Kastamonu Lahikasında 84. mektubun satır aralarına girmek (2)

Kastamonu'daki kardeşlerimize hitaben yazılan bir hakikattır. Kastamonu'ya hitaben yazılan mektup, Kastamonu'nun yeri, konumu, hizmetteki yeri, Üstad'ın Kastamonu hayatı, yaşadığı dönemin durumu ve şartları nasıldı? soruların cevabı tarihçilerimizin araştırarak bizlerin de yararlanmasına vesile olacaktır. Said Nursi; Eskişehir hapsinden sonra 1936-1943 yılları arasında Kastamonu'ya sürgün olarak getirilir.  Kastamonu'da göz hapsine, sıkıntılı, çilelerin çekildiği, yalnızlığın, hastalığın, zehirlenmelerin, fitnelerin kol gezdiği mekanda  masumiyetin, garipliliğin, masumane hüznün, Allah'a kul ve razı etmenin, şefkatin, merhametin , müspet hareketin, gönüllere taht olmasının meyvelerini almıştır, alıyor ve alacaktır.

Risale-i Nur'daki mektuplar yazılan yer, kişilere hitap ettiği gibi bizlerede hitap etmektedir. Üstad gerekli gördüğü mektupları eserlerine almışsa mutlaka bizlere faydası olan  ve gerekli dersler vardır. Bir sonraki cümlede de bunu belirtmiştir."Belki size de fâidesi olur diye gönderdim." Bu mektubu okuyan her şahıs, Üstad'dan kendisine yazılmış, nefsine hitap eden muhasebe ve terbiye olarak görmeliyiz. Muhataplığımıza göre hissederek, kalbi ve akli melekerin bir araya gelmesiyle, vicdan tahrik edilecek, akıl, kalb süzgecinden geçerek hareketlerimize yansıyacak ve hal dilimizle çevremize örnek teşkil edeceğiz. Şimdi ki alem, bilgilerin konuşulduğu boğazdan aşağıya inmeyen bilgilerin, cerbezelerle anlatılan konumunda. Risale-i Nur mesleğine sahabe mesleği denmesinin nedeni; sahabelere gelen ayetlerin ve hadislerin öğrenilmeye geçilmesi, bilgilerin yaşanmasıdır. Bu mektubu veya Risale-i Nur'daki bir kavram, kelime ve konuları hayatımıza geçirememişsek o öğrenme değil bilgidir. İnşallah bu çalışmayla hayatımıza yeniden inşasına vesile olur. Kelime ve kelime grupları olarak yapacağımız çalışmalarda sizlerin katkılarıyla hakikat okyanusuna gavvas gibi dalalım.

Mektup, Neden talebelere, kardeşlere, dostlara değil de ? Kardeşe hitap ediliyor? Kardeş kime denir? Kardeşin özellikleri nedir? Kardeşin birbirine sorumlulukları var mıdır? Kardeş ne yapmalıdır? Nasıl hareket etmeli?  Peygamberimizin ahirzamandaki kardeşlerini özlemesi nedir? Üstadın bize de kardeş demesinin hikmeti nedir? Kardeşlik bağ kan bağımıdır?  Kardeşliği gerektiren başka bağlar var mı? bu ve buna benzer soruları merakla peşine düştüğümüzde bize verdiği sonuçları görmeye ne dersiniz? Hazır mısınız? Hakikat denizine derinlere dalmaya ve cevher/ elmas/inci/ yakut/zümrütler bulmaya. Çocuk neşesi ve merağı, heyecanı, hayalleriyle öğrenme yolculuğuna.

Kardeş/Kardaş/Karındaş; Sözlükte aynı anne babadan doğmuş veya anne babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı; Öz kardeş, Üvey kardeş, Kız kardeş,Erkek kardeş anlamlarına gelir. Kardeşlik ise;Kardeş olma durumu, uhuvvet. Kardeş kadar yakın sayılan kimse, yakın dost. Birlik, beraberlik anlamlarına gelmektedir.

Kardeş kelimesi Kur'an-ı Kerim'de seksenin üzerinde ayetler bulunmaktadır.

