Nurettin HUYUT
Sevabı oruç tutmayanlar kazandı
Bu hadisi şerifi okuduktan sonra olaylara bakışım/yaklaşımım değişti diyebilirim.
Anladım ki, bazen ibadet yapmamak yapmaktan daha fazla sevap kazandırabiliyor. İsterseniz bu hadisin söylenmesine vesile olan olayı Hz. Enes (RA)’ın ağzından dinleyelim:
“Biz bir seferde Resulullah (sav) ile beraberdik. Aramızda bir kısmı oruç tutuyor bir kısmı da tutmuyordu. Sıcak bir günde bir yerde konakladık. Gölgelenenlerin çoğu elbisesi olanlardı. Bir kısmımız güneşe karşı eliyle korunuyordu. Derken oruçlular yığılıp kaldılar, oruçsuzlar kalkıp çadırları kurdular, hayvanları suladılar. Bunun üzerine, Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam: "Bugün sevabı oruçsuzlar kazandı!" buyurdular.” (Kütubu Sitte 3205)
Van depremine uyarlarsak, malum orada birçok hizmet gurupları var. Eskiden beri gönüllü olarak imana, Kur’an’a ve İslam’a hizmet ediyorlar.
Peki, sizce bu guruplar bugün bu olay karşısında kendilerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdiler mi? Onlardan beklenen çalışmayı yaptılar mı?
Ben oradan çok uzağım Ankara’da oturuyorum. Belki yanılıyor olabilirim. Ama duyduklarım kadarıyla bir kısmı için bu soruya “evet” demek hayli zor. Bu hizmet guruplarının bir kısmı yemek çadırları kurmuş harıl harıl çalışıyor. Bir kısmı çocuk oyun alanları/çadırları oluşturmuş çocukları oralarda rehabilite ediyor.
Diğer bir kısım guruplar özellikle Nur Talebeleri bu tür halka yönelik faaliyetler yerine sağlam Risale-i Nur dershanelerinde toplanarak Cevşen gibi Evrad-ı kudsiye gibi duaları okuyorlar, yine sağlam evlerde toplanıp dersler yapıyorlar yapmasına ama sanırım istenen seviyede değil.
Bu konuda Üstadın da güzel bir ifadesi var. Onu aktardıktan sonra biraz daha değerlendirme yapalım isterseniz.
Şöyle buyuruyor, “Yağmursuzluk bir musibettir ve ceza-yı amel bir azaptır. Buna karşı, ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazinane yalvarmakla ve pek ciddi nedamet ve tevbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid’alar karışmadan, şeriatin tayin ettiği tarzda dergah-ı İlahiyeye iltica etmek ve dua ve o hale mahsus ubudiyetle mukabele etmektir.” (E. L. Sh.33)
Deprem olayına karşı yapılacak ibadet nedir diye sorulsa hemen her vicdan sahibi demeyecek midir ki, “ilk günlerde yapılacak en önemli iş arama kurtarma çalışmalarına katılmaktır ve çok hızlı bir şekilde davranarak bütün imkânları seferber ederek bu insanların yeme, içme ve barınma ihtiyaçlarını temin etmektir.”
Sanırım her insanın vereceği ilk cevap bu olacaktır. Dua etmek Allah’a sığınmak zaten yapılması gereken en önemli iştir. Bunu geceleri yapmak daha doğru değil midir? Zira geceleri iş yapmak zaten mümkün değil, geceleri kısmen ibadet yapmak ve istirahat etmek gündüzleri de diğer fiili çalışmaları yapmak en doğrusudur.
Bana göre Nur Talebelerinin bir kısmı bu meselede tedbirsiz yakalandılar. Hale uygun ibadet hususunda hiç de iyi imtihan vermediler.
Gidip orada çadır kurup gelen erzakı ve giyim kuşam gibi malzemeleri halka dağıtma hususunda daha bir hassasiyet gösterilebilirdi.
Allah’a sığınma ve yalvarma hususunda herkesten çok çalıştıkları söylenebilir. Bazı gurupların (özellikle ehl-i tarikat guruplarının) yaptığı fedakârlıkların da hakkını vermemiz lazım. Ayrıca Nur Talebelerinin bazı çadırlara giderek dersler yapmaları ve moral eğitimi vermeleri de takdire şayandır.
Ama ne yalan söyleyeyim acizane orada şu tür faaliyetlerin de yapıldığını duymak ve özellikle televizyon haberlerinde görmek isterdim.
Nur Talebelerinin kurmuş olduğu çadırlarda yemeklerin dağıtıldığını ve gelen çadırların adilane bir şekilde halka ulaştırıldığını, hastaneler kurulduğunu ve yaralılara acil müdahaleler yapıldığını, halka yönelik psikolojik destek vermek amacıyla özel çadırlar kurulduğunu özellikle kadınlara ve çocuklara yönelik rehabilitasyon merkezleri oluşturulduğunu, on binlerce Hastalar Risalesi veya zelzele bahsini içeren bir broşür dağıtıldığını duymak ve bunun haberlerini seyretmek isterdim.
Olmadı mı? Böyle şeyler yapılmadı mı? Oldu elbet, kısmen yapıldı da diyebilirim. Tek söyleyebildiğim burada da “sevabı çalışanlar kazandı…”
Henüz çok geç değil toparlanıp bir şekilde bu çalışmalara katılmak mümkündür. En azından bu işlerin nasıl yapıldığını öğreniriz de bir sonrakinde böyle hazırlıksız yakalanmayız…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.