Risale-i Nur ve Müslüman Dili
Adıyaman’da uydu üzerinden yayın yapan gelen Asu tv’ye katılan Dr. Suad Alkan, “Müslüman Dili”ni anlattı
Mehmet Özçelik’in haberi:
Adıyaman’da uydu üzerinden yayın yapan gelen Asu tv’ye katılan Dr. Suad Alkan, “Müslüman Dili”ni anlattı.
Nurettin Gürsoy’un hazırladığı programda “Müslüman Dili” konusunu açıklayan Alkan, “İcat Yaratmak demektir. Yoktan icattır. Allah’ın sonsuz kudreti ve ilmi ile onu yüceltmesidir. İnsan, bir şeyi yaratmaya kudreti ve ilmi yoktur. Ancak onunki yaratılan bir şeyi fark etmesi yani keşif etmesidir. Edison’un elektriği keşfetmesi gibi. Bunu artık batı dünyası da yavaş yavaş fark ediyor. İnsanın yaratmada bir kabiliyeti yok. Ancak kendisine verilen istidat ve kabiliyetleri güzele kullanarak yaratılanı keşf ediyor. İnsan, kâinata baktığında yaratılan milyonlarca varlık, ağaç, hayvan ve diğer mevcudat karşısında hayretini gizleyemiyor. Bu kadar mükemmel, nizamlı, sanatlı, süslü yaratılan bu mahlukatın bir Yaratıcısı olmalı işte buna ibda diyoruz. Biz buna aynı zamanda Müslüman Dili diyoruz” dedi.
İnsanın, düşünerek şu dünyaya baktığında baştan başa bir inşa yani bir inşaat göreceğine dikkat çeken Alkan, “Binlerce yaratık yaratılıyor, hem de çok mükemmel ve sanatlı şekilde. Biraz daha geniş düşünürsek ruhlar aleminden şimdiye kadar gelenleri büyük bir şantiye gibi görürsünüz ve bu sonra mükemmel bir bina oluyor. İşte insan, işte hayvan, işte gökyüzü, bu yaratılanlar, çok mükemmel bir sanatla yapılıyor. İnsanın duyma kabiliyetiyle hayvanın farklı koku alması, görmesi ve hakeza yaratılan mahlukata yerleştirilmesi ve münasip durması da çok mükemmel. Bu mükemmellik içinde Allah’ın isimlerinin tecellisi görünmesi, güneşin bir kristale yansıyıp renk tonları görünmesi gibi Allah’ın da isimlerinin tecellisi, insanda tecellisi görünüyor. Mesela, canlı olmasıyla Hay ismi, güzel durmasıyla Cemil ismi, nakışlı durmasıyla Nakkaş ismi, süslü görünmesiyle müzeyyen ismini bize hatırlatıyor ve hepsi bir merkeze odaklanıyor. Allah ismi celalinde yani bunları yapan, idare eden ve her şeyin dizgini elinde olan Allah’ı bize öğretiyor, bildiriyor. İşte bu da Müslüman Dilidir” şeklinde konuştu.
Dr. Suad Alkan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Her şeyi muhafaza eden bir mercimek küçüklüğündeki hafıza, yüzlerce kitabı, binlerce hatıraları taşıyabiliyor. Adeta ayaklı bir kütüphane gibi. Bu da Rabbimizin her şeyi muhafaza edip hıfz eden hafız ismini hatırlatıyor. Bazen insanların “Bugün hava çok kötü ve fenadır” sözü Müslüman Dili değildir. Çünkü havanın soğuk ve karlı olması onun yaratılışında ve binlerce hikmetler içindir. Kışın hava soğuk olmasa o toprak altında çekirdeklerin nasıl çatlayacağını ve nice hastalığın ve güzel neticeler sakladığını düşünmeden söylenen söz gibidir. Bunlar bir olgu olmadan ve Yaratanı iyi bilmeyen olgusuz sözlerdir. Kendini mükemmel Yaratan ve nice duyguları okumamak ve ‘Müslüman Dili’ni öğrenmemeden kaynaklanıyor.
“İnsan Kâinattaki ilâhi nimetleri düşünüp beyninde, akılda sentez yaparak onu kullanması gerekmektedir. Bunu yaşadığımız bir misalle açıklamak istiyorum. Van’ın Çaldıran ilçesinde büyük bir deprem olmuştu. Çalıştığım müessese bir araştırma için beni gönderdi. Ben uçakla Van semalarına yakınlaşınca uçaktan bir anons verildi; ‘Havanın kötü şartlarından dolayı uçağımız komşu bir ile iniş yapacak.’ Uçaktakilerin korku ve heyecanları bir o kadar daha artmıştı. Çünkü yakınlarının endişesi ve kendilerinin onlara kavuşmaması endişe adeta dünyalarını cehenneme çevirmişti.
Ben bu karamsar anonsun çok zarar verdiğini bunun yerine Allah’ın sebep ve sonucu bakıp tevekkül edilmesi gerektiğini dile getirdim. Bilahare devlet az da olsa bunun farkına vardı ki elverişsiz hava şartları diye bir söylem geliştirdi.
“Bediüzzaman Said Nursi çok büyük bir İslam Kültürü’nün taşıdığı Risale-i Nur’da insanın Allah’a kul olma, Allah’a ibadet etme ve bütün mahlukatın adeta temsilcisi olduğundan yaratılan bütün mahlukatın hem ibadetini yapıyor hem de onların ibadet ettiğini anlatıyor. Kâinat bir mabet, mahlukat Yaratanına secde ediyor. İşte ağaçların kıyamda durması koyunların rükuda durması ve bazı hayvanların secdede durma gibi halleri bize yer yüzünün bir mescid olduğunu ve gönderilen mahlukatın da O’nun ‘abd’i, kulu ve ona ibadet etmeye medyun yani borçlu olduklarını gösteriyor.