"Hep birlikte Allah'ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz."(3:103 )

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz."(49:10 )

"Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce inanan kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde inananlara karşı bir kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!"(59:10)

Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) kardeş ve kardeşlile ilgili hadislerde şöyle söylemektedir:

“Müslaman müslümanın din kardeşidir. Müslüman müslümana zulüm etmez; müslüman müslümanı (başına gelen musîbette) terk etmez; bir müslüman, kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da onun ihtiyacını karşılar; bir müslüman bir müslümanın dünyâ darlığını giderip şâd ederse, Allah da kıyamet gününde onun darlığını giderip mutlu kılar. Kim ki müslüman kardeşinin dünyâda ayıbını örterse, Allah da kıyâmet gününde onun ayıbını örter.” buyurmuştur.

“Müslümanlar birbirlerine kenetlenmiş bina gibidirler. Birbirlerine sımsıkı tutunurlar.”

"Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini (mü’min) kardeşi için de istemedikçe tam mümin olamaz"( Buhârî, Müslim )

"iki kardeş buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidir. Ne zaman iki mümin bir araya gelirse,Allah Teala, birini diğerinden faydalandırır."

"İyi hareketler güzel davranışlar kardeşlik bağlarınının temellerini atar."

“Müminin mümine bağlılığı, taşları birbirine kenetli duvar gibidir” buyuran Rasûl-i Ekrem ( bu kenetlenmeyi göstermek için iki elinin ) parmaklarını birbirine geçirdi."

"Müslüman müslümanın kardeşidir, onu terk ve ihmal etmez."

"Ey Allah’ın kulları, kardeş olunuz" ( Buhârî, Müslim )

"Din kardeşinin ayıbını örten kimsenin, Allah Teala dünya ve ahirette kusurunu örter."

"Kardeşinle mücadele etme, onunla alay etme, ona verdiğinden sözden dönme."

Risale-i Nur Külliyatında 1718 defa kardeş kelimesi geçmektedir.

Uhuvvet risalesi de kardeşliği anlatmaktadır. 198 defa uhuvvet kelimesi geçmektedir. bu sayılara baktığımızda uhuvvet/ kardeşliğin önemi bir kat daha belirgenleşiyor. Kardeş kavramını, Risale külliyatından derlediklerimizden bir kaçı şöyledir. Değişik risalelerde geçen "kardeşleri bana muavin ihsan etti." ibaresinin yardımcı olarak ele almasıdır.

Bediüzzaman, Kur’ân-ı Hakîm’in dellâlı yönünden gelen dost, kardeş ve talebelerin özelliklerini sistematik olarak şöyle açıklamaktadır: Burada yalnız kardeş özelliklerini aldım. Kardeş: “Hakikî olarak Söz(risâle)lerin neşrine ciddî çalışmakla beraber, beş farz namazını edâ etmek, yedi kebâiri işlememektir.” Bediüzzaman’ın üç şahsiyetiyle ilgili olarak Kardeş, “abdiyeti ve ubûdiyet” noktasındaki şahsiyetiyle ilgilidir. Bediüzzaman, görüşmenin üç meyvesinden söz etmektedir. Bunlar şunlardır:

1- “Dellâllık itibarıyla mücevherât-ı Kur’âniyeyi benden veya Sözlerden ders almak-velev bir ders de olsa.”

2- “İbadet itibarıyla uhrevî kazancıma hissedar olur.”

3- “Beraber dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olup rabt-ı kalb ederek, Kur’ân-ı Hakîmin hizmetinde el ele verip tevfik ve hidayet istemek.”

Dualarımızda "Bediüzzaman’ı “mânevî duâ ve kazançlarına” dâhil etmeleri şarttır." Gıyaben duâ etmenin uygulaması yapılmaktadır. Burada ismen ve karşılıklı duâ etmenin ne kadar önemli belirtilmektedir.

