Yakın Tarihin Kalbi, RÜSTEMPAŞA Medresesinde atıyor

Geçtiğimiz sene (2008) ‘Barla Platformu’ organizatörlünde, ‘Barla Yılları Sergisi’ adı ile yakın tarihimize ışık tutan bir sergi düzenlenmişti.

Çok kısa bir zamanda; dünya ülkelerinde milyonlarca insanın hayatının rengini değiştiren, susamış gönüllere abı hayat bahşeden, insanlığın dünya ve ahiret hayatını aydınlığa kavuşturan ‘Risale-i Nur’ ekolünün doğum yıllarıydı o yıllar. (1927-1934)

Geçen yıl da bu köşemde ‘Çileli Barla yıllarından, Uluslar arası sempozyumlara’ başlıklı yazımda arz etmiştim:
Yaşı kemâle ermiş her aklıselimin bildiği gibi, 1950 öncesi çok ceberut bir baskı dönemi yaşanmıştı. (O zihniyetin torunları bugün, ‘Ergenekon’ adı altında arz-ı endam ediyor.)

O günkü baskıcı zihniyetin ‘Allah’ kelimesinin geçtiği hiçbir şeye tahammülleri yoktu. Şarkılarda bile ‘Allah’ kelimesi geçse takibe uğruyor, ikaz ve derhal men ediliyordu.

Hatta ezandaki ‘Allah’ kelimesi bile ‘TANRI’ olarak değiştirilmişti.
Uyduruk kelimelerle sözde Türkçeleştirilmişti. Orijinal haliyle okuyanlar derhal tutuklanıyor, hapsediliyor ve birçoğundan bir daha haber alınamıyordu…

Hani hatırlarsınız; şapka inkılâbından yıllar önce yazdığı bir kitapta, ‘şapka aleyhine bir bölüm’ olması nedeniyle idam edilen, İskilipli Atıf Efendi de, o dönemde idam edilmişti.

İşte öyle ceberut ve baskıcı bir dönemde, asrımızın en mümtaz İslam âlimi olan ve o günkü diğer İslam âlimleri tarafından, kendisine ‘Bedüzzaman’ unvanı verilen Said Nursi hazretleri (ve talebeleri) de, aynı takibat ve aynı baskılar altındaydı.

Defalarca tutuklandı, yargılandı, ömrünün 29 senesi sürgünlerde veya hapislerde geçti ve her seferinde de beraat etti.

Bu nur çağlayanı, bir türlü engellenemiyordu. Hapishanelerde planlı şekillerde on sekiz defa zehirlendi. Yine olmadı, çünkü onu görevlendiren Yüce Kudret onu koruyordu…

Bu kez; kuş uçmaz kervan geçmez bir beldeye (Rumca “yalnızlık” anlamına gelen, “Barla” köyüne) sürgün edildi. Jandarma gözetimi altında, yalnız yaşamaya mahkûm edildi. İşte o günkü bu sürgün yılları, tohumun mümbit bir toprağa düşmesi gibi, Risale-i Nur Külliyatının da, tohumunun atıldığı yıllar oldu…

Sonradan anlaşıldı ki; Kader Bediüzzaman Hz.’ni o güne kadar olgunlaştırmış, asrın Kur’ân tefsiri mesabesindeki ‘Risale-i Nurları’ yazması için de, onu adeta inzivâya çekmişti…

Üstelik; sadece yazmakla meşgul olması için, polis ve jandarmanın koruması altına aldırmıştı.

Pek tabiidir ki bu, işin kader boyutuydu.
Kader adalet ederken, ceberut ve baskıcı olan tek parti yönetimi ise ona zulmettiğini ve kendilerine göre ‘bir tehlikenin (!) üstünü örttüğünü’ zannediyordu…

Bediüzzaman Said Nursi, eserlerini yazmaya işte o yıllarda başlıyor, fakat sürgün olması nedeniyle kendisiyle görüşülmesi de yasaklanmıştı.
Sadece; 40-50 hanelik küçücük bir köyün imamı olan Muhacir Hafız Ahmet hoca ile görüşmesine müsamaha gösteriliyor, diğer köylülerle ise çok nadiren ve gizlice görüşebiliyordu. İşte bu şartlar altında CIHAN ŞÜMÛL bir eser filizlenmeye başladı…

Ellerindeki birkaç küçük defter de bitince, kâinat kitabı ve Kur’ân ayetleri ile sentez edilen ilhamlar, temin edilebilen avuç içi kadar kâğıtlara bile yazılıyor, Sabri (santral Sabri) efendinin fedakârca gayretiyle, diğer köylere götürülüyor, oradaki yüzlerce fedakâr insan tarafından el ile yazılarak çoğaltılıyordu. Evlerin en ücra köşelerinde gizlice çoğaltılan bu nüshalar, tekrar Bediüzzaman Hz.’ne getiriliyor ve tashih ediliyordu…

Evet, ‘Barla Yılları Sergisi’ ile başlatılan bu önemli hamlenin bu seneki durak noktası, 22 Mart Pazar günü açılışı yapılan KASTAMONU YILLARI sergisidir.

Bu yolculuk, 1934 – 1944 yıllarında Bediüzzaman'ın hayatında önemli olan Isparta, Eskişehir, Kastamonu ve Denizli dönemini içine almaktadır.
Bu sergide bahsi geçen yakın tarih canlandırılıyor.

Yani, gübreli ortamlarda en güzel kokulu gül çiçeklerinin filizlenmesi gibi, o ceberut yıllarda da güller gülü Kur’ân-ı Muhammedi izni İlâhi ile yeşermeye başlıyordu.

Daha önce hiç görmediğiniz hatıralar ve orijinal el yazma belgelerin yer alacağı bu serginin çok yoğun bir ilgi ile 22 Mart 2009 Pazar günü seçkin zevat huzurunda açılışı yapıldı.

Açılışta; Bediüzzaman Hz.’ne sağlığında hizmet etmiş yakın talebelerinden olan, Abdullah Yeğin, Mustafa Sungur ve Mehmet Fırıncı ağabeyler de hazır bulundu.

Eski çevre Bakanı Sn. Riza Akçalı’nın yanında Prof. Dr. S.Armağan, Prof. Dr. M.Nutku, Prof. Dr. S.Deniz, Prof. Dr. A.A.Genç ve onlarca akademisyen, yüzlerce seçkin zevâtın katıldığı ziyaretçi sayısı ilk gün binleri geçti.

15 Gün açık kalacak olan bu güzide sergiye, otuz binin üzerinde katılım bekleniyor…

5 Nisan 2009 tarihleri arasında açık kalacak sergide, çaresizlikler içinde nasıl çareler üretildiğinin belgelerini izledikçe hayretler içinde kalacak, bazen dudaklarınızı ısıracaksınız.

Bugün can çekişmekte olan o ceberut zihniyetin, o günlerde bıraktığı izlerin belgelerini müşahede ettikten sonra, belki de ‘şükür secdesi’ ile mukabele edeceksiniz…

O güzide karamanları Fatihalarla, Rahmetle ve hayır dualarla yâd ederek, hepinizi ‘bu muhteşem sergiye’ davet ediyorum…

MoralHaber

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.