Trabzon'daki Atatürk heykeli Ali Şükrü Bey cinayetini hatırlattı
D. Mehmet Doğan: Öküzün altında buzağı mı arıyoruz, heykelin kaidesinde mâna mı? Takdir sizin.
Risale Haber-Haber Merkezi
Karar gazetesi yazarı D. Mehmet Doğan, Türkiye'de son dönemde heykelcik merakının arttığını belirterek, "Heykelciliğin yükseliş devrindeyiz! Bunun cami inşaatlarının yaygınlaştığı, Çamlıca başta olmak üzere büyük camilerin yapıldığı bir dönemde görülmesi ilgi çekici" dedi.
Türkiye'de heykelciliğin darbe dönemlerinde zirve yaptığını hatırlatan Doğan, "Türkiye’de heykel denilince Atatürk heykelleri hatıra gelir. Nâdiren başka şahısların heykeli vardır ve şehirlerimizde “Heykel” denilen semtler, meydanlar bu isimleri Atatürk heykellerinden almıştır. Mesela, Ankara’daki Millet/Ulus meydanının halk nezdinde adı “Heykel”dir" şeklinde yazdı.
Trabzon'daki Atatürk heykeli ve Ali Şükrü Beyin katledilmesi
Türkiye’de heykelciliğin telkin bazen tehdit aracı da olabildiğine dikkat çeken Doğan, Trabzon’da ayakta duran, asker üniformalı, pelerinli bir Atatürk heykelinin, sol ayağını bir adım ileri attığını, sağ elinin tabancasında olduğunu belirterek, Ali Şükrü Bey cinayetine sözü getirdi:
"Bu bana 1923’te TBMM’de cereyan eden bir sahneyi hatırlattı. Lozan görüşmeleri kesilmiştir. Meclis Lozan’da olup biteni tartışmaktadır. Trabzon meb’usu Ali Şükrü Bey “Mehmetçiğin süngüsü ile kazanılan zafer Lozan’da heba edilmiştir” der ve Lozan heyetinin görevinin bittiğini söyler. Mustafa Kemal Paşa ile karşılıklı atışmalar olur. Meclis’in havası elektriklenir. Kemal Paşa elini cebine veya beline atarak Ali Şükrü Bey’e doğru yürür… Meclis Başkanı Ali Fuat Paşa elinin altındaki çanı çalıp durmaktadır, fakat duyan yoktur. Sonunda çanı iki tarafın ortasına atar. Bu hareket kısa bir sükûnete yol açar ve Meclis’in ortasında feci bir hadisenin cereyanı önlenir…
"Meclis’te önlenen, kısa süre sonra gerçekleşir: Ali Şükrü Bey katledilir! Öküzün altında buzağı mı arıyoruz, heykelin kaidesinde mâna mı? Takdir sizin.
Bir belediye başkanı en büyük heykeli yapmakla öğünür mü?
Eskişehir'in "heykel cumhuriyeti" olarak adlandıran Doğan, yazısını şöyle sürdürdü:
İstanbulluların bir yakadan ötekine geçeceği süreden daha kısa zamanda Ankaralılar Eskişehir’e varabilir. Eskişehir’i görmek, “Anadolu’nun ortasında bu yabancılaşma temayülü neyin nesi?” sorusunu cevaplamayı gerektirir. Eskişehir’de zaman zaman sanki bir Anadolu şehrinde değilmişsiniz gibi bir hisse kapılırsınız. Buna yol açan birçok şey arasında bu şehrin ülkemizin metrekareye en çok heykel düşün şehri olmasının da rolü vardır. Maliye profesörü olan Eskişehir büyükşehir belediye başkanı, muhtemelen bu ihtisasını unutmuştur; fakat heykelcilikten asla vazgeçmez. Onun boğa heykellerini Anadolu Üniversitesi’nde gördüğümde, “iyi ki bizim geleneğimizde heykel yok” diye sevinmiştim. Bu kitch (kiç) heykelcilik Erşen’in belediye başkanı seçilmesiyle bütün şehri istila etmiş. Heykeli yapılmayan bir şey kalmamış neredeyse. Fakat, başkanın amatör ruhu (bunu “kötü ruh” da diyebiliriz) âhir ömründe büyük bir Atatürk heykeli yapmaktan/yaptırmaktan onu men edememiş. Başkan’ın “Eskişehir’e kazandırdığım en büyük eser” dediği anıt “Ulus Anıtı” imiş!
Bir belediye başkanı en büyük heykeli yapmakla öğünür mü?
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.