"Biz birbirimizden ayrılmak zamanı yakın olması cihetiyle, sıkıntıdan neş'et eden gerginlikler ve kusurlar yüzünden İhlâs Risalesinin düsturları muhafaza edilmediğinden, siz birbirinizle tamam helâllaşmak lâzımdır ve zarurîdir. Siz, birbirinize en fedakâr, nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder. Ben burada hilâf-ı me'mul ihtilafınızı ve enâniyetinizi nefs-i emmâreye vermiyorum ve Risale-i Nur şakirtlerine yakıştıramıyorum. Belki nefs-i emmâresini terkeden evliyalarda dahi bulunan bir nevi muvakkat enâniyet telâkki ediyorum. Siz benim bu hüsn-ü zannımı inat ile kırmayınız, barışınız."(13. Şua sy.448 erisale)

Kardeş denince Ensar-muhacir ilişkisinin uygulama pratiklerini görmekteyiz. Herşeylerini paylaşan, diyergamlı,birlik beraberliği, kardeşini herşeyin üstünde tutması, kardeşini nefsine tercih etmesini,isar hasletini, bir vücudun azası gibi yardıma koşmaları, sevinç ve kederlerini paylaşmalarını, birbirinde fanileşerek bedenleri farklı aynı ruh bileşkesinde gayeyi maksat etmeleri, ben değil biz bilinci şuurunda olmalarını, kendilerini kardeşlerinin menfaati için feda etmelerini görmekteyiz. Kardeş denilince ikinci bir örnekte; yaralı bir askerin su isterken, diğer askerin su istemesinde onu tercih etmesi, diğeri diğeri derken şehit olan askerlerin başucunda elinde su kalan bir asker. Ne büyük fedakarlık. Canı pahasına kardeşini düşünmek kamil insanlara has bir davranış. Ayet, Hadis ve Risale-i Nur'da geçen sözler bizleri bu insanı kamil noktasına getirme gayretleri. Üçüncü bir örnekte peygamberimiz'in (sav)   kardeşlerine karşı özlemi. Vereceğim iki hadiste ahirzaman yaşayan bizleri çok ilgilendiriyor. İnşallah hadiste geçen peygamberimizin kardeşi olmamız ve kabul edilişimiz olur.

"Resulullah (asm.) birgün sahabelerine:

“Ah keşke bana doğru, havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kaselerle onları karşılasam. Cennet’e girmeden önce, onlara (Kevser) havuzumdan içirsem.”Bu sözleri üzerine ona denildi ki:“Ey Allah’ın Resulü biz senin kardeşlerin değil miyiz?”O şöyle cevap verdi: “Sizler benim ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim de beni görmedikleri halde bana inananlardır. Mutlaka ben Rabbimden sizinle ve beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim”

Bir başka benzer hadis-i şerifte de şöyle buyurur:

“Mutlaka kardeşlerime kavuşmamı arzuladım.” (Bunun üzerine kendisini dinleyenler) şöyle dediler: “Biz senin kardeşlerin değil miyiz?”O şöyle cevap verdi:

“Sizler benim ashabım ve kardeşlerimsiniz. Benden sonra da beni görmedikleri halde bana inanan bir topluluk gelecektir”. ( Ramûzu’l-Ehadis s. 361, 4460 hadis )

Kardeş denince iki tanede olumsuz(zahirde olumsuz  aynı zamanda batını, evveli, ahiri olarak baktığımızda çok hikmetleri olan) örnek vermek istiyorum. Biri;Hz. Adem'in(AS) evlatları Habil ve Kabil Kardeşleri. Diğeri ise Hz. Yakup(AS) evlatları Hz.Yusuf ve on iki kardeşi. Kardeşlikte olmaması gereken hased, kin, kıskançlık, gurur, kibir, gıybet, enaniyet, bencillik, birbirini kabullenmemek gibi sıfatlar. Bu sıfatlarla sol taraf denilen cehenneme götüren yolda ilerlemek mi yoksa ayet, hadis ve risalelerde geçen sağ taraf yani cennete götüren yolda ilerlemek ve  Peygamberimizin şefaatine mazhar olmak mı? Kötü hasletleri yaparken kendisinden sonra gelenlerin sıfatlarının benzerliği ile günahların çoğalmasına vesile olmak mı yoksa hasenelerin bire bin veya daha fazla sayılmasına sebeb olan sıfatların sevaplarla çoğalması mı? Güzel ahlak kurallarına uymak mı yoksa  uymamak mı?

Düşünen, akıl eden insanlar için bir çok ibretler vardır. Son olarak, kardeşlik üzerine yazılmış harika bir makaleyi de ilave etmek istedim.

