Said Nursi 'kıvılcım muhafızlığı' yaptı!
Avustralyalı müslüman yazar Peter Barnett, Bediüzzaman Said Nursî ile ilgili konuştu
Halil Bozkaya'nın haberi:
Avustralyalı müslüman yazar Peter Barnett, Bediüzzaman Said Nursî için; “O, hayatının 30 yılını Türkiye’de İslâmı tahrip etmek için çalışan laik güçlere karşı boyun eğmez mücahede yüzünden hapis, işkence ve tecrid içerisinde geçirdi” dedi.
Avustralya Nur Vakfı tarafından organize edilen konferansa konuşmacı olarak “Guardian of the Flame” (Kıvılcım Muhafızı) adlı kitabın yazarı Peter Barnett katıldı. Nagehan Akyıl’ın Kur’ân tilavetiyle başlayan programda Avustralya Nur Vakfı hakkında kısaca bilgi verildikten sonra Peter Barnett tanıtıldı. Konferansa başlarken kitabının kısa bir özetini takdim eden Barnett, konuşmasını slayt gösterisi eşliğinde sundu.
KALPLERDEKİ İMAN KIVILCIMINI YANIK TUTTU
Barnett şunları söyledi:
“2009 Nisan ayında kitap yazma kararından sonra; 20. asrın en etkili, önde gelen müslüman şahsiyetlerinden biri olan Said Nursî hakkında ilk elden ve bizzat müşahede yoluyla bilgi toplamak ve gerçekleri öğrenmek için tüm Anadolu’yu kapsayan bir aylık bir yolculuğa koyulduk. Sonunda anladım ki; Said Nursî Batının fen ve teknolojisiyle İslâmi hakikatleri bağdaştıran eşsiz bir alim ve müellif. O, hayatının 30 yılını Türkiye’de İslâmı tahrip etmek için çalışan laik güçlere karşı boyun eğmez mücahede yüzünden hapis, işkence ve tecrid içerisinde geçirdi. Ancak O, manen en karanlık dönemde kalplerdeki iman kıvılcımının yanık tutulmasını sağlayan en önemli dinî bir şahsiyet olarak tarihe geçmiştir. Onun etkisini bugün Türkiye’de derinden görmek mümkün. Zira eserleri toplumun yüzde ellisi tarafından –okunmasa dahi- takdirle karşılanmaktadır. Onun bir asır önce verdiği haberlerin ve müjdelerin bugün tahakkuk ettiğini görüyoruz.
DİNE EN BÜYÜK HİZMETİ RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI
Onun dine en büyük hizmetinin, İslâmı kapsamlı ve muazzam bir şekilde anlatan 6000 sayfalık Risale-i Nur Külliyatı olduğunu söylemek mümkündür. Bu eserler 46 dünya diline tercüme edilmiş, Kur’ân ve Hadisten sonra en çok okunan eserlerdir. 2009 Haziranında ben dahil dört kişi ile birlikte yaptığımız Türkiye seyahatimizde 3000 kilometrelik, hepimiz için sabır ve tahammül testi gibi olan yolculuk hayatımızın tartışmasız, unutulmayacak bir olayı oldu. Bu seyahat sayesinde Said Nursî’nin bir roman gibi örülü hayatı hakkında çok şey öğrendik. Onun Nurs’ta doğduğu mütevazi evi ziyaret ettik, akrabalarından şahıslarla konuştuk. Onu gören, şu anda seksenli yaşlardaki sekiz talebesi bize hatıralarını anlattılar. Onun yaşadığı ve acı çektiği yerleri gördük.
HİÇBİRŞEY HİZMETE MÂNÎ OLAMADI
O daha çocukken Kur’ân üzerine bir otorite olduğunu göstererek şöhret kazandı. İnsanlar onun bilgisinden ve korkusuzluğundan çekinir olmuşlardı. 16 yaşında mahalli aşiret reisi sert bir paşanın karşısına çıkarak, idareciliğinde halka zulümden kaçınması, yoksa ölümle karşı karşıya kalacağı konusunda ikazda bulundu. Daha sonra, Osmanlı sultan ve halifesi ile görüşerek dinî vazifelerini yerine getirmedeki ihmalini nazara verdiğinden kendisini cezaevinde buldu.
