Mehmet Ali ERDEM
Ruh ve vicdanın ara yüzleri
“Vicdanın dört temel unsuru aynı zamanda ruhun da dört duyusudur”[i]
Ruh Allah’tan aldığını bu dört duyu/unsur aracılığı ile vicdana aktarmakta, vicdan da onu dünyaya yönelik lisana aktararak, bâtını zâhire, mânayı maddeye döndürmektedir.
- İrade İbadetullah Allah’a kulluk
- Zihin Mârifetullah Allah’ı bilme ve tanıma
- His Muhabbetullah Allah’a duyulan sevgi
- Latife-i Rabbaniye Müşahedetullah Varlıklar üzerinde Allah’ın isim, sıfat ve zat
nurlarının yansımalarını görmek
Gerçek ve mükemmel kulluk ve tam bir ibadet ise dördünden ortaya çıkar.
Vicdanın sesi, ruhun vasıtasıyla hissettiğimiz Allah’ın bizlere özel hitabı gibidir.
Ayrıca bu öyle bir dairesel döngüdür ki her seferinde,her bir tekrar gelişte/uğrayışta kulluk, bilgi, sevgi ve görme (şahid olma)anlam ve derinliğini, yoğunluğunu, genişliğini artırmaktadır.
Her bir seferinde ruhu ile miraç edip, cem olup, farka gelerek kulluğuna geri dönmekte; mana âlemini olduğu gibi dünyayı/maddi âlemi algılaması da değişmektedir.
Kul da böylece döne döne varmakta, her bir seferinde tekrar Allah’a dönmekte;acziyeti, fakriyeti ve muhtaçlığı ile kulluk ile sultanlık arasında manevi ve maddi yolculuğuna devam etmektedir.
Bunun olabilmesi için ise insanın vücudundan/cesetten sıyrılıp ruhun derecesine yükselmesi gerekir.
Mahlûk olmayan Ruhun derecesine yükselince de kendileri de birer mahlûk olan önce zaman sonra da mekân geri çekilir, perde olmaktan çıkar.
Yaşanan sadece ve sadece kadir gecesinde olanlar, Kuran’ın inişi, Peygamberin miraca çıkışı, ruhâleminde “bela” deyişi duyuştur.
Allah’ın “Âdem’e secde edin”[ii] emrini işiterekSultanlar sultanının verdiği halifeliği yaşayış; verilen nimetlerin büyüklüğü karşısında zayıflığını-güçsüzlüğünü,yoksulluğunu, ihtiyacını daha fazla hissederek daha bir güzel kul oluştur.
Bu döngünün her hangi bir yerinde ilahi lezzetlere kanarak orada kalmayı tercih ederek, bu tekâmüle sebep verimli döngünün içine girmeyi reddedenler ya da dışına çıkanlar,toplum için rehberliklerini ellerinde bulundurmaya devam edemezler.
Akıl için yol birdir ama his(ler) için yol bir değildir.
Bu yüzdendir ki dileyen hakikati hislerinde arayabilir ama ortak paydayı hislerde aramaya ve bulduğunu (sandığını)dayatmaya, akıl ve iradeye ipotek koymaya kimsenin hakkı yoktur.
Not: Bu yazı, 21 Mart 2014 akşamında Risale Akademi’de Sayın Erdoğan Çelebi tarafından “Risale-i Nur’da Mârifet –Mağfiret” konuluseminerde yaptığı sunuşundan ve Sayın İsmail Benek’in yorum ve çizdiği tablolardan yararlanılarak hazırlanmıştır. Elbette ki sunuş ve yorum sahiplerinin konu ile ilgili değerlendirmeleri, yorumları ve paylaşacağı makale daha uygun, güzel ve faydalı olacaktır. Bazı kavramların birbirleriyle ilişkisi ile birlikte netleşmelerini sağladıkları için kendilerine teşekkür ediyor, sunu ve yorumlarını Risale Haber’de daha geniş bir kitle ile paylaşmalarını bekliyorum.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.