Said Nursi'nin hayatında ne varsa onu çektik
Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatı ilk kez film oluyor.
Elif Kurtoğlu ve Recep Bozdağ'ın röportajı
Mehmet Tanrısever yönetmenliğinde çekilen filmin senaryosunu Mehmet Tanrısever, Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin kaleme aldı. Filmin yönetmeni Tanrısever ve senaristlerden Ahmet Çetin ile Hür Adam’ı konuştuk.
Filmle ilgili endişelere de açıklık getiren Tanrısever, Üstadın hayatında olanı sahnelediklerini, her şeyi olduğu gibi ortaya koymaya çalıştıklarını söyledi. Tanrısever, 7 Ocak’ta vizyona girecek filmden sonra Üstada ilginin bir hayli artacağı görüşünde…
Bir iş adamıyken yönetmen olmaya karar verdiniz. Sinemaya ilginiz nasıl başladı?
60’lı, 70’li yıllarda sinemaya hayranlığım beni yapımcılığa iteledi. “Bizim de yapacağımız, söyleyeceğimiz şeyler var” diyerek yapımcılığa, ardından yönetmenliğe başladım. Feza Film’e ise 90’lı yıllarda başladık. O yıllarda muhafazakârlara, dindarlara hitap edebilecek türde filmler yok gibiydi. “Birleşen Yollar” filmi vardı benim hatırladığım. Bir de TRT’de Yücel Çakmaklı Ağabeyin yaptığı bir dizi vardı. Kısacası yok gibiydik, yine de yok gibiyiz. 91’de ilk olarak “Sürgün” filmini çektik. Sürgün’de bir hayli acemilik çektik. Buna rağmen 4 tane uluslar arası ödül aldık. Böylelikle bir dâvâ olarak başladık. İstedik ki, yaptığımız filmler insanlarımızın ruhlarına, kalplerine huzur versin. Onlara tefekkür ettirsin.
Özgeçmişinizde diyorsunuz ki, “Dindar biri değildim, Batı’ya hayrandım, 1979’da değişime uğradım” Size bu değişimi yaşatan neydi?
Allah’a karşı bir saygımız vardı, ama dinî yaşantımız yoktu. Camiye gittiğim zaman önümdekine bakarak namaz kılardım. Kocaman adam olmuştum, ama Cuma namazını taklit ederek kılıyordum. Dindarlığımız bu kadardı. Haliylen şu anki inançla o zamanki çok farklıydı.
Minyeli Abdullah, Sürgün gibi çok ses getiren filmlerden sonra “Hür Adam” filmiyle geri dönüyorsunuz. Bu filmin Gandhi ve Çağrı filmlerinin seyredilme oranını geçeceğini ifade etmişsiniz. Nasıl olacak bu?
Üstadımızın hayatını anlatan filmde hiçbir eksiğimiz yok. Zaten dünyada binlerce film çekilir, bunların içinde en iyi 20 film Türkiye’de vizyona girer. İddia ediyorum ki, bizim filmimiz dünyanın en iyi 20 filmi içinde. Hür Adam; Gandhi ve Çağrı filmlerinden daha iyi. Bu sözümü unutmayın. Çünkü Çağrı’da Peygamberimizin (asm) kahramanlıklarını vermişlerdi. Oysa Peygamberimizin (asm) sosyal hayata etkilerinin verilmesi daha yerinde olurdu. Filmde, bu tarz eksiklikleri görerek, Üstadın aksiyoner ve kahramanlık yönünden çok sosyal hayatını verdik. Aksiyon sahneleri kolay oluyor. Bağırıp çağırtıyorsun, ata bindirip kılıç kullandırıyorsun. Sosyal yönleri anlatmak zordur. Seyircinin dikkatini yakalamak, drama etmek meşakkatlidir.
Siz Hür Adam filmini çekmeye nasıl karar verdiniz?
Filmi 90’lı yıllarda planlamıştık. Çünkü, Minyeli Abdullah filmi çok meşhur olmuştu. Biz de Üstadın hayatını çekmek için o dönem Mehmet Fırıncı ve Mehmet Kutlular Ağabeyle görüşmüştük. 3 arkadaş senaryo çalışmalarına başlamıştı. Ama kendimizi manevî anlamda hazır hissetmediğimiz için vazgeçtik. Aradan 19 yıl geçti. Benim elime yine Üstadın hayatını anlatan bir senaryo geldi. En tehlikeli düşmanlarını bile, yıllarca sürgünden ve zorlu hapis hayatından sonra affedebilen başka biri var mı? Şahsen, “Öbür dünyada hakkımı alacağım” diyerek bazı kişilere kızıyorum. O ise kendine zulüm edenleri affediyor. Böylesine derin bir insanın hayatını film yapmak istedik. Mehmet Uyar’ı, Ahmet Çetin’i çağırdım. Birlikte çalışmaya başladık. Her şey yolunda gitti. Barla’yı, Sav Köyünü ve çeşitli mekânları gezdik. 3 ay içinde senaryoyu bitirdik. O hafta, ben Üstadı rüyamda gördüm. Manevî desteğini hissettik.
Başrol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ, bir yandan Üstada benzediği için beğeni toplarken, diğer yandan da sesi zayıf, karakter olarak Bediüzzaman’ı güçlü yansıtmıyor gibi ithamlarla eleştirildi. Siz bu isme nasıl karar verdiniz? Eleştirilere ne dediniz?
Mürşit Bey konservatuar mezunudur. Sesi de gayet güçlü. O aslında Üstadın 40 yaşına kadar olan hayatını oynamak üzere gelmişti. Baktık, çok benziyor. Sonra bütün hayatını oynasın, diye karar verdik. Rolünün hakkını iyi verdi. Üstadı 70 yaşındayken de çok iyi canlandırdığını düşünüyorum.
Şöyle bir durum vardı; Mürşid Beyi seçmeden önce Suriye’ye gittim. Orada Selahaddin Eyyübi’yi canlandıran Ghassan Mesud’la görüştüm. Baktım çok havalı. Bu projeden 500 bin dolar istedi. Özellikle tavırlarını çok ukalâ buldum ve bu yüzden istemedim. Mürşid Ağa Bağ, hiç olmazsa bizden biri; kültürümüzü, düşüncemizi biliyor.
Nerelerde çekimler yaptınız?
İlk önce plato kurup dekor yapmaya niyetlenmiştik. Hem ekonomik olarak, hem de yol açısından kolay olur diye düşündük. Ama sonra karar değiştirdik. Üstadın yaşadığı dokularda çekelim istedik. İslamköy’de, Atabey’de, Safranbolu’da, Emirdağ’da, Barla’da çekimler yaptık. Üstadın arabasını kullandık. Çok da zorlandık. Ben bir çıktım 39 gün gelmedim İstanbul’a. Ayrıca kesilen Katran Ağacı yerine başka ağaçlar bularak çekimleri gerçekleştirdik. Hapishane ve mahkeme çekimlerini ise İstanbul’da yaptık.
Bu filmin hedef kitlesi Bediüzzaman’ı tanıyanlar mı?
Hayır, film herkese hitap ediyor. Bu, Üstadın biyografisini anlatan bir filmdir. Anadolu’nun sinesinden çıkmış bir âlimin hayatıdır. Bizdendir yani. O, insanların imanını kurtarmak için çalışmış, kimseyi ötekileştirmemiş. Herkesin evinde Amerikan filmleri oynuyor. Fransız, Rus sinemaları izleniyor. Bu film de bizden bir hikâyedir, ders alabilen alacak.
Filmi izleyenler Bediüzzaman hakkında ne düşünecek sizce?
Bir kere Bediüzzaman’ı çok sevecekler. Onun sabrına, enerjisine, dik duruşuna hayran kalacaklar. Zaten, Tarihçe-i Hayat’ı okuduğumda Üstada hayran kalmıştım. Bu film oradaki kahramanı anlatıyor. Film su gibi akıyor. Büyük bir hayranlık duyacaklar. Filmden sonra Risâle-i Nur satışları artacak, Barla’ya seyahatler çoğalacak bence.
Şu dikkat çekici anekdotu aktarmak istiyorum: Bizim filmlerimizi organize eden Özen Film’in Genel Müdürü “Hür Adam”ı izleyince “Ben dindar bir insan değilim, ama Kur’ân ancak bu kadar güzel anlatılırdı” demiş. Üstad Kur’ân’ın dellâllığını yapıyor, imanı anlatıyor.
Filmle ilgili çeşitli yerlerde yakın tarihimizi tam yansıtmadığıyla ilgili tereddütler var. Bu konu hakkında ne diyorsunuz?
Bazı itiraz edilen sahneler, bölümler vardı. Tartışmalı olacağı düşüncesiyle çıkardık. Ama diğer bölümlerde pek itirazın olacağını tahmin etmiyorum. Filmden herkes memnun olacak, herkes tatmin olacak, diye düşünüyorum.
Filmin bütçesi ne kadar?
Onu söylemiyorum. Bazılarından duyuyorum, 11 milyon dolarlık bütçe çıkarıyorlar. Ben filmin bütçesini söylesem, “Nasıl oldu?” diyecekler. Ben de atarım 10 milyon dolar diye. Seyirciye oynuyorlar onlar, oysa ayıp bir şey. Pahalı bir bütçe ile çektik, ama ben söylememeyi tercih ediyorum.
