Said Nursi filmleri Barla'ya ilgili arttırdı

Said Nursi filmleri Barla'ya ilgili arttırdı

filmlerin vizyona girmesi, onun ve talebelerinin hayatları ile yaşadıkları yerlere karşı büyük bir ilgi oluşturuyor

Yusuf Acar'ın haberi:

Sinema perdesi üzerinden milyonlara ulaşan Said Nursi ve talebelerinin zaman üstü hayat hikâyesi, güller diyarı Isparta'ya davetiye çıkarıyor. Barla ve çevresini geçen yıl ziyaret edenlerin sayısı 100 bine ulaştı.

Isparta merkezde yaşayan, kendi halinde bir aile reisi Okan Akarsu. Gece vardiyası sabah 6'da bitmiş. Kısacık bir uykunun ardından Barla'da almış soluğu. Birkaç gönüllü arkadaşı ve büyüğüyle, hafta sonu gelen misafirleri ağırlamak, onlara rehberlik yapmak için koşturuyor. İstanbul'dan, Denizli'den, Konya'dan kafileler halinde gelen yüzlerce heyecanlı ve meraklı insana anlatıyor durmaksızın. Yine kendi hallerinde yaşamış ve dünyadan göçüp gitmiş hemşerilerinin, Eğirdir Gölü'nün kenarındaki ücra kasabalarına sürgün gelen bir âlimle kesişen hayatlarının hikâyesidir anlattığı. Şamlı Hafız Tevfik'in, Muhacir Hafız Ahmet'in, Bediüzzaman Said Nursi'nin...

Üstad Bediüzzaman'ın hayatıyla ilgili filmlerin vizyona girmesi, onun ve talebelerinin hayatları ile yaşadıkları yerlere karşı büyük bir ilgi oluşturuyor. Geçen sene başında sinema perdelerine yansıyan Üstad hakkındaki ilk dönem filmi Hür Adam'ı 20 haftada 1 milyona yakın insan izledi. Kasım ayı başında gösterime giren Türkiye'nin hareket yakalama (motion capture) tekniğiyle çekilmiş ilk uzun metrajlı animasyon filmi Allah'ın Sadık Kulu: Barla'nın gişe rakamı ise 9 haftada 2,2 milyona ulaştı.

Bediüzzaman'la ilgili kitaplar okuduğunu ve iki filmi de seyrettiğini belirten bilgisayar mühendisi Ahmet Şener, Barla'ya bir grup arkadaşıyla gelmiş. "Okumak, seyretmek güzel ama buraya gelmek, yaşanan olayları idrak etmeye daha da yaklaştırıyor." diyen Şener, Üstad'ın kaldığı evi, evin bitişiğindeki çınar ağacındaki odacığı, tefekkür için dolaştığı ve insan eliyle yapılmış hiçbir şeyin bulunmadığı kırları, dağları görmenin çok farklı bir kişisel deneyim olduğuna vurgu yapıyor. Mali denetim uzmanı Doğan Erol lise döneminde bir kez daha Barla'ya geldiğini ancak aradan geçen yıllarda Üstad ve öğretilerinden biraz uzaklaştığından dert yanıyor. Filmlerin toplumda yeniden bilinçlenmeye yol açtığını dile getiren Erol, Üstad'ın hayatının gündeme gelmesinin Türkiye'nin tarihiyle, insanların da kendi gerçekleriyle yüzleşmesine sebep olacağına inanıyor.

Dört günde 17 bin kişi ziyaret etti

Bediüzzaman'ın Isparta hayatı, 1925'te patlak veren Şeyh Said isyanı sonrasında olaylarla ilgisi olmamasına, hatta isyanı engellemeye çalışmasına rağmen devletin onu da sürgün etmesiyle başlıyor. Sürgün kafilesi Trabzon üzerinden gemiyle İstanbul'a gelir. Üstad oradan kısa süre kaldığı İzmir'e, akabinde de Burdur'a sürülür. Burdur'da kaldığı kısa süre içerisinde istifade etmek isteyen ahalinin yoğun ilgisiyle karşılaşır. Tek parti hükümetinin tepkisinden çekinen valinin yardımına komşu Isparta'nın valisi yetişir. Kuş uçmaz, kervan geçmez; o zamanki tek ulaşım yolu Eğirdir Gölü olan Barla nahiyesini tavsiye eder. Hükümetin de çok hoşlandığı yeni sürgün yerine gönderilince insanlarla irtibatının tamamen kesileceği ve zamanla unutulacağı umulur. Lâkin Barla 1927-1934 yılları arasında, onun hayatının eseri olan Risale-i Nur külliyatının yüzde 90'ını tamamladığı yer olur. Yaklaşık 500 bin el yazması nüsha, sadece Barla'da değil çevre köy ve kasabalarda yaşayan kadın-erkek binlerce insan tarafından gizlice yazılır. Barla'ya 50 km uzaklıktaki Sav beldesinde bin kişi risaleleri yazar. İnsanlarla iletişimi kesilen, sürekli baskı altında tutulan, defalarca zehirlenip öldürülmeye çalışılan Said Nursi unutulup gitmek bir yana, Ispartalıların eliyle yazdığı, bugün onlarca dile çevrilen külliyatıyla sesini dünyaya duyuruyor.

