Risale-i Nur'un en büyük özelliği cazibesi
Adıyaman’ın hizmet erlerinden Nurettin Gürsoy Risale Haber’e konuştu
Röportaj: Abdurrahman Iraz- Nurettin Huyut/Risale Haber
Nurettin Gürsoy?
1952 yılında Adıyaman’ın Altıntop köyünde 6 kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya geldi. İlkokulu köyde, ortaokulu Adıyaman’da okudu. Babası okul okuyamadığı için, evlatlarının eğitimine çok destek verdi. Lise yıllarında Risale-i Nurlarla tanıştı.
Dershanede kalmaya karar verdi. Kâhta ilçesindeki hizmetlerle birebir ilgilendi.
Askerlikten sonra bir kitapevi açtı. Yıllarca kitap işiyle uğraştı.
Hala hizmetlerle aktif bir şekilde ilgileniyor.
RİSALE-İ NUR OKUDUKÇA HAYATIMIZIN ŞEKLİ DEĞİŞTİ
Risale-i Nurlarla ne zaman tanıştınız, Risale-i Nurun, Bediüzzaman’ın adını nerede, nasıl duydunuz? Duyduğunuzda neler hissettiniz, ne yaptınız, o zamanki hisleriniz nelerdi?
Ben Risale-i Nurlarla ilk defa 1970-71 yıllarında tanıştım. O zaman tarifsiz bir boşluk hissediyordum. İçimde çok büyük istekler ve hedefler vardı. “Onlara nasıl ulaşırım” diye sürekli hayaller kuruyordum. Üstadın dediği gibi, “İnsanın sonsuza uzanmış emelleri ve kâinatı ihata etmiş fikirleri gösteriyor ki, insan bu dünya için yaratılmamış.”
İşte böyle bir halet-i ruhiye içinde olduğum bir zamanda Mehmet Sainer adında çok kıymetli bir ağabeyimiz vardı. Bir Ramazan teravihinin ardından, bizi derse davet etti. Biz de kabul ettik, ben yalnız değildim birkaç arkadaşla beraberdik. Hatta benim gibi ilk defa gidecek olan arkadaşlardan biri, “Boş verin, gitmeyelim” demişti. Ben de, “Gidelim, hoşumuza giderse devam ederiz, yoksa bir daha gitmeyiz” demiştim. Böyle de küçük bir tartışmamız olmuştu.
Fakat gidip, dersi dinleyince çok hoşumuza gitti. Çok şükür, Rahmet ayında, rahmete kavuşmuş olduk. O ilk dersten çok etkilenmiştim. Dediğim gibi o zamanlar çok büyük bir boşluktaydık. Ruhumuz maneviyata susamış bir haldeydi. O dersten sonra tiryakisi olduk, sürekli okuyorduk. Okudukça rahatlıyorduk, rahatladıkça okuyorduk. Kısa zamanda çok istifade ettik. Okudukça hayatımızın şekli değişti…
RİSALE-İ NUR’UN CAZİBESİ BİZİ ÇEKİYORDU
Dersi kim yapıyordu?
Vanlı Bülent Oktar isminde, İmam Hatip’te öğretmen olarak çalışan, çok kıymetli bir ağabeydi. O sırada dershanede kalıyordu. Şu an Mersin’de hizmetlerle ilgileniyor hala. Rahmetli Mahmut Allahverdi’nin dört katlı bir evi vardı onun terasında ders yapıyordu. Yaz aylarıydı o nedenle terasta yapıyordu. Ayrıca o ağabey’in çok güzel bir âdeti daha vardı. Her sabah namazının ardından ders yapardı cemaatle birlikte. Sabah namazına giderdik camiye cemaat dağıldıktan sonra iki üç kişi de olsa gider orada ders yapardık. Ben bu derslerin hemen hepsine dört-beş sene fasılasız katıldım. Çok istifade ettim. Çok şeyler öğrendim. Hatta bir gün çok kar yağıyordu. “Nurettin gelmez” falan demişler. Fakat ben o gün de gitmiştim. Bayağı şaşırmışlardı. Bize bu şevki Risale-i Nurlar veriyordu. Cazibedar bir hali olduğu için, ne olursa olsun derslere katılmaya çalışıyorduk.
O dönemde Said Özadalı ile arkadaşları Kahta’dan derse gelirlerdi. Çok sayıda öğrenci geliyordu. Orada hizmetler hayli ileri idi. O nedenle bir müddet oraya gitmem gerekti. Bir yıl orada dershanede kalıp hizmet ettim. Hiç unutmuyorum o dönemde Kahta’nın tüm gençleri dershanemizi ziyaret etmişti. Yani derse getirilmeyen genç hemen hemen kalmamıştı.
Risale-i Nurları tanıdıktan sonra Adıyaman’da neler yaptınız?