Sahi, biz kardeş miyiz? İsmail Berk

Kardeşlik, acının kedere panzehir olduğu iksirin/sırrın adıdır. Diğergamlık bu vadide yeşerir. Ona anlam dünyası kazandıran, iman bağına dayalı manevi bütünleşmedir. Asr-ı saadette yaşanan  isar hasleti ile  bir başka muhtaç için kendi ihtiyacını ona feda etmek sırrıdır. Sahabelerin ruhunda  yakalanan bu  benzersiz beraberlik ve fedakarlık, ihlasın en bariz vasfıdır.

Kur’an’da kardeş anlamına gelen “ah” kelimesi ve bunun çoğul biçimleri, hem kan bağından kaynaklanan kardeşliği, hem de inanç ve fikir birlikteliğinden kaynaklanan kardeşliği ifade eder.

İslam, müminlerin kardeşliği sağlamaları durumunda dünyada barışa gidecek yolun açılacağını mesaj vermektedir.  İslam’da özelde iman kardeşliği, genelde ise insanların yaratılış kardeşliği söz konusudur. Hz. Ali’nin “İnsanlar, ya dinde kardeşin, ya da hilkatte eşindir.”(Nehcu’l-Belağa) sözü de bunu ifade etmektedir.

Kur’an, İslam kardeşliğine büyük önem verir ve İslam’da, “Allah için sevmek ve Allah’ın dininde kardeş olmak en üstün ibadetlerdendir”(Gazali, 1982: İhya’u 'Ulumi’d-Din c. 2). Kur’anda, İslam toplumunun inşası, devamı ve huzuru için temel şart kardeşliktir ve “Mü'minler ancak kardeştirler” (Hucurat, 49/10) ayetiyle Müslümanların birbirlerine nasıl bakmaları gerektiği vurgulanmaktadır.

“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, ona hor bakmaz. “(Müslim, Birr, 32)

Kardeş olmak, civanmertliktir, kendini yok bilmektir, varlığına değil muhatabına anlam yüklemektir. " kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur,"(Lem’alar, 277) onun hatasını gördüğünde onu bırakmaz, ona daha çok sarılır, onu korur, ona şefkatle bakar. Muhabbet gözü ile değerlendirir. O zaman kusur küçülür,  şefkat büyür.

“Allah’ın ipine hep birlikte sarılın; ayrılığa düşmeyin. Allah’ın size olan lütuf ve ihsanını hatırlayın. Sizler birbirinize düşman idiniz, kalplerinizi birbirine ısındırdı ve O’nun lütuf ve ihsanıyla kardeşler oldunuz…”(Al-i İmran, 3/103) ayeti, ilahi kelamın sunduğu değerler etrafında birleşmenin ve ayrılığa düşmemenin gerekliliğini vurgulamaktadır.

Bu büyük tavrın alicenaplığını yaşayamadığımız, yaşatamadığımız ve yeterince idrak edemediğimiz için inciniyoruz, incitiliyoruz ve kader canibinden tokatlanıyoruz. İzzetini ikbalinde arayanların serencamı ve hakikatsizliği o kadar acı dersler veriyor ki, ucu masumlara da dokunuyor. Çünkü hataların telafisi yerine hatalardan medet ummanın hissi zaafiyeti ve kardeşliğin asil ve sadece uhuvvet penceresinden kabullenici ali ruhlarına erişemediğimiz için kardeşliğimiz yara alıyor, yaralıyor ve  yaralanıyor.

Peygamberimiz; “Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyin, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslümanın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helal değildir”(Buhari, Edeb, 57, 58, 62; Müslim, Birr, 23, 24, 28, 30-32) buyurarak kardeşlerin kardeş kalmalarını sağlamaya çalışmaktadır.

Yukarıdaki mesajın ve sırrrın hayatımıza yansımadığı her dem musibetlerle terbiye ediliyoruz.

Hiç birimiz beri değiliz bu gemide ve bu kaptanların keyfiliğinden ve güvertedekilerin tarafgirliğinden.

Kardeşliğin kezzabı tarafgirliktir. Taraf olmak bir istek, irade ve halis niyetle inanmışlık ve fıtratına bir tarz ve tercih bulma ameliyesi iken hak yolda, hakikat canibinde ve dünyasında, tarafgirlik bir taraftarlık hissi, "biz egosu" ve kolektif  hafızanın baskılayan ve ötekileyen ve hakla hakikati rencide eden bir durumdur ve felakettir.