Birinci Dünya Savaşında şecaat ve hamiyetperverliğini göstererek, gönüllü bir milis alayı teşkil edip Rus ve Ermenilere karşı vatan savunmasına katkıda bulundu. Bu arada esir düştü ve Volga Nehri kıyısındaki bir esir kampında 2 yıl kaldı. Savaştan sonra Osmanlı İmparatorluğunun yıkılıp yeni Cumhuriyetin kurulması sırasında İslâmî esaslardan uzaklaşılacağını anlayınca siyasetten ve ve içtimai hayattan çekilerek imana hizmete yöneldi. Bu yüzden hayatının 30 yılını sürekli sıkıntılar içinde geçirdi, 21 defa zehirlendi, çok zayıf ve hasta düştü. Fakat hiç bir şey onun mücadele azmini durduramadı ve binlerce Türkün Risale-i Nuru okumak, yazmak ve dağıtmak konusunda ev ev, kasaba kasaba bütün memleket sathında verdiği hizmete mani olamadı.
DERSANELERDE KALDIK, BÜYÜK NEZAKET GÖSTERDİLER
Acı ve ıstırap ölümünde bile onu bırakmadı. Onun peygamberler şehri Urfa’da vefat ettiği küçük otel odasını ziyaret ettik. O zaman idareciler kar ve buzun hakim olduğu bir havada hemen ve 24 saat içerisinde kaldığı yere dönmesi için baskı yapıyorlardı. Cenazesi Urfa’da defnedilmesine rağmen, naaşı kısa bir süre sonra oradan alınarak ancak bir kaç kişinin bildiği meçhul bir yere nakledildi. Seyahatimiz sırasında cemaata ait dersanelerde kaldık. Bunlardan bütün Türkiye çapında yüzlerce mevcut ve kendini hizmete adamış genç vakıflar buralarda hizmet veriyorlar ve bizlere ileri düzeyde nezaket gösterdiler. Akşamları dersanelerde toplanan yüzlerce yetişkin ve çocuklar arasında benim gibi Said Nursî hakkında kitap yazmak için ta Avustralya’dan gelmiş, beyaz tüylü, yaşlı, Anglo kimlikli birine fevkalâde ilgi vardı. Bundan dolayı, arkadaşlarımdan biri kendini “rock yıldızı” gibi hissettiğini söyledi.
SEYAHATİM NURCU OLARAK DÖNMEMİ SAĞLADI
Ben Nurcuları “sakin camia” olarak adlandırıyorum. Zira başkalarına hiç baskı yapmayan ve son derece kendilerini geri planda tutan insanlar. Bunun bir çok örnekleriyle karşılaştım. Hayatımın çoğu mesleğim için dünya çapında yaptığım seyahatlerle geçti, ama Türkiye seyahatim sırasında hissettiğim duyguları hiç bir zaman yaşamadım. Said Nursî’nin şahsiyeti, hayatı ve eserleri Risale-i Nur hakkında biraz bilgi sahibi oldum. Bunun yanında Onun çektiği, tahammülü zor ve içler acısı sıkıntıları, azim ve kararlılık dolu metaneti ile mücadele ruhunu da öğrendim. Bu seyahat beni, imanın bir ifadesi olarak hodbinlikten uzak, başkalarına hiç baskıda ve tasannuda bulunmayan kamil insanlarla tanıştırdı. Bunun bir çok örnekleriyle karşılaştım. Onun için bu seyahat bütün ruhumu kucakladı, sardı ve sonunda Avustralya’ya bir Nurcu olarak dönmemi sağladı.”
“KIVILCIM MUHAFIZI” SAİD NURSÎ’NİN BİR SIFATI
Konuşmasının ardından dinleyicilerin sorularına cevaplayan Barnett, kitabın adının ne anlama geldiğine dair bir soruya karşılık; “Türkiye’de İslâm aleyhindeki icraatlara karşı Said Nursî’nin her türlü taciz, tazyik, işkence, hapis ve zehirlemelere göğüs gererek yazdığı eserler ve verdiği hizmet ile kalblerdeki iman kıvılcımını koruduğunu, bu bakımdan, kitabın adının Said Nursî’nin bir sıfatı ve ünvanı olarak anlaşılabileceğini” söyledi. Barnett, dinleyicilerin nasıl müslüman olduğuna ve Risale-i Nur eserlerini nasıl tanıdığına dair sorularına da nükteli sözlerle cevaplar verdi. İlginin büyük olduğu konferans bittikten sonra, Peter Barnett yazarı olduğu kitabı okuyucuları için imzaladı.
Yeni Asya