Suriye ve zalime meyil

Birçok insan Zalim Esed’e karşı durayım derken zalime ve zalimane uygulamalara da taraf olduğunun farkına varmıyor.

Esed, deli gömleği giymiş akl-ı selim ile hareket etmiyor. Muhalif gördüğü her şeye saldırıyor. “Ana evladıdır, Allah yaratmış” demeden önüne geleni öldürüyor. Taş taş üstüne bırakmamak şeklinde bir katliam yapıyor.

Ne İslam ahlakı, ne de insani hiçbir değerle izah edilemeyecek bir davranış sergiliyor. Vahşet ve bedeviyet devrinde bile yapılmamış bir manzara sergiliyor.

Böyle her şeyini kaybetmiş görüntüsü veren bir insana veya bir idareye karşı mücadele eden bir muhalif gurup var. Ve bu muhalif gurup da zaman zaman benzeri şekilde mukabele ediyor. Bazı bölgeleri ele geçirmeyi de başarmış görünüyor.

Tam bu noktada bir tartışma çıkıyor. Suriyeli bir bilim adamı çıkıyor ve Bediüzzaman’ın bu kabil olaylara karşı tavrını takdir ederek şöyle diyor. "Suriye'de ve başka yerlerde zulme uğrayan Müslümanlar zulüm kimden gelirse gelsin, boyutu ne olursa olsun sabretmeli, asla silaha sarılmamalıdırlar. Kısas (kasten ve haksız yere adam öldüreni idam etmek) dahil hiçbir kimseye ölüm cezası verilmemelidir. İnsanlar silah yoluyla ikna edilemezler, sabır ve tahammül yoluyla ikna edilebilirler, gönülleri kazanılabilir" diyor.

Yerden göğe kadar haklılık kokan bu yaklaşıma maalesef biz de hayli meşhur bir din alimi ve yazar olan bir zat ise bu görüşe karşı çıkıyor. Ve Peygamberimizden, sahabeler döneminden misaller vererek, hatta “Bedîüzzeman Hamîdiye Alayı'nda bizzat at binip kılıç kuşanarak savaşmadı mı?” şeklinde bir soru sorarak böyle bir fikre karşı çıkıyor. Ve bu fikrin Arap Baharı için yanlış olduğunu dile getiriyor. Zalime karşı da olsa adeta yapılan zalimane muameleleri hoş gösteriyor. Silahla Esed’e ders verilmesi gerektiğini savunuyor.

Oysa işin iç yüzü dikkatle takip edildiğinde muhalefet güçlerinin bir cihette çanak tuttuğu ve bir anda bu hale gelmesinde az da olsa rolü olduğu düşünülürse onları haklı görmek hiç de mantıklı görülmüyor.

Her şeyden evvel verilen misallerin hemen hiçbiri bu olayla benzerlik arz etmemektedir. Gerek Peygamber Efendimizin (asv) müşriklerle savaşması, gerekse Hz. Ömer’in (ra) isyancılara karşı silahla mukabele etmesi hiç benzerlik arz etmediği gibi;

Bediüzzaman’ın at binip kılıç kuşanarak savaşması ise hiç uymamaktadır. Zira O Rus saldırısına ve onunla birlikte Müslüman katleden Ermenilere karşı savaşmıştır. Suriye’deki durumla hiçbir şekilde alakası olmayan bir olaydır. Biri kafire karşı bir savaştır. Diğeri Müslüman’a karşı yapılan bir savaştır.

Mesela Peygamber Efendimiz (asv) hiç Müslüman olmamış bir topluluğa karşı ve savaş kaidelerine harfiyen uymak suretiyle savaşmıştır. Kadına, çoluk çocuğa, sivil halka tepeden bombalar yağdırmamıştır. Zahiren sadece Esed güçleri bomba atıyor gibi görünüyorsa da gerçek hiç de öyle değil muhalif güçler de sürekli bomba yağdırıyor. Kime isabet ederse…

Hz. Ebubekir (ra) olayı da, diğeleri de aynıdır. Hep suçluluğu sabit olmuş insanlara veya insan guruplarına karşı böyle bir girişim gerçekleşmiştir. Cezalar verilmiştir. Gerçek hedefler vurulmuştur.

Hz. Ebubekir’in (ra) isyan edenlere ceza verirken tek bir masum sivilin ölmesine göz yumması mümkün mü? Hele Resul-i Ekrem (asv) ın savaşırken masum insanların ölmesine göz yumması kabul edilebilir mi?

Esed ve taraftarları ne kadar zalim ve inançsız insanlar olursa olsun kendine taraf olanların yüzde doksanbeşi öyle değildir. Müslümandır ve bir noktada sivil halk masumdur.

Dolayısıyla burada durum hayli farklıdır. Hem Zalim Suriye yönetimini indireyim derken mükabele-i bilmisil kaide-i zalimanesi uygulanmadığını söylemek mümkün değildir.

Bediüzzaman Hazretleri “dahilde hareket menfîce olmaz” derken bunu sadece Türkiye ve Türkiye’deki Müslümanlar için söylememiştir. Bütün İslam dünyası için geçerli bir kaide olarak dile getirmiştir.

Hatta talebelerine verdiği en son dersinde bu meseleye özel vurgu yapmış dahilde asayişe taraftar olunması gerektiğini üstüne basa basa ifade etmiştir.

Hem dahildeki cihad ile harice karşı cihadın farklı olduğunu söyleyerek. Bu meseleye ışık tutacak mükemmel yaklaşımlar ortaya koymuştur.

Mesela şu açıklaması bu meseleye mükemmel ışık tutuyor ve olayı kökünden hallediyor.

“Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş’et eden hodgâmlık ve asabiyet-i unsuriye ve umumî harpten gelen istibdadat-ı askeriye ve dalâletten çıkan merhametsizlik cihetinde öyle bir eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadat meydan almış ki, ehl-i hak, hakkını kuvvet-i maddiye ile müdafaa etse, ya eşedd-i zulüm ile, tarafgirlik bahanesiyle çok bîçareleri yakacak; o hâlette o da ezlem olacak ve mağlûp kalacak. Çünkü, mezkûr hissiyatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir iki adamın hatasıyla yirmi otuz adamı, âdi bahanelerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri kazanır, mağlûp vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zâlimânesiyle, o ehl-i hak dahi bir ikinin hatasıyla yirmi otuz biçareleri ezseler, o vakit, hak namına dehşetli bir haksızlık ederler.
İşte, Kur’ân’ın emriyle, gayet şiddetle ve nefretle siyasetten ve idareye karışmaktan kaçındığımızın hakikî hikmeti ve sebebi budur. Yoksa bizde öyle bir hak kuvveti var ki, hakkımızı tam ve mükemmel müdafaa edebilirdik.” (Şualar sh. 260) Diyor.

Hem bu meseleleri fazlasıyla takip edenlerin de dikkatini çeken şöyle bir açıklamada bulunuyor. “Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.” (Şualar sh. 184)

Orada çok acı olaylar yaşanıyor. İnen bombalar önce bizim başımıza gönlümüze iniyor. Bağrımızı delip geçiyor. Cenab-ı Hak bu elim hale bir son versin. Bu ateşe bir su döksün diye sürekli dua ediyoruz.

Ve diyoruz ki, bu çatışmaları hoş görmek yerine bu kış kıyamette evsiz barksız ve bir battaniyeye muhtaç kalmış bu kardeşlerimize yardım etmeyi tercih etmek daha makul görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum