Said Nursi'ye göre mağlubiyetlerimizin sebebi
Yazar Mustafa Özcan, Dünya Bülteni sitesindeki yazısında, Bediüzzaman'a göre savaşlarda alınan mağlubiyetlerin sebebini yazdı
RisaleHaber-Haber Merkezi
Yazar Mustafa Özcan, Dünya Bülteni sitesindeki yazısında, Bediüzzaman'a göre Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında alınan mağlubiyetlerin sebebini yazdı.
İşte Mustafa Özcan'ın yazısından ilgili bölümler:
Bediüzzaman, Kemalizm deneyiminin İslam dünyasında klonlanmaya müsait olmadığını ve bundan dolayı da kaderin Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında bizi mağlubiyete mahkum ettiğini söyler. Zaten reformlar veya inkilaplar dahilde zafer suretiyle gelmiş ve zafer havasından beslenmiş ve bu suretle inkilaplar ikame ve tatbik edilebilmiştir. Bediüzzaman, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında varlık gösteremeyişimizi de bu hikmete bağlar.
(...)
Bediüzzaman da Kastamonu Lahikası'nda bu anlayışın dönemindeki versiyonlarından olan galip suretiyle tezahür eden manevi mağlubiyete şöyle parmak basar ve işaret eder: ”(Kastamonu Lahikası, Sayfa 19’dan)
İKİNCİ MESELE: Yirmi sene evvel tabedilen Sünuhat risalesinde, hakikatli bir rüyada, âlem-i İslamın mukadderatını meşveret eden ruhani bir meclis tarafından bu asrın hesabına Eski Said’den sordukları suale karşı verdiği cevabın bir parçası şimdilik tezahür etmiştir. O zaman, o manevi meclis demiş ki: "Bu Alman mağlubiyetiyle neticelenen bu harpte Osmanlı Devletinin mağlubiyetinin hikmeti nedir?"
Cevaben Eski Said demiş ki: "Eğer galip olsaydık, medeniyet hatırı için çok mukaddesatı feda edecektik. Nasıl ki yedi sene sonra edildi. Ve medeniyet namıyla âlem-i İslam, hususan Haremeyn-i Şerifeyn gibi mevâki-i mübarekeye, Anadolu’da tatbik edilen rejim kolaylıkla, cebren teşmil ve tatbik edilecekti. inayet-i İlahiyeyle onların muhafazası için kader mağlubiyetimize fetva verdi."
Aynen bu cevaptan yirmi sene sonra, yine gecede, "Bîtaraf kalıp, giden mülkünü geri almakla beraber, Mısır ve Hind’i de kurtararak, bizimle ittihata getirmek, siyaset-i âlemce en büyük muzafferiyet kazanmak varken, şüpheli, dağdağalı, faydasız bir düşmana (İngiliz) taraftarlık göstermekle muzaaf bir surette ve zararlı bir yolu tercih etmek, böyle zeki, belki dâhi insanların nazarında saklı kalmasının hikmeti nedir?" diye sual benden oldu.
Gelen cevap, manevi cânipten geldi. Bana denildi ki: "Sen, yirmi sene evvel manevi suale verdiğin cevap, senin bu sualine aynı cevaptır. Yani, eğer galip tarafı iltizam edilseydi, yine mimsiz medeniyet namına galibâne mümanaat görmeyecek bir tarzda, bu rejimi âlem-i İslama, mevki-i mübarekeye teşmil ve tatbik edilecekti. Üç yüz elli milyon İslamın selameti için bu zahir yanlışı görmediler, kör gibi hareket ettiler."