Mehmet Selim MARDİN
Risale-i Nur’da Sakarya depreminin manevi yönü
Risale-i Nur’un değişik yerlerinde, meydana gelen musibetlerle ilgili manevi bağ kurulur. Dindeki ihmalimizin ve lâkaytlığımızın yanı sıra inancımıza zarar veren hareketlerin akabinde bardağı taşıran son damlada yeryüzünün hiddete geldiğini nazara veren ifadelere rastlarız. İşte bu iddiamıza dayanak teşkil eden olaylardan birisi de bundan altmış sekiz sene önce meydana gelen Sakarya Depremi’dir. Bediüzzaman Said Nursi, deprem olduğunda Kastamonu’da mecburî ikametinin son demlerini geçirmektedir.
20 Haziran 1943 tarihinde Adapazarı’nda meydana gelen 5,6 şiddetindeki depremde 346 kişi öldü. Şehir merkezinde bulunan Cumhuriyet kıraathanesinin yıkılması neticesinde insanlar enkaz altında kalarak feci şekilde can verdi. Hendek Depremi diye adlandırılan bu musibetten sonra binlerce işyeri ve mesken kullanılamaz hale geldi. Ayrıca Selanik göçmeni Hüseyin Erman’ın 1936’da Kömür pazarı semtinde 500 kişilik kapasitesiyle faaliyete geçirdiği ve Adapazarlıların büyük ilgisini gören Erman Sineması, 1943 depreminde yıkıldı. Deprem esnasında sinemada kimsenin olmaması daha büyük bir facianın olmasının önüne geçti.
Deprem haberi Bediüzzaman’a ulaştırıldığında aşağıda alıntıladığımız lâhika mektubunu kaleme alır. Depremin manevi tahribat neticesi olduğunu şu ifadelerle nazara verir:
“Medar-ı ibret ve hayret bir hadisedir.
“Risale-i Nur’un erkân-ı mühimmesinden bir zat yazıyor ki: ‘Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, zelzeleden birkaç saat evvel, umumî ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle ve oyuncu kızlardan dört güzelini çırıl çıplak olarak âlâyişle çarşı ve pazarda gezdirerek, o câzibedarlara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişiden fazla seyirciler, oyun başlarken, birdenbire arz, kemal-i hiddet ve gayz ile onların hayâsız yüzlerini dehşetli tokatladı, mahvedip zîr ü zeber etti. Ve o binayı hâk ile yeksan eyledi.’
“Ben, dünyanın bu nevî hâdiselerinden iki senedir hiç haberim yoktu, bakmıyordum. Fakat bugünlerde hem Hüsrev ve hem kahraman Çelebi zelzeleden haber vermeleri ve Hüsrev ve rüfekasının kanaatiyle, Isparta’nın gürültülü zelzelesi karşısında Risale-i Nur’u kuvvetli bir kalkan bulmasıyla hiçbir zarar vermemesi ve Risale-i Nur’a muarız bir hocanın bütün hâsılatını mahveden dolu, o muarıza has kalması, başkasına ilişmemesi bir derece kanaat verir ki, ekser vilayetlere giren ve Adapazarın’a girmeyen Risale-i Nur’un ehemmiyetli bir esası olan tesettür şiarını bu derece açık ihanetiyle, Risale-i Nur, onların yardımlarına koşmamış diye, yalnız bu hadiseye baktım.” (1)
Bu ifadelerin ışığında o dönemde yapılmak istenen dinsizlik faaliyetlerinin arzı bile hiddete getirecek dereceye geldiğini anlayabiliyoruz. Bu fakir millet doğru dürüst ekmek bile bulamazken, karnı doymazken tiyatro, sinema ve bale çalışmaları için o zamanın imkânlarıyla devasa “Halkevleri” inşa edilmiştir. Adapazarı’nda da bu faaliyetler için iki katlı “Halkevi” yapılmıştır.
İşte Bediüzzaman’ın maddi musibetlerin arkasında gördüğü manevi tahribata bir örnek olan Sakarya Depremi. Ders almamız ve İlâhî ikazları duymamız temennisiyle Rabbim bizi böyle maddî ve manevî musibetlerden ve felaketlerden muhafaza etsin. Âmin.
KAYNAKLAR
1-Kastamonu Lâhikası, s. 203-204
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.