışmaları yapılırken düşünülmesi ve gözetilmesi gereken çok yön vardır ve böyle bir çalışma, sadeleştirme ve içinde orijinal metni barındırmayan bağımsız izah çalışmalarından çok daha külfetli, zor ve daha maliyetlidir. Ama önüne koyduğu hedef ve fayda, buna değecektir. O yüzden kapsamının ihata edilmesi çetrefil olan bu tarz çalışmalarda, küçültülmüş hedefler belirlemek, gerçekçiliği ve uygulanabilirliği sağlayacaktır. Yapılacak çalışmanın kime hitap edeceği, maksadının ne olacağı, bu maksatlara göre külliyatın ne kadarının çalışma içine alınmasının gerekli olacağını belirleyerek hedef küçültmek gibi. (Bunları ele almıştık)
Bir de şunlar var: İzah çalışmasının hacmi ve maliyeti ne olacak? Sözlük yer alacak mı? Kitap arkasında veya her sayfada bilinmeyen tüm kelimelere yer verilmesi, hem ekstra kitap hacmini arttıracağından, hem de bir arkaya, bir izahlı metne, bir asıl metne bakma gibi bir durumu doğuracağından ve bu durum daha karmaşık ve pratiklikten uzak, okuyucuyu zorlayıcı bir durum olacağından, bizce orijinal metin ilaveli izah çalışmalarında arkada veya aynı sayfada tüm kelime ve kavramların sözlüğü bulunmamalıdır. Tüm kelimelere her sayfada geçtikçe yer vermek, kitap hacmini tek başına ikiye katlamaktadır. Bu durum, asıl metnin de yer verileceği bir çalışmada önemli bir dezavantaj ve zayıf noktadır. Belki de bu yüzden bahsettiğimiz kapsamda çalışmaların şimdiye kadar meydana çıkması çok mümkün olmadı. Bu noktada kelime karşılıklarının ve kelime karşılıkları bilinse idi anlaşılacak ilk ve zahir anlamların, ağırlıklı olarak izah metni içine monte edilmesi, daha uygun görülebilir.
Değiştirilemeyecek ve tek kelime ile ifade edilmesi mümkün olmayan kavramlar, terimler ise, (ehadiyet, vahdaniyet, mana-yı harfi, mana-yı ismi gibi) yine aynı şekilde gerek izah metninin içinde, gerek dipnotlarda her seferinde yer alması, hem pratik olarak mümkün değildir, hacmi çok arttırır, hem gereksiz ve sıkıcıdır. Diğer taraftan, okuyucunun her seferinde bu kavramların manasını bilmek ve düşünmek zorunluluğu -özellikle ilk etapda- yoktur ve tefekkür akışını bozucudur. Böylelikle seçilen belirli sayıda kelime ve kavramların manaları, bir sefere mahsus olarak dipnotlarda belirtilebilir. Kelimelerin seçimi, o kelimenin asıl metni anlamaktaki kritik önemi ile kelimenin Risale-i Nur’un genelinde ne kadar çok geçtiği ve ne kadar önemli bir kavram olduğu kriterleri birlikte düşünülerek yapılmalıdır. Yani seçilecek kelimeler rastgele ve ezbere seçilmemeli ve tamamen okuyucu için kişiselleştirilmiş, interaktif ve organik bir sözlük yapısı kurulmalıdır.
Bir kavram veya kelimenin, bir sefere mahsus olarak dipnotta izah edilmesi ve daha sonraki tekrarlarındaki yerlerine üst simge ile numara verilerek, kitap arkasına konacak sıra numaralarına göre dizilmiş bir “Kavramlar Sözlüğü”ne yönlendirilmesi, optimum ve pratik bir çözüm olarak görülebilir. Dipnotların kavramlar sözlüğü numaralarıyla karışmaması için dipnotlara “A,B,C…” şeklinde üst simgeler verilebilir ve bu sayede kitap hacminin önemli ölçüde azaltılması mümkün olabilir. Okuyucuya da, ilk defa karşılaştığı bir kavramın manasını, her sayfanın hemen altındaki dipnotlarda makul sayıda kelime adedi bulunduğundan, minimuma indirilmiş bir arama süresi ile aranan kelimeleri hemen bulabilme imkânı verilerek, tefekkür akışının kesintisi minimum düzeye indirilmeye çalışılabilir. Kavramlar sözlüğü numaralarının her bilinmeyen kelime geçtikçe tekrarlanması metin içi görüntü kirliliğine sebep olacağından, ayrıca dikkati de dağıtabileceğinden, bir sayfada ilk kez kavramlar sözlüğü numarası verilen bilinmeyen bir kelime ve kavramın aynı sayfadaki birden çok tekrarlarının tespit edilerek sonraki tekrarlarında bu numaraların verilmeden pas geçilmesi. Diğer taraftan her bir bilinmeyen kelime için sayfa altına ayrı bir dipnot açmak yöntemi yerine, daha az dikkat dağıtan ve görüntü kirliliğini imkan nispetinde azaltma ve okuyucunun kelimelerin manasını hafızasına almasına yardımcı olma maksatlarına yönelik olarak, birkaç adet bilinmeyen kelimeye ve kavrama tek dipnot içinde gruplar halinde yer vermek. Ayrıca bu teknikten ve dipnot ve kavramlar sözlüğünün kullanım şeklinden okuyucunun çalışmanın giriş bölümünde haberdar edilmesi ile öngörülen hedeflere büyük oranda yaklaşılabilir.
Sonuç olarak, kullanılan mevcut yöntemlerden biri olan kitap arkası sözlük ve diğer yöntem olan sayfa altı sözlüğün her ikisinde bulunan dezavantajlar, bu yöntem kullanılarak aza indirilebilir ve her iki yöntemden daha az yer kaplaması sağlanabilir.
Bu yöntemin uygulanabilirliğine ancak içinde bulunduğumuz bilgisayar ve internet devrinin müsaade ettiğine dikkatinizi çekmek isteriz. Bir yazım programında dipnot, metin ve kavramlar sözlüğünde kelime ve kavramların arama ve taramalarının yapılarak bu çalışmanın şekillendirilmesi bilgisayarsız yapılacak bir çalışma değildir.
Fakat biz harikalar asrındayız. Artık hizmetimizi kolaylaştıran ve yeni ufuklar açan her yöntemi amacımıza hizmetkar etmek için koca bir çalışma alanı bizleri bekliyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.