Risale-i Nur’dan iki kavram: Rububiyet ve Uluhiyet
"Rububiyet" ve "Uluhiyet" ne demektir, izah eder misiniz?
"Uluhiyet", Allah'ın kâinattaki tasarruf ve hâkimiyeti ile her şeyi kendisine ibadet ve itaat ettirmesi anlamına gelmektedir. Bunu da ilahlık sıfatları ile yapmaktadır; bu sıfatlar ilim, irade, kudret, sem, basar, kelam ve hayat sıfatlarıdır.
Mesela, Allah mutlak ve sınırsız bir kudret sahibi olunca, onun karşısında rakip bir kudret olamaz; böyle sonsuz bir kudretin karşısında her şey boyun eğip itaat etmek zorundadır. Aynı şekilde irade sıfatı da kainattaki her şeyi irade eden bir özelliğe sahip olduğu için, onun iradesi dışında bir istek gerçekleşemez.
Uluhiyet, ondan başka idareci ve irade eden olmadığından, kendisinden başka kimseye ibadet edilemez manasını vermektedir.
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri uluhiyet ile ilgili şu izahı yapmaktadır:
"Evet, nev-i beşerin her taifesi birer nevi ibadetle fıtri gibi meşgul olması ve sair zihayatın, belki cemadatın dahi fıtri hizmetleri birer nevi ibadet hükmünde bulunması ve kâinatta maddi ve manevi bütün nimetlerin ve ihsanların her biri, bir mabudiyet tarafından, hamd ve ibadeti yaptıran perestişe ve şükre birer vesile olmaları ve vahiy ve ilhamlar gibi bütün tereşşuhat-ı gaybiye ve tezahürat-ı maneviyenin bir tek ilahın mabudiyetini ilan etmeleri, elbette ve bedahetle bir uluhiyet-i mutlakanın tahakkukunu ve hükümferma olduğunu ispat ederler. Madem böyle bir uluhiyet hakikatı var, elbette iştirakı kabul edemez." (Şualar, 7. Şua)
"Rububiyet" ise, Cenab-ı Hakk'ın her zaman, her yerde ve her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye ve tedbir etmesi ile birlikte malikiyyet ve besleyicilik keyfiyetini ifade eden bir terimdir.
Mesela, bir kuzunun anne karnından başlayıp hayatı boyunca gelişip büyümesi ve muntazaman beslenmesi hep rububiyet sıfatı ile ifade edilir. Bu anlamda kainatta ne kadar canlı ve cansız varlık varsa, hepsini besleyip büyüten, tedbir edip idare eden "rububiyet" sıfatıdır. Rububiyet ise itaati ister.
Yine Üstad Bediüzzaman, "Evet, bütün kâinatta, hususan zihayatlarda ve bilhassa terbiye ve iaşelerinde, her tarafta aynı tarzda ve umulmadık bir surette, beraber ve birbiri içinde, hakîmâne, rahîmâne, bir dest-i gaybi tarafından olan bir tasarruf-u âmm, elbette bir rububiyet-i mutlakanın tereşşuhudur ve ziyasıdır. Ve tahakkukuna bir burhan-ı katidir. Madem bir rububiyet-i mutlaka vardır; elbette şirk ve iştirakı kabul etmez" (Şualar, 7. Şua) diyerek, Rububiyet-i İlahiyenin ortaksız olduğunu ilan eder.
Allah'ın rububiyeti ve uluhiyeti, mutlak ve şeriksiz (ortaksız) oldukları için kendisinden başka kimseye itaat ve ibadet edilmez. Allah'tan başka kimsenin bu iki makama yakıştırılması, aklen de vicdanen de imkânsızdır.
Sorularla Risale
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.