Victor Hugo’nun Peygamberimizle (asm) ilgili bir yorumlar zinciri

Metin dikkatle okunursa Hugo’nun Müslüman olduğuna hükmedilir. Peygamberimizi (asm) yakından tanıyor İsa’nın ne tanrı ne de oğlu olmadığını söylüyor. Hz. peygamberin bütün özelliklerini sayıyor. Bu yüzden yüzyılı aşkın yasak edilmiş bir metin. Tıpkı Tolstoy’un peygamberimizle ilgili hadisleri gibi onlar da yasaklanmış. Hugo dünya edebiyatını tesir altına almış bir klasik yazar. Klasik yazarların modası geçmez. Sefiller romanı bir kürek mahkumunu insan düzeyine çıkarır. Bir papaz ile kimsenin kabul etmediği mahkumu o telkinleri ile topluma kazandırır. Tam bir post modernisttir. Tanzimat dönemi aydınlarımızı da bugünün aydınlarını da imajları ile etkileyen bir yazar. Namık Kemal “Hugo olmasaydı ben olmazdım” diyor. Bizim bu ayarda bir yazarımız yok. Osman Çakmak’a teşekkür ederim. Onun emeği ile bunu yayınladım. Oğlum İbrahim Yavuz da emek verdi ona da teşekkür ederim.

***

Hicri ondokuzuncu sene Mahomat – Hz. Muhammed (asm)

Yüzyılların değişmeyen hakikatı. Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu metindi kimseyi kınamıyor, incitmiyordu. Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu. Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu. Oysa sadece yirmi ak vardı sakalında

Durup su içen develeri izliyordu arada sırada böylece deve güttüğü zamanları hatırlıyordu. Sanki Cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Dik yanakları kusursuz, benzersizdi. Boynu gümüş bir testinin boğazıydı sanki. Tufan’ın sırlarını bilen Nuh’un havası vardı.

Ona danışmaya gelenlere adil davranırdı. Kimi itiraf eder kimi güler ve inkar ederdi. Sessizce dinler en son konuşurdu kendisi. Ağzından dua ve zikir eksik olmazdı.

Çok az yer karnının üzerine taş koyardı. Boş durmaz koyunlarını sağıp oyalanırdı. Oturur yere elbiselerini kendi yapardı. Artık genç değildi eski gücü de kalmamıştı. Yine de herkesten fazla oruç tutardı.

Altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu kutsal kitap Kur’an‘ı bir kez daha okudu. Sonra sancağı Said’in oğluna teslim etti. Onlara “artık aranızdan ayrılma vakti geldi Allah birdir hep onun yolunda savaş” dedi.

Mahzundu, bakışlarında yurdundan zoraki sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki. Yine hergün vaktinde mescide geldi. Ali’ye tabi olanlar da arkasından geliyordu. Ve kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.

Benzi soluktu döndü ve kalabalığa seslendi. “Ey insanlar ömür bitiyor hayat gelip geçici. Biz karanlıkta birer zerreyiz. Yüce olan O’dur. Ey insanlar O’ndan başka rehberim yoktur. Onsuz bir değerim olmazdı.”

Bir zat ona “Ey müminlerin gerçek sultanı. Seni dinler dinlemez herkes inandı sözüne. Sen doğduğunda bir yıldız doğdu gökyüzüne. Kisra sarayının üç kulesi birden bire devrildi. O da melekler ölümünü müzakere etti” dedi

“Vakit tamam dinleyin eğer herhangi birinize bir kötülük yaptıysam çıksın herkesin önünde ben ölmeden gelsin intikamını alsın. Kime vurmuşsam da o da gelsin bana vursun” dedi ve usulca uzattı asasını ordan geçenlere.

Yaşlı bir kadın bir koyunu kırpıyordu eşikte, ona “Tanrı yardımcın olsun” diye seslendi. Bakışlarında bir hüzün vardı oldukça bitkindi. Dalgındı birden şöyle dedi:

“Herkes duysun Allah benim adımı andı. Bundan emin olun. Topraktan bir insan, nurdan bir Peygamberim. İsa’nın getirdiği dini tamamlamaya geldim. Ashabım ben sabır taşıyım İsa tatlı dilliydi. Zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi. İsa benden önce ama ne Tanrıdır ne de oğlu o gülü koklayan Bakire Meryem’den doğdu. Unutmayın ben de etten ve kemikten bir faniyim. Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim. Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı. Çektiğim çilelere yol olsa dayanmazdı. Baskı ve işkenceden şu bedenim çok çekti.

“Eğer işlediğimiz her günahın bedeli korkunç bir haşere olsaydı o karanlık mezarı bize de dar eden cehenneme çevirirdi orayı. Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini. Böylece defalarca tükenip ve yeniden dirilir. Cezalarını çekince de yeniden huzura erişir.”

Ben kutsal savaşların mütevazi meydanıyım.
Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir
Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!

……

Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete
Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;

……

Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum

……

Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım

……

İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi'yi
Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak

……

Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
Sonra: "O'na inanıp teslim olun " diye ekledi

……

İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri
Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi

……

Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;

……

Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri

……

Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti

……

Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum
Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı

……

Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi

……

Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince
"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu

O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,

……

Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.

Victor HUGO
La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)

(Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi), Ancak, aynı eserin Brüksel'de 28 Eylül 1859 yılında yapılan ilk baskısında yer alan İslam ve İslam peygamberine dair 'Mahomet'i diğer baskılarından çıkarılmıştı.

Araştırma Merkezi, Hugo'nun ölümünden ancak yüzyıl sonra yani 1985 yılında bu kısmı yayınlamıştı.

Bu yayınla birlikte Hristiyan dünyasında bir çok tartışmaya neden olan Hugo'nun Müslüman olduğu da tartışılmaya başlanmıştı.

Çeviren: Yakup Yaşa (Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Dil Eğitim Merkezi Fransızca Bölümü Öğretim Görevlisi)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum