Misafir Kalem
Şehit Şeyh Abdülkerim Norşini’ye dair: Ummandan bir katre
Dr. Macit Sevgili’nin yazısı
(Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi)
Norşin; medeniyyet, edep ve saadet yurdudur. Ne yazık ki bu kutlu beldede, Hz. Osman’dan sonra benzerine belki de hiç rastlanılmayan bir olay yaşandı: Şeyh Abdulkerim Efendi, medresesinde talebelerine ders verirken haince şehit edildi. Bu elem verici musibet üzerine Şeyh Nureddin Efendi’nin sarf ettiği “Biz bugüne kadar kimseyi incitmedik. Bizi incitenleri Allah’a havale ediyoruz” şeklindeki sözü, Norşin medeniyetinin derin kökleri hakkında ipucu vermektedir. Nedense bu söz bana, aynı medeniyetten beslenen Bediüzzaman Said Nursî’nin: “Biz hakiki Müslümanız; aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için yalana tenezzül etmeyiz” şeklindeki sözünü anımsattı.
Norşin, bölgemizin ilim ve irfan kavşağıdır. “Seyda” lakaplı Şeyh Abdurrahman-ı Tağî, oğlu “Hazret” lakaplı Şeyh Diyauddin Norşinî ve müteselsilen bunların evlatlarının irfanî yaşantıya kazandırdığı ivme ve canlılık, “Zokayd”, “Ohin”, “Çokreş”, “Hezan” ve “Hazne” gibi belli başlı merkezler kanalıyla memleketin bütün ücra köylerine kadar etkisini hissettirmiştir. Norşin, ilmi geleneğimize damgasını vuran kıymetli âlimlerin yetişmesine de öncülük etmiştir. Büyük bir mürşid olan Şeyh Abdurrahman-i Taği’nin, ilmî bir payeye karşılık gelen “Seyda” şeklinde anılması, -Hâlidiyye koluna uygun bir şekilde- Norşin tekkesinin de baştan beri ilim ve tasavvufu meczetme gayesi güdeceğine işaret etmektedir. “Hazret” payesiyle anılan Şeyh Diyauddin’in, ilim-irfan faaliyetlerinin yanı sıra, maiyetindeki müntesipleri ve nüfuzlu kesimlerle Ruslara karşı bizzat cihat etmesi ve bu savaşta “Seyda” ailesinden şehitlerin verilmesi, Norşin tekkesinin/medresesinin sosyal, siyasal ve kültürel sorunlara kayıtsız kalmayan aktivist yönünü göstermektedir. Aynı zamanda yakın akrabamız da olan Molla Abdülkerim de, yukarıdaki vazifeleri hakkıyla icra eden bu aile bireylerinin son halkalarından biriydi.
Şehit Molla Abdülkerim; kibar yapısı, narin görüntüsü, zarif konuşması, güleç yüzü ve mütevazi kişiliğiyle gönüllere taht kurmuş, herkesin sevgisine mazhar olmuş âlim, âkil ve ârif bir zattı. Vicdanlar, “yüzüne bakmaktan hicap edilen bu güzele nasıl kıyılır” sorusuyla inlemektedir. Daha ömrünün baharında olması, ilim ve irfana dair parlak bir gelecek vadetmesi, onarılması güç bir gediği doldurmuş olması, musibeti tarifsiz kılmaktadır. Norşin gibi kutlu ve simge bir beldede, sulh-ıslah faaliyetleri çerçevesinde, elli-altmış talebenin bulunduğu medresesindeki rahlesinde, ilmin ve tasavvufun ileri gelen mümessillerinden bir zatın hunharca öldürülmesi, bir türlü gerekçelendirilemiyor ve kabullenemiyor. Yediden yetmişe herkesin içi kan ağlıyor; günlerin geçmesi bu hadsiz acıyı hafifleteceğine daha da derinleştiriyor. Taziye nedeniyle Norşin’in, olay gününden beri emsali görülmemiş mahşeri bir kalabalığa ev sahipliği yapıyor olması, kamu vicdanının ne denli yaralandığını gözler önüne sermektedir.
