Said Nursi ve Tunahan'ın talebeleri

Said Nursi ve Tunahan'ın talebeleri

Said Nursi, İskilipli Atıf Hoca ve Süleyman Hilmi Tunahan. Bu üç isim de...

Habil Sağlam'ın yazısı:

Şapka için asmışlar Atıf Hoca'yı

“Her şeyi değiştirdiler. Hiçbir şeye tahammül etmiyorlar. İslam adına görünür bir şey olsun istemiyorlar. Şapkadan yazıya ezandan halifeye kadar hiçbir şey bırakmadılar. İnsanlar neye tutunacaklar, neye sığınacaklar. Bu çaresizliğe seyirci kalamam. Kamyonlarda sarsıntılarla da olsa, kalemimi gizli kapaklı yerlerde kâğıtlar üzerinde gezdirsem de gücüm tükenene kadar zulme karşı koyacağım. Arkadan gelenlere iyi örnek olmak lazım. Şu kafamı koparsalar da hayatımı İslam’ın yolundan dışarı çıkaramazlar.”

Said Nursi, İskilipli Atıf Hoca ve Süleyman Hilmi Tunahan. Bu üç isim de farklı coğrafyalarda yaşamışlar, farklı toplumsal koşullardan gelmişler, farklı cemaatlerde yer almışlar, fakat Kemalizm’in baskılarını artırdığı, İslam düşmanlığının had safhada olduğu bir dönemde aynı bilinç ve imanla Kur’an yolunda yürümüşler, baskılara aldırmamış, yılmamış, direnmişler. Vahyin aydınlığına karartmaya, insanların Kur’an’la irtibatını kesmeye dönük zulmün yaygınlaştığı tek parti diktası boyunca kararlılıkla Kur’an talebeleri yetiştirmiş Said Nursi ve Süleyman Hilmi Tunahan. “Alıp güneşi götürmüşler burdan uzaklara / Küçümen çocuklarımızı komuşlar hep güneşsiz” diyor ya Ömer Karaoğlu, işte o güneşi geri getirmeye, o çocukları “güneşli, güzel günlere” ulaştırmaya çabalamışlar. “Devrim” adı altında İslam’a ve müslümanların değerlerine saldıran zorbalar karşısında yılmamışlar, Arap alfabesi yasaklanınca dağlarda, mağaralarda, kamyonlarda Kur’an öğretmişler talebelerine...

“Şapka gavurluk alametidir.” dediği için asmışlar İskilipli Atıf’ı. İnsanların değerlerini hiçe saymış, müslümanların evini, eğnini, dilini, dimağını zehirlemeye çalışmışlar. Ama iyi ki karşılarında Şeyh Said varmış, başkaldırmış. Ne mutlu bizlere, İskilip’li Atıf Hoca varmış, şehadete yürümüş Kur’an yolunda. Şanslıyız, Süleyman Hilmi Tunahan ve Said Nursi talebeler yetiştirmiş, Kur’an’ı yaşatmak için, güneşimizi karartmalarına izin vermemek için ömürleri boyunca direnmişler.

“Kamyon gençleri sallıyor, biraz da onlar sallanıyorlar sanki. Kur’an öğrenmek yasak. Düşünüyorum, işin içinden çıkamıyorum. Hilafet ülkesi ne hale geldi. Biz zamanı aranızda dönderir dururuz diyor Rabbimiz. Olan bu ama nasıl oldu, nasıl oldu da Allah’ın Kitabını öğrenmek bile yasak hale geldi. Bir camide, bir evde oturup çoluk çocuğa Kur’an öğretemezsiniz. Memleket tamamen değişti. Ehl-i İslam şaşkın. Elinden tutulmazsa tamamen yolunu kaybedecek. Biz de böyle bir usul düşündük. Kamyonlarla şehirlerin arasında gidip geliyoruz. Bir o şehre bir diğer şehre. Jandarma dipçiğinin, baskınların olmadığı bir yer kamyon kasası. Tümden de güvenli sayılmaz, bazen kontroller, yolda çevirmeler oluyor. Sağ olsunlar talebelerimiz güzergâhımızı takip ediyor, duruma göre bizi uyarıyorlar.”

Bu Yol Kur’an Yoludur Kardeşlerim!

Yukarıdaki satırlar Tasfiye dergisinin aralık-ocak sayısında yayınlanan “Kamyon” öyküsünden. Ahmet Örs üç ismi, Said Nursi, İskilipli Atıf Hoca ve Süleyman Hilmi Tunahan’ı tek karakterde birleştiriyor “Kamyon”da. Zalimlerin baskıcı uygulamaları karşısında yılmayan, Kur’an’a gönül vermiş bir adamın, kamyonda talebelerine ders vermesini ve bir yandan da maruz kaldıkları zulmü anlatmasını, Örs’ün sarsıcı kaleminden dinlemek heyecan verici! Bu yoldan dönmeyeceğiz, baskılara boyun eğmeyeceğiz diye haykırıyor öykünün kahramanı: “Çünkü bu yol şu kamyonun bile sevdayla yürüdüğü Kur’an yoludur kardeşlerim.”

Türkiye’nin Calvino’su!

Ahmet Örs’ü 22 sayıdır devrimci bir anlayışla yayın yapan Tasfiye dergisinin editörü, Tokat’ta toplumsal bir direniş örgütlemeye çalışan TOKAD derneğinin öncü isimlerinden biri olarak ve yazdığı duygusal, hareketli ve “sarsıcı” öykülerden tanıyoruz. Alanlara yürüyen, edebiyatta yozluğu, anlamsızlığı, ideolojisizliği tasfiye eden ve hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da İslamcı kimliğini ortaya koyan Ahmet Örs’ün ilk kitabı Yüzümüzü Ağartan, alışılmış öykü kalıplarını kıran bir teknikle, başörtüsü yasağından katsayı zulmüne, kışla tipi eğitim sisteminden ezilen Kızılderili halkına geniş yelpazadeki malzemenin ustaca işlendiği, hayatın gerçeklerini ıskalamayan, modern insanı kuşatan cahiliyyeyi faş eden öykülerden oluşuyordu.

Bir bakıma Calvino’nun İtalya’da yaptığını Ahmet Örs Türkiye’de yapıyor. Hem edebiyata yeni boyutlar kazandırıp, düşünceyi ve ideolojiyi ötelemeyerek dönemin öykü anlayışını değiştiren hem de İtalya’daki faşizan yönetime karşı hayatı boyunca devrimci bir mücadele veren Komünist yazar Italo Calvino’ya öykücülük bakımından fazlasıyla benziyor Ahmet Örs. Edebiyatı kutsallaştırmıyor. Aksine, kutsal olan Kur’an’ın yolunda yürüyor, öykülerini adeta amel defter gibi görüyor, titizlikle yazıyor, ahlaksızlığa, ideolojisizliğe, vahiysizliğe geçit vermiyor! Yakında raflarda yerini alacak olan Kar Kesilen, Ahmet Örs’ün “Kur’an yolunda” sürdürdüğü öykü macerasının ikinci durağı olarak okuyucu ile buluşuyor. Örs’ün yeni öykü kitabı önümüzdeki günlerde Tasfiye Kitaplığı’nin ilk kitabı olarak piyasaya çıkacak.

Dünya Bizim

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.