Said Nursi'yi eleştiremediğini ileri sürdü!

Said Nursi'yi eleştiremediğini ileri sürdü!

Doç. Alkan'ın Said Nursi'yi "eleştiremedikleri" şeklindeki iddiası tutarlı bulunmadı

Ahmet Bilgi'nin haberi:

RİSALEHABER-İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Tarih Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan, Said Nursi'nin sadece övülebildiğini ancak eleştirilemediğini iddia etti.

Taraf gazetesinden Neşe Düzel'e konuşan Alkan, geçmişten bugüne dair analizinde sık sık Atatürk ile Said Nursi karşılaştırmasını yapması dikkat çekti.

Bugüne kadar resmi veya gayrı resmi Said Nursi aleyhine söylenmedik söz kalmamışken, buna karşılık Atatürk'ü koruma kanunlarının varlığı meydanda iken Doç. Alkan'ın Said Nursi'yi "eleştiremedikleri" şeklindeki iddiası tutarlı bulunmadı.

İşte Alkan'ın ilgili sözleri:

Her ülkede tarih, yani geçmiş, bu kadar güncel ve yaşayan bir konu mudur?

Değil. Şu da var tabii... Eğer bir ülkede iki şeyi konuşuyorsanız, tarihi ve anayasayı konuşuyorsanız, o ülkede çok ciddi bir değişim oluyor demektir.

Niye?

Çünkü tarihî kişileri ve kurumları sorgulamaya başladığımız anda, aslında eskinin iktidar sahiplerinin yerine yeni iktidar sahipleri geliyor, onların kutsayacağı yeni kişi ve kurumlar geliyor demektir. Mesela bugün Atatürk’e diktatördü ye da değildi demek prim yaparken, diğer tarafta Said Nursi’yi kutsamak da pirim yapıyor aynı anda... Çünkü biri bir grubun, diğeri öbür grubun önemsediği bir isim. Yani ya kendi kutsadığınızı yeniden ön plana çıkaracaksınız. Veya kendinize kişi, kurum veya dönem icat edeceksiniz ve onu kutsayacaksınız. Dolayısıyla meşruiyet kazanmak için kendinize uygun bir tarih icat ve inşa edeceksiniz. Mesela bunun bir yöntemi, bazı tarihî kişilikleri ve olayları yok etmektir. Biz, Abdülhamit döneminden beri bunu yapıyoruz. Bunu ilk icat eden o oldu.

Abdülhamit ne yaptı?

İlk anayasanın ilanı, ilk parlamentonun açılması, Yeni Osmanlılar ve Mithat Paşa yoktu, tarih kitaplarından çıkartıldı. Mesela Cumhuriyet’te 1925’e dek okullarda okutulan tarih kitaplarına bakın. Kazım Karabekir Paşa müthiş biridir, Doğu kahramanıdır, Ermenistan fatihidir. 1925’ten sonra ise tarih kitaplarında yoktur. Karabekir, Rauf Orbay ve Refet Bele’nin isimleri tarihten silinirken, M. Kemal, İnönü ve Fevzi Çakmak’ın isimleri öne çıkar.

Tarihle aramızdaki bitmeyen hesaplaşmanın kaynağı ne?

Her iktidar kendisini meşrulaştırmaya çalışıyor. Meşrulaştırırken de tarihten güç almaya çalışıyor. Mesela merkeziyetçi kanat Atatürk’ü, devletçiliği ve tek kimlikliliği öne çıkartıyor. İttihat Terakki’ye de örtük bir biçimde dikkati çekiyor.

Merkeziyetçi ve devletçi Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı daha özgürlükçü ve liberal kanadı temsil eden AKP hangi tarihle iktidarını meşrulaştırıyor sizce bugün?

Osmanlı’yı öne çıkarıyorlar. Fatih’in üçboyutlu müzesi bile yapıldı. Abdülhamit önemli isim oluyor. Said Nursi, hakkında belgeseller yapılan, kitaplar yazılan önemli bir kişi haline geliyor. Cumhuriyet tartışmaya açılıyor. Tek Parti dönemi, Milli Şef dönemi dokunulur hale geliyor. Çünkü bunlara ne kadar dokunursanız, kendi iktidarınızı o kadar görünür kılıyorsunuz. Tek parti dönemiyle hesaplaşılırken, aslında kendisine yapılanlarla da, darbelerle yaşanan bastırmalarla da hesaplaşılması gerektiği öne sürülmüş oluyor. Çünkü Tek Parti ve Kemalizm biliyorsunuz bu ülkede hep darbelerin ideolojisi oldu.

Yakın tarihimizi bütün gerçekliğiyle biliyor muyuz?

Hayır, çünkü tabular var. Bu tabulara dokunamıyoruz. Mesela Atatürk’le ilgili hâlâ birçok şeye dokunamıyoruz. Ama sırf onunla ilgili değil, Saidi Nursi’yle ilgili birçok şeye de dokunmak kolay değil. Onu ancak övebilirsiniz. Oysa önemli olan bir konuya ve kişiye eleştirel bakabilmektir. Çok eleştirel olmamakla birlikte Şerif Mardin’in kitabını hariç tutarsanız Said Nursi’yi eleştiren pek yok. Aynı şekilde sayıları bir elin parmağını geçmeyecek tarihçiler dışında Atatürk’e kim eleştirel bakabiliyor ki? Bugüne dek Atatürk konusunda çok az bilimsel çalışma yapabildik.

Atatürk’le ilgili bilimsel çalışma yapamamanın nedeni nedir? Cesaretsizlik mi?

Cesaretsizlik var tabii ki. Atatürk hâlâ kanunla koruma altında. Bunu yapan da 1952’de Demokrat Parti. Unutmayın DP’nin başında Adnan Menderes’le birlikte, Atatürk’ün çok yakın arkadaşı olan Celal Bayar vardı. Ayrıca Demokrat Parti, CHP’nin içinden çıkmış bir partidir. Zaten bu ülkede tek parti yönetimi 1946’da bitmedi. Demokrat Parti, CHP’nin muhalefete bakışını aynen sürdürdü. Dolayısıyla bu ülkede çok partili sisteme 1946’da sadece bilimsel olarak geçildi. Gerçek anlamda siyasi rekabet ancak 1990’larda kendini gösterdi. Yani 1960’tan 90’ların sonuna dek bu ülkede vesayet rejimi yaşandı. 1961, 65, 69, 73 ve 1977’de en az beş partinin katıldığı seçimler yapıldı ama asker’i vesayet hep sürdü.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.