Şehid âlim Molla Abdulkerim gibi değerli şahıslar, milletin bağrından kolay kolay çıkmıyor. Böyle bir kişilik; sabır, ilgi ve metanet isteyen kırk-elli yıllık bir emeğin semeresidir. Söz konusu süreden sonra da vazifeyi hakkıyla üstelenecek birilerinin yetişip yetişmeyeceği muamma. Rabbimizden duamız, çocuklarından ve ailesinden, onun yerini alacak hayırlı halefler yeşertmesidir.
Ne yazık ki günümüzde içi kof, nobran, bilinçli-bilinçsiz bütün kutsallarımıza hor bakan ve bunları hoyratça tüketen bir jenerasyonla karşı karşıyayız. Bu tipler, medeniyetimizin manevi dinamiklerinden ve kimliğimizin yapı taşlarından habersiz ya da bunlar karşısında saygısız. Önceki jenerasyonlar; babasını, dedesini, çevresini, medreseyi, tekkeyi, hocayı vs. görür, bunlardan bir şekilde etkilenir ve bu kültür atmosferinde yetişirdi. Şimdikiler ise ne medeniyetimizi biliyorlar, ne de tarihsel mirasımızı. Bu noktada Nebevî mesaj gereği, ailenin/toplumun dertleriyle dertlenen her bireyin, raiyyesinde bulunanlara çobanlık edip onları iyilik, edep ve marifet yollarına kanalize etmesi icap etmektedir. Ebeveyn, kız ve erkek çocuklarının dinî eğitimlerinden ve terbiyelerinden sorumludur. Madde yerine maneviyatı, beden yerine ruhu ve sosyal medya yerine samimi sosyal münasebetleri ikame edecek; bilhassa Allah korkusunu ve ebedî yurdumuz olan ahiret inancını gönüllere nakşettirecek bir şuur ihya etmek, herkesin üzerine düşen İslamî ve insanî bir vecibedir.
Molla Abdulkerim, medreselerin ve özüne uygun tasavvuf anlayışının canlanmasında en başarılı aktörlerden biriydi. Hocamıza yapılan bu menfur saldırının, dikkatlerden kaçmayan sembolik bir yönü de bulunmaktadır: İrfanî geleneğin en köklü ve güçlü merkezlerinden birinde, “Seyda” ve “Hazret”in evi Norşin’de gerçekleştirilmesi, tasavvufun kalbine saplanmış bir hançer; medresesinde vuku bulması, âlimlerin dokunulmazlıklarına sıkılmış bir kurşun; halkımızın sevgisini, saygısını ve teveccühünü çiğneyip yok saymakla, benliğimize ve toplumun vicdanına yapılan bir suikasttır. Halkımız; bu vahşetin, kalbi taş kesmiş ruhsuz bir bedbaht tarafından gerçekleştirilen basit bir davadan kaynaklanmadığına inanıyor. Olay, akıllarda hiçbir soru işareti bırakmayacak ve milletin huzursuzluğunu teskin edecek şekilde bütün bağlantılarıyla ortaya çıkarılmalıdır. Peygamberlerin vârisleri olan âlimlere yapılan bu tür saldırılara daha somut tepkiler gösterilmelidir. Madem ki bu hususta tepkinin cılız ve yetersiz olduğuna dâir genel bir kanaat hakim; öyleyse daha canlı, daha etkili ve daha gür bir şekilde seslerin yükseltilmesi gerekir. Meselâ medeni ve sağduyulu yürüyüşler yapılmalı…
Şeyh Abdulkerim’in şehit edilişinin, eski medeniyet kodlarımıza geri dönüşün, maneviyatımıza hürmetin, değerlerimize dokunulmazlığın ve en önemlisi de “mümince bir hayat yaşama”nın dönüm noktası olmasını ümit ediyoruz. Bu elim musibetle yaşamaya elbet alışılacak; ama bu hunharlık hiçbir zaman unutulmayacaktır. Cenab-ı Allah, rabbanî üstadımızın derecesini âli etsin ve onu şehitler zümresine ilhak eylesin. Akıbetimiz hayır olsun. Amin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.