Himmet UÇ
Türkiye’de devletin tarihi
Osmanlı’da “dinü devlet hakkı içün“ diye bir devlet kanonu vardı. Devletin varlığı için zararlı telakki edilen hiç tereddütsüz başından olurdu. Ömer Seyfettin bir hikayesinde veziri eleştiren bir büyük askerin akıbetini anlatır. Tosun Bey’in eline verilen zarf devletin sınırdaki bir kalesine götürülmek üzere kendine teslim edilir. Kaleye gitmekte olan Tosun Bey yolda bir rüya görür, elindeki fermanın boğazına sarıldığını onu boğmakta olduğunu görür, fermanı açar ve okur. Mektubu getiren şahsın varlığı devleti edeb müddet için zararlıdır. Tosun Bey düşünür, kaçsa kaçacak gücü vardır, bir grup oluştursa ona da gücü vardır ama düşünür taşınır sonunda sadakati gereği kaleye gider ve kumandana mektubu verir. Kumandan “hayır ben seni öldüremem tosun Bey” der. O da “kılıcını çeker ve sen beni öldürmezsen ben seni öldürürüm” der. Bunun üzerine ferman uygulanır. Tosun Bey “madem benim varlığım devleti ebed müddet için zararlıdır, o zaman ölmeliyim” der. Bugünün hafsalası bunu alır mı almaz, ama o kadar yanlış düşünceli insan gezer oldu ki doğru ile eğri yanlış ile gereksiz bir dükkanda satılır oldu. Ne ayıraç kaldı ne de ölçü. Öyle olmaz ama böyle de olmaz olur mu? Ben Diyarbakır‘da haktan yana oldum, her zaman ama yalnız kaldım, dindarların içinde, menfaatten yana olanlar beni olumsuz ilan etti, tepedekileri kandırdılar, çünkü onlar bir şebeke ben ise seyyar satıcı bile değilim. Necip Fazıl “Bütün bir dünya yalana teslim” diyor, çok doğru.
Cumhuriyet kuruldu. İdam sehpalarında asılan nice masum insan vardı. O gün devlet ne idi? Osmanlı kokan herşeyi yok etmek devlet idi. Erzurum’da kuvayı milliye için Ermeniler ile Ruslarla savaşan insanlar şapka bahanesi ele asıldılar. Kuvayı milliyeye asker tedarik eden şeyhler, alimler idam sehpalarında asıldılar bir bez parçası bahanesi ile. Yıllar sonra yine bir bez parçası başörtüsü için insanlar kenara itildiler. Felsefe aynı idi. Nerde idi devlet? Devlet o gün hükmedenlerin mukaddes kılığı giymiş felsefesiz felsefeleri idi. Bediüzzaman Kuvayı milliyeyi asi ilan eden Dürrizadenin fetvasına karşı çıktı. “İşgal altında bir şehirde böyle fetva mualledir” dedi. Bugüne dek cumhuriyetin kaimi olan insan, kuvayı milliyeyi destekleyen insan cumhuriyet aleyhtarı ilan edildi. Hala Türk aydını telakki edilen karanlık kafalı adamlar, olanlar için bu yorum, onu yine öyle görmekte devam ediyor. Devlet ne idi o zamanlar, bugün kafalardaki devlet imajı ne?
Cumhuriyet döneminde devlet bir imtiyaz sahibi memur bürokrasisi idi. Köye giden bir jandarma devletti, subayı ile köye giden jandarma kendisine gösterilen saygıdan rahatsız olur. Köylünün biri “subaya biraz daha çalışıp jandarma olsaydın ya efendi” derler. Devlet bir jandarma idi. Köyde Kur’an okutan mübarek bir kadının talebesi ile basılması sırasında yaşlı, eli öpülesi hoca çocuklara “Kur’anları fışkıların içine koyun, oynamaya başlayın çocuklar” der. “Kara kız kurbanın olim, nemideç hayranın olim” türküsünü çığırır. Askerler oynayan çocukları görüp giderler. Dayım Erzurum Mördülük köyünün camisinin önünde yakılan Kur’anları görür, daha çocuktur. Yakanları idare eden bir adamı yıllar sonra sakallı, yedi defa hacca gitmiş adamın kulağına “sen yedi defa haca da gitsen kırmızı gavursun der.” O da yüzüne hayretle bakar, susar.
Süleyman Nazif; “Neler çekmiş bu millet en yakın tarihe sor bir bak” der. Yıllarca istiklali için savaşan bu saf millet savaştan sonra da bizim din düşmanı insanlarla savaşır. Hakikaten bu millet saf millettir. Elli yıl Yemen’de, balkanlarda, Sina da, Çanakkale’de savaş sonra gel bu fraklı dinsizlerle savaş. Elli yıl, tam sırtını kaldıracakken bu sefer menfaat kavgaları için tepedekiler savaşsın. Ben miyim sen misin? İşte beyler böyle. Yirmi yıl muhafazakarlar için savaş, bir nesil türesin, kafaları menfaat hırsları ile meşbu haris adamlar, onların hırsları ile savaş.
Halk Partisi, bürokrasiyi devlet ilan etti. Adalet ve arkasından gelen partiler zamanında devlet partinin menfaatleri idi. Şimdi devleti ele geçirmeye çalışan güçler, geçmiş partilerin yeni partiye sızan güçleri, bir de cemaatler, bunları yönetmeye çalışan hükümet adamları… Yukarıda büyük bir menfaat maçı var, zor geçtiği bağırtılardan belli. Devlet var mı dersen bilmiyorum? Devletin yetiştirdiği devleti kutsayan bir mantık bu ülkede hiçbir zaman olmadı. Oldu mu onu düşünelim. Aslında siyasi değişmelere göre değişmeyen bir devlet olmalı. Ama bu olmalı yoksa her zaman devlete hakim güçlerin elinde zebun bir devletin kimseye faydası olmaz. Açık gözlerin devlet anlayışı. Nerde bu devlet nerde bu millet? Millet burada zorla geçinen bir millet. Ya devlet nerede rastlarsan söyle konuşalım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.