Hikmet HOCAOĞLU
Stres mi?
Kadıköy vapur iskelesinde kaçırdığım bir vapurun hemen ardından anons işini yapan bir kardeş ile tanışmıştım. Hani (saat 11-40 hareketle kadıköy iskelemizden kalkacak vapur, önce Eminönü sonra Karaköy'e geçecektir) gibi duymaya alıştığımız klasik anonsu veren kişi. Ve elbette yine klasik olarak gördüğümüz vapurun asla saat 11:40'ta kalkamaması, illa ki 1 dakika geç kalkması, bizim için ne kadar da önemsiz değil mi?
Bir de bu kardeşin durumuna şahit olunca tablonun görünmeyen yüzüne tanık oldum.
O bizim çokta önemsemeden ve çabucak geçirdiğimiz bir dakika, bu kardeş için hem de her defasında bir yıla bedel geçiyor. Anons eden kişinin görevi vapuru hareket ettirmek değil, biliyor ancak hareket saatini duyuran kendisi olduğunu için, geç kalınan her saniye ona sözünü tutamamışlık hissi ile suçluluk yüklüyor.
Kalbi daralıyor, neredeyse yerinde oturamıyor ve mikrofonu devre dışı yapıp kimselere duyurmadan içinde yaşıyor bu duyguyu. Sanki her an biri vapurdan inip, yanına gelip "hani sen 11:40 demiştin kardeşim, neden geç kaldık, ne biçim söz veriyorsun" diyecek duygusunda. Günde 20 dakika arayla ortalama 36 vapurun kalkışını duyuran bu kardeşimiz yaklaşık 16 yıldır bu işi yapmasına rağmen bu duygusundan kurtulamamış.
Şimdilerde asrın hastalığı diye lanse edilen stres olgusu geliyor gözümün önüne; bir adam tam olarak elinde olmamasına rağmen, her gün verdiği bir söz ile kendini yükümlü bilip, günde 36 kez bu olgu ile başbaşa da, bizler günde 5 vakit toplam 40 kez "iyyakenabudu ve iyyakenestain" diyoruz. Ve her gün bu sözümüzü ne kadar yerine getirirsek o kadar huzurlu, aksi hallerde ise "STRES" ile başbaşa olmamız normal değil mi?
Üstelik bu dünya hayatında kendi irademiz ile verdiğimiz söz, bir de daha bezm-i elest'de verdiğimiz söz var...
Aslında stres diye bir şey yok!
Varlığını kimse iddia edemez, diğer yandan huzur diye bir şey var, aksini kimse iddia edemez.
Huzuru günde beş kez huzura çıkıp, okuduğu ve kabul edip sözünde durduğu hayatı yaşayanlara sormak gerek, huzura hiç çıkamayan, huzuru bilemez.
Yok işyerinde stres kontrolü, yok Yaşam koçu gibi başvurulan gereksiz makamlar bize ancak zaman kaybı olarak dönüş yapıyor. Oysa zamanı dar kalpler ile geçirmemenin ilacı sadakat kavramında gizli değil mi?
Stres yok, huzursuzluk var!
Huzurundan ayırmaması duası ile selam ile selamet ile huzur ile...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.