Barla'ya gelen misafirlerle ilgilenmek için dört dönen gönüllü rehberlerin başındaki Kemal Kuyubulu özellikle son iki yılda Isparta'ya gelen ziyaretçilerin sayısının arttığına dikkat çekiyor. "Geçen yıl 40 bin kişi gelmişti, bu yıl 100 bini aşacak gibi görünüyor." diyen Kuyubulu'nun verdiği bilgiye göre Perşembe gününe rastlayan geçtiğimiz 19 Mayıs tatil döneminde ise tam bir patlama yaşanmış: 4 günde 17 bin kişi. Kuyubulu, ilgiden memnun fakat Üstad'a gönül verenlerin ortak bir endişesini dillendiriyor: İnanç turizmi ve ticaret, maneviyatın önüne geçmemeli...

"Misafir 10 getirir, 1'ini götürür" şeklindeki hadis-i şeriften yola çıkan Ispartalılar, gelen misafirlerin yeme-içme ihtiyaçlarını ücretsiz karşılamaya başlamış. "Üstad'a gönül veren ve buraya gelen herkes hangi görüş ve hareketten olursa olsun misafirimizdir." diyen Kuyubulu, Barla ve Sav'da süren inşaat projelerini anlatıyor heyecanla. Bediüzzaman'ın "Isparta Medreset-üz Zehra, Barla kürsü, Sav karye hükmündedir." sözünü hatırlatan Kuyubulu, Barla'da bilim adamlarını bir araya getirecek ve çok sayıda konferans salonu olacak bir otelin kurulacağını aktarıyor. Isparta'ya Antalya yönünden girişte yer alan Sav'da külliye şeklinde tasarlanan inşaat projesinin gelecek yıl 1 Nisan'da hayata geçirilmesi planlanıyor. Isparta'ya gelen misafirlerin yemek, ibadet ve diğer ihtiyaçlarını karşılayacak kompleks ücretsiz olarak hizmet verecek.

Fedakar eş Zehra Hanım

Filmlerde hayatları anlatılan insanlarla seyirciler arasında zamanı aşan bir bağ oluşuyor. Barla'ya gelenlerin en çok sorduğu isimlerin başında Şamlı Hafız Tevfik ve eşi Zehra Hanım geliyor. Ziyaretçiler onların mezarlarını bizzat görüp Fatiha'lar yollamak istiyor. Hafız Tevfik'in mezarına uğruyor ve duamızı ediyoruz. Hemen yanı başındaki kabirde hanımı yatıyor ama adı Zehra değil. Zehra Hanım vefat ettikten sonra Hafız Tevfik, Emine Hanım'la evlenmiş. Şamlı Hafız'ın sürekli Üstad'la birlikte olması ve risaleleri yazmakla meşgul olması nedeniyle yaz-kış evin tüm yükünü çeken fedakâr eş Zehra Hanım'ın gelenlerce sıkça sorulması rehberlerde onun da mezarını arama fikrini ortaya çıkarmış. Bir filmle başlayan tanışma hikâyesi aradan on yıllar geçtikten sonra belki kabrinin ortaya çıkmasına vesile olacak.

Şamlı Hafız nam Mehmet Tevfik'in Bediüzzaman'la yollarının kesişmesi de Barla'dan yıllar önce Şam'a dayanıyor. Şam'da vazifeli subay babası Veli Bey ile Bediüzzaman'ın 1911'de Emeviye Camii'nde verdiği Hutbe-i Şamiye'yi dinleyen 22 yaşındaki Mehmet babasının sözünü yıllarca unutmaz: "Bu zat meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin." Hafızlığını tamamlayan Mehmet Tevfik'in yolu kaderin cilvesiyle Barla'ya düşer. Asırlık Çeşnigir Paşa Camii'nde imam-hatiplik yapan Hafız Tevfik, Üstad'ın Barla'ya geldiğini öğrenince hemen onun talebeliğini yapmaya başlar. Bediüzzaman'ın "Nur'un birinci katibi" unvanını verdiği Hafız Tevfik'in yazdığı risaleler gizlice evden eve, köyden köye çoğaltılır.

Zaman