Geçen aylarda Genç Yaklaşım Dergisi için Hür Adam oyuncularından Ahmet Yenilmez ile söyleşi yaptık. Diyor ki: “Ben Mehmet Abiye demiştim, Üstadın hayatında iyi bir filme konu olacak çok güzel anılar var. Bu senaryoyu heba etmeyelim. Yabancı oyuncular getirip iyi bir film çekelim ses getirsin. Ama düşük bütçeli bir film oldu.”
Ahmet arkadaşım filmde bekçi rolü oynadı. Amerikalı bir oyuncu gelse, eminim ki onun kadar güzel oynayamazdı. Bir Nahiye Müdürünü, bir muhaciri Amerikalı oyuncu bu kadar güzel oynayamazdı. Dünya çapında bir oyuncu 20 milyon dolar. O parayı verip getirtseniz bir Türk gibi mümkün değil, oynayamaz. Ses getirir belki, o ayrı, para kazanırsınız. Ama bizim oyuncularımızın hepsi çok iyiydi.
Filme başlarken Mürşit Bey’le ilginç bir anlaşma yaptım, dedim ki; “Ben tek taraflı olarak bu anlaşmayı her zaman fesh edebilirim. Manevî bir engel olursa filmden vazgeçerim. Film oynamayabilir.”
Film kişisel olarak sizde ne gibi değişimler oluşturdu?
Bu film için Üstadın hayatını daha detaylı öğrenmem gerekliydi. Senaryoyu hazırlarken Üstad’la ilgili 6000 sayfalık kitap okuduk. Eğer böyle bir filme niyet etmeseydim, bu kadar kitabı okuyamazdım. Film hiçbir şeye hizmet etmese bile bu bana yeter. Kendi bakışım değişti bir kere. Böyle bir şahsiyeti tanımak ne büyük bir şeref… Yoksa ben nasıl okuyacaktım bu kadar kitabı? Üstadı bu kadar iyi nasıl tanıyacaktım? Örnek bir insan duruyor karşımızda. Film bunu anlatmaya çalışıyor. İmanın varsa, kâinata meydan okuyabilirsin, diyor.
Filmin senaristlerinden Ahmet Çetin: Elimizden geleni yaptık
Birisine Üstadı, Risâle-i Nur’u anlatmak için, aylarca senelerce uğraşmak lâzım. Ama “Gel kardeşim, bu filmi seyret, yarın görüşelim” dedikten sonra, ertesi gün Bediüzzaman’ın kitaplarını rahatlıkla okuyabilir. Filmi çekerken her şeyin ihlâsa, samimiyete dayandığını çok net şekilde gördük. En olmayacak işler oldu. İşlerimiz hep rast gitti. Şimdiye kadar filmi çok çekmek isteyen oldu, ama nasip olmadı.
Biz elimizden geleni yaptık. Bu filmin başarılı olması demek, hem bizim bekleyen projelerimize gayret verecek, hem de camiadaki projelerin önü açılacak. “Rüyayla amel edilmez” diye genel bir kaide var, ama büsbütün de yabana atılmaz. Ekipteki birçok insan rüyasında Üstadı gördü.
Filmin fragmanları tam olarak bitmedi, biz baktık merak eden çok insan var, demosunu internete koyduk. Şimdi tepkiler çok iyi, herkes sabırsızlıkla filmin vizyona girmesini bekliyor.
Senaryoyu kimlere gönderdiniz?
Senaryo birçok kişiye gitti. Beş defa yeniden yazıldı. Düzeltmelerden dolayı tekrar tekrar yazıldı. Bu süreç içinde bizde de fikir değişikleri oldu. Abdullah Yeğin, Mehmet Fırıncı Ağabey, Bayram Yüksel Ağabey grubuna, Gazeteciler Vakfı, Yeni Asya ve daha birçok yere senaryoyu gönderdik. Bazı yerlerde olayları birleştirip yazdık. Tamamını ayrı ayrı yazmaya kalkarsak, film 5-6 saatten fazla sürerdi. Meselâ Kastamonu hayatına hiç girmedik. Sadece bazı kullanabileceğimiz sahneleri aldık. Çok ciddî bir beklenti var. Bizim tedirginliğimiz de oradan kaynaklandı. Yanlış anlaşılmalara sebep olur muyuz, endişesi vardı. Ciddî ve hassas davrandık. Senaryoyu, muhalif kişiler de dahil mümkün olduğunca çok kişiye gönderdik.
Yeni Asya