Aslında kışın köye gidiyorduk. O zaman liseyi bitirmiştim. Yaz aylarında da Adıyaman’a gelip hizmetlerle uğraşıyorduk. Risale-i Nurun cazibesi bizi çekiyordu. Evi terk edip yaz boyunca dershanede kalıyor hizmet ediyorduk. Çok güzel anılarımız var o günlerden. Orada çok gençler yetişti. Bu kardeşler yetişince artık Adıyaman’da ihtiyaç kalmadı, ben en iyisi Kâhta’ya gideyim dedim. Ve kimseye haber vermeden oraya gittim.
BİZ OKUDUKÇA ALLAH BİLDİĞİMİZİ PAYLAŞACAK YENİ İNSANLAR GÖNDERİYOR
Kahta’da, Adıyaman’da çok güzel hizmetleriniz olmuş, Şu an birçok insan Risale-i Nurlarla sizin vasıtanızla tanıştığını söylüyor. Bu hizmetlerinizi anlatır mısınız?
Risale-i Nurların çok çekici bir gücü var. Biz sadece aracı oluyorduk, bizim yaptığımız iş dershanede kalmaktı. Allah gönderiyordu. Bir kez içine girdiğinizde, onun düsturlarını hayatınıza geçirmeye başladığınızda Allah (cc) size, bildiklerinizi paylaşacak yeni insanları gönderiyor. Kâhta ilçesine ilk gittiğimde, orada bir öğretmen kardeş vardı. O öğretmen kardeş bazı yerlerde seminer veriyordu. Seminere katılıp, Risale-i Nuru tanımak isteyen kişiler de bize geliyordu. O grup 30 kişi kadar olmuştu. Bunların içinden dört-beş tanesiyse çok güzel yetiştiler. Mesela Said Özadalı kardeş bunlardan biridir. Sonra Hüseyin Yılmaz, Hasan Gürsoy, Abdullah, Abdülhamit kardeşler de hepsi daha sonra çok güzel hizmetlere vesile oldular.
Seneler içinde hizmetler arttı, gelişti, değişti. Birçok insanla tanıştım. Görüşüp, sohbet ettim. Sayısını ben bile bilmiyorum. Aslında Cenab-ı Hak istihdam ediyor. Biz sadece hizmet etmek için dua ediyoruz. Allah duamızı kabul ediyor ve bizi hizmetlerde istihdam ediyor. Bu kadar çok gencin yetişmesi Risale-i Nurlar sayesindedir.
O kadar çok talebe geldi geçti ki, hiç unutmam bir gün bir talebeyle birkaç sene aynı dershanede kalmıştık, sonra o talebe başka memlekete gitmişti. Aradan seneler geçmiş, unutmuşum. Daha sonra bir vesileyle karşılaştığımızda, ben onu tanıyamadım, fakat o beni sesimden tanıyarak eski günleri hatırlattı. Çok büyük bir nimet bu tabii duygulanmamak elde değil…
Adıyaman içinde şu an bile Üstadı görmüş yedi- sekiz tane ağabey var. Bunun yanı sıra çok hizmet ehli insan da yetişmiş, yetişmekte. Toprağı çok bereketli bir yer…
Çok şükür. Kardeşler bir tesanüd içinde, sadakatle hareket ettikleri için, Cenab-ı Hak onların o samimiyetine binaen hepsini istihdam etmiş. Mesela rahmetli Mahmut Allahverdi ağabey, kendisi Hoca olmadığı halde, çok hocalara Risale-i Nurları anlatırdı. Hocalar karşısında durup kalırlardı. Dursun ağabey yine sadakatiyle, dik duruşuyla, kendisini geniş çevrede tanıttığı gibi, çok talebenin yetişmesinin yolunu da açmıştı. Çok demokrat bir insandı.
"BİR GENÇ DİNSİZ OLMUŞ" HABERİ KARŞISINDA
Arkanıza baktığınız zaman yarım bıraktığınız, size acı veren bir anınız var mı?
Bana acı veren tek şey var, o da bu gençlere yeterince hizmeti ulaştıramıyoruz. Tek acımız budur. Zübeyir abinin ifade ettiği gibi “Teessür ve ıztırap karşısında kalbden bir parça kopsaydı, "Bir genç dinsiz olmuş" haberi karşısında o kalbin atom zerrâtı adedince param parça olması lâzım gelir.” Bu gençleri sefahatte ve dalalette gördükçe çok büyük ızdırap duyuyorum. Ayrıca, İslam’ın maruz kaldığı sıkıntılar da bana acı veriyor. Yoksa kendi şahsımıza ait bir sıkıntımız mevcut değil. Hem hizmete devam ettikçe Üstad Hazretlerinin dediği gibi kalbe ferahlık, maişete kolaylık, rızka bereket oluyor. Bunu yakından görüyoruz. Fakat diğer tarafta her haliyle bozulmuş, imanı zayıf bir genci görünce çok üzülüyorum.
SİSTEMLİ BİR ŞEKİLDE OLSA BU HİZMET DAHA GENİŞ KİTLELERE ULAŞIR
Senelerdir hizmete devam ediyorsunuz, dikkat ediyoruz hizmet heyecanınızda herhangi bir eksiklik olmuyor. Hatta artan bir heyecanla devam ediyorsunuz. Bu bitmeyen enerjiyi nereden alıyorsunuz?
Bu enerjiyi haliyle Risale-i Nurlardan alıyoruz. Risale-i Nurlar okundukça yirmi yaşındaki bir gencin heyecanını yaşıyoruz, öyle bir heyecan veriyor. Mesela bu yıl boyunca ya bir defa veya iki defa sabah namazını gençlerle kılmadığım olmuştur. Her sabah gelip gençlerle birlikte namaz kılıyorum ve arkasından tesbihat ve ders yapıyoruz. Bisikletim var on dakikada geliyorum. Bu da Allah’ın bir lütfu. 58 yaşındayım ama hiçbir sıkıntı çekmeden gelip gidiyorum. Adeta genç bir delikanlı gibiyim. Gençlerin arasına girince kendimi onlardan farklı hissetmiyorum.
Aslında hizmet anlamında elimizden geleni yaptık. Fakat daha sistemli, planlı, programlı bir tarzımızın olmasını çok isterdim. Bundan sonra da olmasını isterim doğrusu. Geçmişteki imkânlarımızda bazı şeylere el vermiyordu, fakat Allah’a şükür eksiklerimiz de olsa, hizmetlere koşturduk. Sistemli bir şekilde olsa bu hizmet daha geniş kitlelere ulaşır, daha çok kişiye ulaşılır, daha güzel olur. Mesela eskiden “günün birinde radyoda Risale-i Nur okunur mu acaba?” diye hayal ederdim hep. Bu hayal gerçekleşti Allahın izniyle. Bir de televizyon açmayı Allah (cc) nasip etti. Bir de ileride bir üniversitemiz de olursa çok daha güzel olacak inşallah.
Radyo ve televizyonda Risale-i Nur mu okuyorsunuz?
Evet. Bir dönem radyoda risale programı yaptık. Şimdi de televizyonda perşembe akşamları iki saat süreyle Risale-i Nur okuyup, sohbet ediyoruz bir arkadaşla birlikte. Çalışmanın içinde muaccel bir ücret var. Bu sebeple bu gibi hizmetleri yaparken aldığı lezzet insana yetiyor. Dışarıdan izleyen kişilerin yaptığı takdirler de olunca, insan daha çok mutlu oluyor ve zaten bir nevi ücretini almış oluyor. Cenab-ı Hak daha güzel ve kapsamlı hizmetlere vesile olmayı da nasip eder inşallah. Benim her zaman yaptığım dua şudur: “ Allah’ım! Beni bu hizmette istihdam ettir.” Çok şükür Allah-u Teâlâ istihdam ediyor zaten.
MEDRESETÜZ-ZEHRA PROJESİ GERÇEKLEŞİRSE IRKÇILIK MİKROBU ÖLÜR
Bediüzzaman Hazretleri Medresetüz-zehra Üniversitesini doğuda açmak istemiş. Fakat bu hayali gerçekleştirememiş. Sizce bu hayali gerçekleştirme noktasında bize düşen vazifeleri yerine getiriyor muyuz?
Doğrusu üzerimize düşeni yapma noktasında çok eksiklerimiz var. Birbirimizle iletişimde tam olarak açılmıyoruz. Mesela yetişen bir çok akademisyen kardeş var. Bence onlar, sırt sırta vererek, güzel bir organizasyonla bu hizmetleri çok geniş kitlelere yayabilirler kantindeyim. Bugün Diyarbakır’a baktığımızda oradaki kardeşlerin çok sistemli ve programlı çalıştıklarını görüyoruz. Bundan dört- beş ay evvel ziyaretlerine gitmiştim. Çok mükemmel kurulmuş, sistemli çalışan bir dershaneleri olduğunu gördüm. Çok iftihar ettim, çok duygulandım. Bu hizmeti genişletip Adıyaman, Şanlıurfa, Van ve Diyarbakır hep birlikte çalışırsa ve alt yapıyı oluştururlarsa Medresetüz-zeha projesi hayata geçer diye düşünüyorum.
Doğunun önemine gelince, şarkın en büyük problemlerinden biri ırkçılık… Çünkü dış mihraklar bizi ırkçılıkla kışkırtarak, birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Üstadın Medresetüz-zehra projesi gerçekleşirse, o ırkçılık mikrobu da ölür kanaatindeyim. Bunun gerçekleşmesi için, hep beraber kafa yormalı ve fikir üretmeliyiz.