Taraftar, adaletle bakmayı, insafla tartmayı, muhakeme ile hükmetmeyi, müzakere ile anlamayı ve anlaşılmayı tıkar, körleşir. Fanatizmin şahıs ve grup merkezli kutsanmış ideolojisi ve safiyeti sorgulayan derin aklı ile bakar ve mahalle baskısı ile hareket eder. Öbür mahalleye yabancıdır ve hükümleri zahiri ve propaganda amaçlıdır bu süreçlerde.

Hz. Peygamber; “Müminin mümine karşı durumu, birbirlerini sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir” (Buhari, Salat, 88, Mezalim, 5; Muslim, Birr, 65; Tirmizi, Birr, 18; Nesai, Zekat, 67) buyurmuştur.

Kardeşlik, kazanma kelimesinin sadece kardeşlik için kullanıldığı, onun dışında kazanma kelimesinin zinhar akla ve hayale bile gelmeyeceği yokluk, mahviyet ve teslimiyet üzerine ortak aklın rezonansları ile ruhun ve kalbin titreşimlerini harekete geçiren ve ulvi hazzını ruhun cennetinde hidayetle ve kalbin sadefinde muhabbetle ödüllendiren bir sistemdir.

Uhuvvet dairesi, kardeşlik için "…bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete fedâ ederim."(Lem’alar, 444) diyen Bediüzzaman’ın deruni şefkatidir. Bu satırları yazarken utanıyorum. Nefsimin hilelerinden ve kolektif kurguların menfaatperest nefsi tercihlerinden ve kendini merkeze koyan ve tarafgirliği marifet gibi sunan nefsimin tuzaklarından utanıyorum.

Kardeşlik, tevhitle tevhidi bulan, marifetle şuuru yakalayan, muhabbetle kalbi fezeyan/hezeyanlardan koruyan ve lillah için tevazunun zirvesinde fedakarlıkla bunu ispatlayan yüce yankıya mazhariyettir.

Kardeşlik,"Annem babam sana feda olsun ya Resullullah!" diyen sahabinin   iman yüklü sinesinden cesaret ve şecaate dönen  vefa ve cefa ahlakıdır.

Kardeşlik, eşitliğin tezahürüdür. İmtiyazsızlığın mahremidir. Fırsatların ölümüdür. Birbirinde fani ve fena olmanın göstergesididir. Kardeşlik, iki yönlü bir ruh ikizliğidir, ruh birliğidir, mana ortaklığıdır, ruhlarını birbirinde yaşama  asaleti ve kadirşinaslığıdır.

“Sizden biriniz kendisi için arzu ettiği şeyi din kardeşi icin de arzu etmedikce gercek anlamda iman etmiş olmaz.” Buhari, İman, 7; Müslim, İman, 71-72; Tirmizi, Kıyamet 59; Nesai, İman, 19, 33; İbn Mace, Mukaddime, 9)

Kardeşlik "hakiki manada münasebet" ve kaliteli beraberlik kimyasıdır.

Birbiriyle lezzetlenenler kardeştir.

Birbiriyle iftihar edenler kardeştir.

Birbirlerini takdir edenler kardeştir.

Birbirini örten ve sabredip menfaat ve nefsinden ve konumundan azade ve zararına razı ve beraberliğin yokluğuna talip olanlar kardeştir.

Ortak ideal için aynı rüyayı görenler kardeştir.

Vicdanın terennüm ettiği sesle birbirini anlayanlar, empati kuranlar, derdiyle dertlenenler, yokluğa kanat açanlar ve fikrin namusu için birbirine bağlananlar ve bağımlılıktan uzak duranlar kardeştir.

Olsa da versem diyenler kardeştir. Olduğu halde düşünmeden olanını akıtanlar ve birbirine ram olanlar kardeştir.

Duygu ortaklığında derinleşenler kardeştir.

İman otağında kesretten vahdete  yürüyenler kardeştir.

Canını canı bilenler ve bunu da mümince ve  rızay-ı bari için yapanlar kardeştir.

Sahi, biz kardeş miyiz?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum