Millet olarak sırattan ince bir köprüden geçiyoruz

Başımıza gelen musibetlerde mutlaka kaderin payını vermek zorundayız.

Çünkü; "Beşer (insanlar) zulmeder kader ise adalet eder.”

Hz. Yunus (as) denize atıldığında, ne kendisini denize atanları suçladı, ne denizi suçladı, ne balığı suçladı, ne geceyi suçladı, ne fırtınayı suçladı, ne de Allah’ı...

O sadece kendi nefsini suçladı.

Evet sebepleri yaratan Allah’tır amma o sebepleri günaha çeviren ve gazab-ı İlahiyeye döndüren fiillerimizdir.

Tehlikeli yerlere inşaat izni veren yetkililer, binayı yaparken çalıp çarpan müteahhitler ve mimarlar, bunları bile bile yanlışlara ortak olan ustalar, kontrole gelen kontrolörler velhasıl bütün bu suçları işleyen insanlar bu toplumun insanlarıdır.

(Yani içimizden çıkmıştır. Yani bizim günahımızdır. Kimse kendisini ak süt gibi göstermesin.)

Bütün bunlardan daha da önemlisi kendi vicdanlarımızın hepimize tek tek fısıldadığı bireysel günahlarımız ve bütün bir toplum olarak ortak olduğumuz büyük günahların manevi birikmişliği...

Evet biz nefsimize zulmettik...

“Sırr-ı Ehadiyeti Nur’u tevhid içinde" keşfetmezsek, olayı sadece sebeplere bağlarsak; "yok efendim faymış, yok efendim enerji birikimiymiş, yanlış yerleşimmiş” dersek...

Evet bunların hepsi sebep amma o sebepleri oraya koyan kim?

Neden bin yıllardır olmadı da şimdi oldu?

Şu an millet olarak sırattan ince bir köprüden geçiyoruz.

Ya materyalist bir düşünceye kapılıp daha da büyük gazaplara düşeriz yahut sırrı keşfeder helaketten kurtulup Rızayı ilahiyeye mazhar oluruz.

Ve “Zorluğun arkasındaki kolaylığa” ulaşırız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
16 Yorum