35-40 kırk sene öncesine geri dönebilseniz, hayata tekrar başlama imkanınız olsa ne yapardınız? Nurettin Gürsoy yeniden başlasaydı ne yapardı?
Aynı şeyleri yapardı. Dar daireden başlayarak çalışmaya devam ederdi. Daire genişledikçe, hizmet arttıkça ben de o dairelerde hizmet etmeye devam ederdim.
EN BÜYÜK HAYALİM, RİSALE-İ NUR’UN ÜNİVERSİTELERDE, OKULLARDA OKUTULMASI
Çevre illerle birlikte çalışmak gerektiğinden bahsettiniz. Şu an böyle bir çalışma var mı?
Evet var. Şanlıurfa ve Gaziantep’le birlikte belli zamanlarda toplantılarımız oluyor. Çok ahenkli, fikir alışverişleri yapıyoruz. Eskiden Malatya, Maraş, Adana ve Mersin ileri de dâhildi. Daha sonra o illerden katılım olmayınca ilçelerdeki kardeşlerle hizmetlerin durum tahlilinin yapmaya devam ettik. İnşallah gelecekte diğer illerle olan bağlantımız çoğalırsa daha güzel olur. Son bir yıldır Diyarbakır’la da irtibatımız arttı. Çok istifadeli diyaloglar yapıyoruz. Üstad hiçbir şeyde değil, ama irtibatta ifratkarane irtibatı emrediyor. Bunu çok önemsiyorum. Bu sebeple muhabbetimizi herkese fazlasıyla göstermeye çalışıyoruz. Bu konuyu çok önemsiyorum.
En büyük hayaliniz nedir?
En büyük hayalim, Risale-i Nur eserlerinin Üniversitelerde, okullarda okutulması… Üniversitelere ve okullara ders kitabı olarak girmesi… Yani her öğretmen kendi branşına uygun olarak gelip talebelere ders formatında Risale-i Nur’u anlatsın istiyorum, biz burada dershanede bunu başlatalım diyorum. Konular ilkokul, ortaokul ve lise düzeylerine göre ayarlanıp planlı, programlı anlatılsın istiyorum. İleride de bu ders kitapları inşallah okullara girer ve yapılan hazırlık sayesinde sıkıntı çekilmeden müfredat kitapları hazır olarak okullarda okutulur. En büyük emelim ve arzum budur. Bu olursa inanıyorum ki, bu nesil kurtulur.
Bundan dört- beş sene öncesine kadar cemaatler arasında büyük bir taassup vardı. Fakat son yıllarda cemaatler arasında da güzel diyalogların başladığını görüyoruz. Adıyaman’da da diğer nur cemaatleriyle diyalogunuz var mı?
Çok güzel bir diyalogumuz var. Özellikle mübarek gecelerde, ramazanlarda, bayramlarda birbirimize ziyaretlerde bulunuruz. Onlar bize gelir, biz birkaç kişilik bir komisyon şeklinde gider mutlaka ziyaret ederiz. Televizyon programlarımızda, Nur cemaatinin yanı sıra, diğer tarikatlardaki arkadaşları da çağıralım diye düşündük. Birkaç programdır bunu devam ettiriyoruz. Bundan sonra da hep çağıracağız inşallah. Mesela programda muhabbet konusunu ele alıyoruz diyelim. Bu konuyu 15- 20 dakika okuyoruz. Daha sonra diğer arkadaşlarla beraber konuyu derinlemesine tartışarak, fikir alışverişi yaparak konuşuyoruz. Çok birleştirici ve güzel şeyler çıkıyor ortaya.
Bu konudaki tepkiler de oldukça güzel... Çok takdir ediliyor. Bizi tanımayan, nur cemaatini bilmeyen kişiler “ne kadar güzel kitap okuyorsunuz” diye takdirlerini beyan ettiler. Sadırdan değil, satırdan okuyorsunuz diyorlar.
Adıyaman’da daha ne gibi hedefleriniz var, neler yapmak istiyorsunuz?
İnşallah bu programlar, bu koşuşturmalar daha yeni hizmetlere vesile olur. Zaten daha önce dört katlı bir yer yaptırdık. Şimdi de ileride daha kapsamlı külliye tarzında, içinde genç nesil için spor tesisi, yüzme havuzu bulunan bir kompleks kurmayı düşlüyor ve hedefliyoruz. Hanımların da istifade edebileceği bir tesis olacak İnşallah.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Şunu söylemek istiyorum. Cenab-ı Allah bu hizmette hepimizi istihdam etsin.
Risale-i Nurları tüm dünyaya hâkim kılsın ve bizleri de bu yoldan ve rızasından ayırmasın inşallah…Amin..