Risale-i Nur'da eğitim hürriyeti

Risale-i Nur'da eğitim hürriyeti

Prof. Dr. Yunus Çengel'in "Risale-i Nur Açısından Etkin Eğitim" yazısı

Türkiye’de ezberci yaklaşıma dayalı olan eğitim sistemi büyük etapta iflas etmiştir, ve yeni arayışlar devam etmektedir. Mevcut sistemin arzu edilen neticeleri vermemesinin önde gelen sebepleri dayatmacı olması, sabit fikirlilik ve fikirlerin serbestçe ifade edilebildiği ortamdan yoksunluk, sağlıklı tartışma ve muhakeme kültürünün gelişmemesi, değişime ayak uyduramaması, ve gerçek hayattan kopukluktur.

Sorgulama melekesinden soyutlanmış teslimiyetçi düşünce tarzı sadece resmi kurumlar tarafından değil, dini konularda kanaat önderi kabul edilen bir çok kişilerce de teşvik edilmektedir. Örneğin akıl ve vahiy birbiriyle kavgalı olarak sunulmakta, ve kişiler ikisinden birini tercih etme durumunda bırakılmaktadırlar. Adeta dinden çıkmamanın yolu akla sırtını dönüp vahye – daha doğrusu vahyi temsil ettiğini iddia eden ve vahyi kendi anlayışlarına göre yorumluyanlara – teslim olmak olarak sunulmaktadır. Yani din de bir tahakküm vasıtası olarak kullanılmaktadır.

Bediüzzaman Said Nursi bütün bu olumsuz etkilerden kendini arındırmış bir şahsiyettir. Kendisi her türlü tahakkümün kapısını kapatıp hürriyet ve akıl gibi insanlık izzetine layık değerleri ön plana çıkararak insanların en üst seviye gelişmişliğe yükselmesi için kapıları sonuna kadar açmıştır. Vahiy ile aklın nasıl bağdaştığı, hatta birbirlerine nasıl destek oldukları konusunda Risale-i Nur külliyatı bir delildir. Hatta denebilir ki Risale-i Nur’daki bütün meseleler muhakeme değirmeninde öğütülüp akıl süzgecinden geçtikten sonra külliyata girmiştir.

Bu da tam bir fikir özgürlüğü zemininde yapılmıştır. Risale-i Nur’un zamanın anlayışına uygun bu yaklaşımı eğitimde gönüllülük esaslı adeta yeni bir ekol başlatmıştır, ve on yıllardır...

Prof. Dr. Yunus Çengel'in yazısı için TIKLAYINIZ