B. Said ÇİFTÇİ
Risale-i Nurda duyuşsal becerilerin taksonomisi
Yazısına Bu dünyada ölçülemeyen hiçbir değişken şey yoktur. Değişim olan her ürün, hizmet, kavram, anlam ölçülebilir. Ölçülemeyen tanımlanamaz. Tanımlanamayan ve ölçülemeyen de asla iyileştirilemez. diyerek başlamıştı Dursun Sivri 21.12.2008 tarihli Risale Haberdeki yazısına ve eklemişti: Kemâlât davranışlarla ölçülebildiğine göre mânevi performans da ölçülebilir demektir. Niyetlerin ölçülemezliğinin arkasına sığınarak mânevi performans da ne demektir? soruları yersizdir. Evet mânevi performans ölçülebilir.
Zihinsel beceri düzeylerini ölçmede kullanılan temel kriterlere adını veren Taksonominin ikinci kısmı ise Duyuşsal beceriler adı verilen bir çeşit duygulara bağlı davranışların ölçülmesidir.
Aslında, İslam dininde bir takım etiketlendirmeler vardır. Bu etiketler, insanların duyuşsal becerilerinin bir çeşit ölçüm sonrasında isimlendirilmesidir. Söz gelimi Allahı inkar eden bir kimse kâfir, iman ettiği halde günah işleyen bir kimseye günahkar, bunu açıktan yaparsa facir denilmektedir.
Fıkıh kitapları bizim duyuşsal ve zihinsel becerilerimizi davranışımıza dönüştürdüğümüzde kendimize vurulacak etiketlerin ölçüleriyle doludur.
RİNAP çerçevesinde, Risale-i Nurun sadece zihinsel becerilere ilişkin değil, duyuşsal becerilere de ilişkin görüşlerinin incelenmesine ihtiyaç olacaktır.
Duyuşsal beceriler (Affective Domain), zihinsel becerilerin aksine, duyuları, özellikle kalbî yönelişleri ilgilendiren becerilerdir. Zihinsel becerilerin devamı olarak da nitelendirilebilir. Daha çok, ilgi, davranış, değerler, takdir ve tenkir gibi duyuşsal becerilerdir. Fikir, fikre tepki verme, fikri bir değer olarak nitelendirme, fikri yükleme, fikri bir değerler sistemi olarak geliştirme ve geliştirilen değer ya da değerlerin bir karakteri olmak. Duyuşsal beceriler beş kategoride ele alınmaktadır:
Bunlar:
Takip Etme ve Alma: Bu aşama, kişinin dikkatini çekme ve ilgisini toplamayla başlamaktadır. Bu, bilgi değil, bilginin en alt seviyesidir ve tamamen duyularla ilgilidir. Bu aşamada, almaya isteklilik, merak, kontrol edilmiş ve seçilmiş bir dikkat söz konusudur. Bu anlamda Risale-i Nura hüsn-ü zan etmek, kalbi eğilim göstermek, bu amaçla külliyattan bir kitabı alıp okumak gibi. Bu bağlamdaki bir takip ve alma duyusu, okunan kitaptan daha fazla keyif ve haz alma eğilimi oluşturur.
Cevaplama: Yüklenmenin en alt basamağı olan cevaplama, benimseme ve verilen cevaptan hoşnut olup, tatmin edilme sürecini kapsar. Bu aşamada yaparak öğrenme vardır ve artık küçük ölçülerle yüklenmeye adım atar. Risale-i Nur okuyucusu bir insan takip ve alma aşamasından sonra, aklında ve ruh dünyasında aradığı birçok sorunun cevabını bulabilir.
Değerleme: Eşya, olay veya davranışın bir değeri olup olmadığı konusunda bir yargıya sahip olmaktır. Davranış boyutunda "değer" çok önem taşır. Yüklenmenin de esasını teşkil eden bir aşamadır. Bu aşamada; bir değeri kabul etme, birçok değer içinden birini tercih etme ve yüklenme vardır. Artık inanç basamağı yüklenmeyle yerli yerine oturur. Şüphelerin gölgesi olmaz. Şüpheler, kesinliğe dönüşür. Risale-i Nurdan cevaplarını alan bir okur, artık ondaki manevi hazları hissettiğinden misyon yüklenmesine başlayabilir. Yani Nur talebesi vasfına yüklenmeye başlar.
Organizasyon: Değerlerin bir sistematiğe dönüştürülmesidir. Sistem içindeki kavramların ilişkilerini belirlemek ve belirleyici kıstasları oluşturmaktır. Bu amaçla Nur talebesi olan bir kişi bu dava ile hayatını doldurur onunla hayatını tanzim eder. Bu bağlamda ona hizmet için kendi yeteneklerini ve zihinsel becerilerini de yönlendirmeye başlar.
Bir değer veya değerler sisteminin karakterize edilmesi: Kişi düzeyinde davranışların ve eğilimlerin kontrol altına alınması ve bu inançların, fikirlerin ve davranışların bir felsefe bütünlüğü içinde veya dünya görüşü olarak sunulması. Bu amaçla, Risale-i Nura gönül veren bir şakirt, dünya görüşleri bu eserler üzerine bina eder.
Duyuşsal becerilerin zihinsel beceriler kadar önemli olduğu konusunda görüş birliği vardır. Çünkü Risale eğitimi alan bir kişi edindiği bilgiyi düşünme (iman), hissetme (hayat) ve davranışa dönüştürme (şeriat) sürecine girmiştir. Bu üç aşamayı birbirinden bağımsız düşünmek imkansızdır. O halde, zihinsel ve duyuşsal (akli ve kalbi) becerileri birbirinden ayırmak imkansızdır.
Risale-i Nur Külliyatı'nda ele alınan mevzuların, zihinsel ve duyuşsal beceriler düzeyinde iç içe geçmiş, adeta birbirinden ayrılması mümkün olmayacak şekilde örülmüş olduğu görülür.
Eserlerin muhtelif yerlerinde Risalelerin akli yönden (zihinsel beceriler) "Avrupa feylesoflarını" da ilzam ettiği; kalbi yönden de (duyuşsal beceriler) "eski tasavvuf divanları"nın üstünde yer aldığı ifade edilmektedir. Bu husus, şüphesiz, iki beceri düzeyinin birden kavranmasının bir sonucudur.
Bediüzzaman'a göre, "ilimde iz'an-ı kalp olmazsa, cehildir".(Mektubat, s. 443) Risale-i Nur, yine onun deyimiyle "akıl ve kalp ittifakıyla gittiği" (Mesnevi-i Nuriye, s. 10) için bir "hikmet"ten (Sözler, s. 120) ibarettir. Hatta, bir çok imani konuya sadece "iman edilir" diyerek akli boyutunda aczini itiraf eden İbn-i Sina gibi dahilere bedel, Risale-i Nur-haşir konusunda olduğu gibi-avama hatta çocuklara da-aynı konuları-zihinsel boyutta, basit akli misallerle bildirmektedir. (Mektubat, s. 347)
Risale-i Nur'un ihtiva ettiği çok çeşitli konuları belirli ders alanlarında ünite veya başlı başına birer müfredat kapsamı olarak hazırlamak mezkur iki beceriye göre düzenlenmesi (Tanzim edilmesi) mümkündür. Risalelerde zihinsel becerileri daha önce ifade edilen altı düzeyde tasnif etmek zor olmayacaktır. Tasnif edilmiş konuların hedeflerini belirledikten sonra, bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme basamaklarına göre sınıflandırmak mümkündür.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.