Risale-i Nur Lûgatından bir kelime: Mecaz ne demek?
Mecaz ne demek? Mecaz ifadesinin anlamı nedir? Risale-i Nur Lûgatından Mecaz kelimesinin sözlük anlamı nedir?
Mecaz, bir sözün gerçek anlamından farklı kullanılmasıdır. Meselâ, “Sobayı yak” cümlesi, sobanın içindeki odun veya kömürün yakılmasını ifade eder. “Bereket yağıyor” cümlesi, gökten yağmur yağdığını anlatır. Hemen her dilin mecazi anlatımları vardır. Kur’an’da da pek çok mecaz örnekleri görmek mümkündür.
Mesela, “Allah’ın iki eli de açıktır” ayeti, Allah’ın sonsuz cömertliğini bildirir. (Maide, 64) Yoksa, Cenab-ı Hak, bizim bildiğimiz tarzda elden münezzehtir. “Hiçbir şey O’nun misli gibi değildir” ayeti bu noktada bize rehberlik eder. (Şura, 11) “Devletin eli muhtaçlara ulaştı” cümlesinde “devletin eli” cismani bir el olmadığı gibi; “Allah’ın iki eli” ifadesinde kasdedilen de, maddi el değildir.
“Kim bu dünyada âmâ ise, o ahirette de âmâdır, hatta, daha da şaşkın bir haldedir” (İsra, 72) ayeti, dünyada gerçekleri görmeyenleri âmâ (kör) olarak nitelendirir ve bunların diğer alemde ceza olarak kör kalacaklarını bildirir. Nitekim, bir başka ayette gerçek körlüğün gözün kör olması değil, sadırlardakı kalplerin kör olması olduğu haber verilir. (Hacc, 46) Bu dünyada manen kör olanlar, diğer alemde gerçekten kör olarak dirileceklerdir. Durumu Kur’an’dan takip edelim:
“Kim beni zikirden (anmaktan, hatırlamaktan) yüz çevirirse, ona sıkıntılı bir hayat vardır. Ve kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz. “Ya Rabbi, beni niçin kör olarak haşrettin, der. Halbuki ben dünyada görüyordum.” Allah buyurur: “Evet, öyleydi. Sana ayetlerimiz geldi, fakat sen onları unuttun. Bugün de ceza olarak unutulacaksın.” (Taha, 124-126)
Dikkat edilirse, ayetin son kısmındaki “Bugün de eza olarak unutulacaksın” ifadesinde başka bir mecaz vardır. Çünkü, “Rabbim şaşırmaz ve unutmaz” ayetinin hükmünce, Cenab-ı Hak unutmaktan münezzehtir. (Taha, 52)
RİSALE-İ NUR'DA MECAZ
İlmin elinden eğer cehlin eline düşse mecaz, eder inkılâp hakikate. Hem açar hurâfâta kapılar.
Küçüklüğümde gördüm ki, hasf olmuştu kamer. Sordum ben validemden. Dedi: "Yılan yutmuştur." Dedim: "Neden görünür?"
Dedi: "Orada yılanlar böyle nim-şeffaf olur." İşte böyle bir mecaz hakikat zannedilmiş. Medar-ı şems ve kamer tekatu noktaları olan re's ve zenebde arzın haylûletiyle, bir emr-i İlâhiyle münhasif olur kamer.
İki kavs-ı mevhûme tinnîneyn yad edilmiş, hayalî bir teşbihle isim müsemmâ olmuş. Tinnîn ise yılandır. (Lemeat)
Mânâ-yı hakikînin bir sikkesi olmak gerektir. O sikkeyi teşhis eden, makasıd-ı şeriatın muvazenesinden hâsıl olan hüsn-ü mücerreddir. Mecazın cevazı ise, belâğatın şeraiti tahtında olmak gerektir. Yoksa, mecazı hakikat ve hakikati mecaz suretiyle görmek, göstermek, cehlin istibdadına kuvvet vermektir. (Muhakemat)
Aşk, şiddetli bir muhabbettir. Fâni mahbuplara müteveccih olduğu vakit, ya o aşk kendi sahibini daimî bir azap ve elemde bırakır. Veyahut o mecazî mahbup, o şiddetli muhabbetin fiyatına değmediği için, bâki bir mahbubu arattırır; aşk-ı mecazî, aşk-ı hakikîye inkılâp eder.
İşte, insanda binlerle hissiyat var. Herbirisinin, aşk gibi, iki mertebesi var: biri mecazî, biri hakikî. Meselâ, endişe-i istikbal hissi herkeste var. (Mektubat)
Uzaklığı ifade eden اُولٰۤئِكَ onların filcümle yakın oldukları halde uzak gösterilmeleri, ulüvv-ü mertebelerine mecazî bir işaret olduğuna işarettir. Çünkü, uzakta bulunanlara bakıldığı zaman, boyca en uzunları görünür. Maahâzâ, zamanî ve mekânî olan bu'd, hakikî kastedilirse, belâgate daha uygun olur. Çünkü bütün asırlar Asr-ı Saadet gibi, bu âyeti zikrediyorlar.Öyleyse, اُولٰۤئِكَ ile yapılan işaret, safların evvellerine işarettir. Ve bu itibarla bu'd, hakikî olur, mecazî değildir. Binaenaleyh, onların hakikaten zaman ve mekânca uzak oldukları halde işaret-i hissiye ile gösterilmeleri, azametlerine ve ulüvv-ü mertebelerine işarettir. (İşaratü'l-İ'caz)
Bütün mecazî âşıkların divanları, yani aşknameleri olan manzum kitapları, şu tasavvur-u zevâlden gelen elemden birer feryattır. Herbirinin bütün divan-ı eş'ârının ruhunu eğer sıksan, elemkârâne birer feryat damlar. (Sözler)
Bütün mecazî âşıkların divanları, yani aşknameleri olan manzum kitapları, şu tasavvur-u zevâlden gelen elemden birer feryattır. Herbirinin bütün divan-ı eş'ârının ruhunu eğer sıksan, elemkârâne birer feryat damlar. (Muhakemat)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.