Hüseyin EREN
Uğultu ile uyutulmak
Gürültü artıyor sanki. Caddeler boş, sokaklar sakin, şehirler suskun olsa da gürültü azalmıyor, uğultuya dönüşüp akmaya devam ediyor. Evde kalmıyor evde “sanala” sıkıştırılıyoruz sadece. Sessiz ama derin bir uğultuyla hapis onuluyoruz.
Korku bu kapıdan kaçıştırırken başka bir kapıyı zorlatıyor; zihnin labirentlerinde köşe kapmaca oynuyoruz!
Kitlesel keskinlik başka bir kitlesel karşıtlıkla karşılaşınca ortalık toz duman; güya evdeyiz! Zihin zaman israfı, kalp harabatı!
Görüntünün gerçekliğe çarmıha gerişi! Kuş cıvıltıları, bahar şarkıları, yıldız nağmeleri, ay ışıkları, güneş parıltıları, deniz dalgaları, Hızır yürüyüşler, İlyas buluşmalar… Ateş böceği çarpışmalara kurban! Kumdan oyunlar bile gerçekçi!
Dönen numaralar, sıralanan rakamlar; alış veriş tamam, kapıdan ödeme! Mahremiyet numara arkasında, şeffafiyet rakamlara asılı! Konum at! Çabuk gel!
Ev mi kaldı ki evde kalalım?
Arı kovanından beter bir zihni atışma ve karşıtlaşma savaşlarında hakikat balı yapılır da sunulur mu insan âlemine? Kim duyar, kim görür bu uğultuda?
Sanal sükût olur mu, olsa sanallık diye bir şey kalır mı?
Gül konuşmaz, bülbülse az konuşur! Bahar dirilişini aşkla terennüm eder, hakiki baharı haber verir gider. Kargalarsa her daim görülür ve gürültü çıkarır.
Gül hakikati, bülbül hikmeti sükût evlere, zinde zihinlere misafir olur. Kalp çöplüğe dönmüşse orada ne gül yetişir ne de bülbül gelir.
Gülden öte gül hakikati, bülbülden öte bülbül hakikati; sanal sığlığa sığmaz, sadırlarda doğar ve orada yaşar. Dil yetersiz, söz acizdir sadırdakini bütünüyle dökmeyi.
Dağ yüceliği, deniz derinliği, ova serinliği; gürültüden uzakta hissedilir, duyulur, görülür. Çoğaltılmış gürültü, arttırılmış uğultu bu hissediş ve görüş olmasın diye; kulak vahyi aramasın, göz vahiy hakikatini gözetlemesin, akıl bununla meşgul olmasın, gönül bununla aydınlanmasın.
Kargalar istila etmiş dünyayı, bilgi yüklü merkepler kıtalar koşturuyor; huşu, huzur ne gezer, nerede mesken tutar? Uğultu ile uyutulan dünyada kim ayık ve uyanık kalır?
Kalbine bekçilik, aklına mukayyet, nefsini ıslah eden için; dünya mahrem bir ev, insan edepli bir misafir, kâinat bir mekteptir; bu mektep ilim ve zikir sesleriyle zamanın selinde coşkunca akar durur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.