Hüseyin YILMAZ

Hüseyin YILMAZ

Said Nursî, Siyaset, Demokrat Parti ve Referandum

Hz. Üstad’ın Demokrat Parti’yi desteklemesinin belli başlı sebeplerini iki ana hususta toplamak kabil görünüyor:

1-Bu desteğin birinci âmili, Demokrat Parti’nin mutlak hayır olması değil, CHP iktidarının arzettiği büyük tehlike karşısındaki ana güç olmasıdır. Hareket noktası Demokrat Parti’yi iktidara getirmek değil, CHP’yi iktidara getirmemektir.

“Çünkü Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Halbuki, bir Müslüman kat'iyen komünist olamaz, anarşist olur. Bir Müslüman hiçbir zaman ecnebîlerle mukayese edilemez. İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti'yi, Kur'ân ve vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum." Emirdağ Lâhikası

Metin, son derece sarih ve tartışmaya yer bırakmayacak kadar muhkemdir. Üstad’ın nokta-i nazarı; Demokrat Parti’nin çok hürriyetçi, çok dindar ve çok hayırlı olması değil, CHP iktidarına mânî olacak şartları haiz olmasıdır.

2-“Bu vatanda şimdilik dört parti var.” diye başlayan siyâsî tahlilde ise Demokrat Parti iktidarına desteğininin İslâmiyet adına olduğunu bir daha şu şekilde ifade eder:

“Mâdem hakikat budur, ey dindar ve dine hürmetkâr Demokratlar siz bu iki partinin gayet kuvvetli ve zevkli ve câzibedar nokta-i istinadlarına mukabil, daha ziyade maddî ve mânevî cazibedar nokta-i istinad olan hakaik-i İslâmiyeyi nokta-i istinad yapmaya mecbursunuz. Yoksa, sizin yapmadığınız eskiden beri cinayetleri nasıl eski partiye yüklüyorlarsa, size de yükleyip, Halkçılar ırkçılığı elde edip tam sizi mağlûp etmeye bir ihtimal-i kavî ile hissettim. Ve İslâmiyet namına telâş ediyorum.”

Üstad’ın telâşı yersiz değildir. Halkçılar ile ırkçıların işbirliğinin neticesi olan 27 Mayıs Darbesinin adım sesleri işitilmeye başlanmıştır. Bu felâkete düçar olmamaları için Demokrat Parti’ye yol gösterir ama sesi Ankara’da makes bulmaz. Maalesef bu yankısız sesin haber verdiği o elim âkibet Üstad’ın vefatından iki ay sonra gelir. Bir daha Üstad’ın sesine kulak verelim mi?

“Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i istimalleri neticesiyle, belki de tahrikleriyle zuhur eden Ticanî meselesini ve ağır cezalarını dindar Demokratlara yüklememek ve âlem-i İslâm nazarında Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi kendimce böyle düşünüyorum:

“Nasıl ezan-ı Muhammediyenin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya'yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur'un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zâlimane kabahati de onlara yüklenmez fikrindeyim.”

Hiç şübhesiz Demokrat Parti’nin ahrarlığı, dindarlığı veya dine hürmetkâr duruşu da Üstad Badiüzzaman’ın onlara destek vermesinde rol oynamaktadır. Ancak bu, hiçbir zaman Demokrat Parti’yi hayr-ı mahz telâkki ettiği zehabına götürmemeli. Aksine bir çok vesile ile Demokrat Parti iktidarına “ehvenüşşer” nazarıyla baktığını ifâde etmiştir ki, müsbet hareketi anlatan son dersinde de mevzuu bir daha talebelerine şu ifadelerle ders verir:

“Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur'a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; "ehvenüşşer" olarak bakınız. Daha "âzamüşşer"den kurtulmak için, onlara zararınız dokunmasın, onlara fâideniz dokunsun.”

Hülâsa etmek gerekirse, sonraki yıllarda Demokrat Parti muhabbet ve tarafgirliğine dönen, “ehvenüşşer” telâkkisinden “hayr-ı mahz” a yükselen şuursuzluğun, Nurculukla da Bediüzzaman’la da bir alâkası yoktur.

Bu şuursuzluk ve körlüktür ki, ismi bile kalmamış, %1 oy alamayan eski partinin tarafgirliğine bazı Nurcuları teşvik ve yönlendirmeye çalışmakta bir beis görmüyor.

Üstad’ı, İslâmiyet adına telâşlandıran CHP ile işbirliği yapan, Gülen’in arka bahçesi gibi çalışan Yeni Asya Gazetesi’nin idareci kadrolarının, elli yılda o cenahta teşekkül etmiş Nur tabanını bu tehlikeli uçuruma sürüklemesinden dehşete kapılıyorum. Kader-i İlâhî, bu iğfalatı yapanları şiddetle tokatlarken, onlara şuursuzca teslim olmuşların da hissesiz kalmayacağı ihtimalinden elem duyuyorum.

Nur Talebeleri, kahir ekseriyet itibariyle hâlâ Üstadlarının durduğu yerde duruyorlar:

Öncelikli maksadımız, şerir CHP iktidarına yol açmamakdır. Onun için de ekseriyetin teveccühüne mazhar olmuş, Demokrat Partiye göre de çok daha dindar, çok daha hürriyetçi olan; marifette ise dünyaya parmak ısırtan başarılara imza atmış olan AK Parti iktidarını İslâmiyet, vatan ve millet adına destekliyoruz.

Referandum’un bu ülke kadar, ümmetin geleceğini de kurtarabileceğini, bütün küfür dünyası da görmüş olacak ki, her cepheden “evet” aleyhine şiddetli taarruza geçti. Bu kadarını olsun farketmeyenlere hidayet temenni etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Fakat kader bu körlüğü cezasız bırakmayacaktır.

Risâle-i Nurları devlet eliyle neşre başlayan AK Parti, Üstad’ın neredeyse gaye-i hayat edindiği Ayasofya’yı câmie çevirme emeline de hizmet edip, bir an önce Fethin sembolü, Fâtih’ten yâdigâr bu eski mâbedi câmi olarak açmalıdır.

Bu vesile ile bir daha Referandumda, tereddütsüz “evet” oyu kullanacağımı beyanla, sesimi duyan herkesi aynı şekilde davranmaya dâvet ediyorum. İnşaallah 16 Nisan yeni bir milâd olacak, ümmetin bin yıldan beri iştiyakla beklediği fecr-i sâdıkın da eşiği olacakdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum