92 / Leyl Sûresi

Leyl gece demektir. Sûre, Mekki olup, 21 âyettir. Adını ilk âyetten alır. Mekke’de bu sûrenin indiği dönemde varlıklı müşrik Araplar, yoksullar karşısında insanlıkla bağdaşmayacak derecede bencil ve duyarsız davranıyor, hatta Kur’ân-ı Kerîm’in beyanına göre (Yâsîn 47), “Allah’ın doyurmadıklarını biz mi doyuracağız?” diyorlardı. Bu sebeple diğer birçok benzeri gibi Leyl sûresinde de temel hedef, Allah’ın birliği inancının yanında sıkıntıların ve nimetlerin paylaşılabildiği toplumsal bir ruh ve zihniyeti geliştirmek olmuştur.

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

1, 2, 3, 4. (Karanlığı ile etrafı) bürüyüp örttüğü zaman geceye, açılıp ağardığı (gecenin gizlediklerini ortaya çıkardığı) vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki işleriniz / çalışıp çabalamalarınız çeşit çeşittir.

Gece ve gündüz Allah’ın iki ayrı âyetidir. Allah’tan başka hiç kimsenin sözünün geçmediği iki âyet… Egemenlik bizdedir, hâkimiyet bizdedir diyerek tanrılık iddia edenlerin asla söz geçiremeyecekleri iki âyet…Erkeğin ve dişinin yaratılışı da böyledir... Bu varlık aleminin sisteminde ve düzeninde kör tesadüfün ve kendi kendine oluşun asla yeri yoktur.

Allah, kainattaki ve insanlardaki bu karşılıklı simetrik gerçeklerin ve durumun üstüne yemin ederek insanların çalışmasının ve gittikleri yolların çeşitli olduğunu belirtmektedir. Dolayısı ile alacakları karşılığın da çeşitli olacağını ifade etmektedir. Aşağıdaki ayetlerde Allah, bunu şöyle açıklar:

5,6,7.Örneğin; her kim (malını hayır yollarına) verir, takva sahibi olursa ve o en güzel olanı [hüsna] tasdîk ederse (bu bilinçle yaşarsa) işte ona kolayı, daha da kolay ederiz.

Referans gösterilmediği sürece soyut anlamda bir güzellik ve çirkinlik yoktur, bunlar izafi kavramlardır. Her inanca veya her felsefi düşünceye göre güzellik vardır ve bunlar başka başkadır. Müslümanlara göre gerçek güzellik, “Allah’ın güzel dediği şeylerdir” ve bu da İslâm Dini ve onun ortaya koyduğu hayat nizamıdır. Çünkü bunu Allah, diğerlerini ise kullar söylemektedir. Ayette geçen en güzel olanı [hüsna] tasdîk etmek; kişinin yaşamını Allah’ın emrettiği şekilde dizayn etmesidir.

Not: Ayetin başında geçen “feemmâ” açıklama vurgusu taşımaktadır. Türkçe’de ama, fakat, artık gibi bağlaçlar ile meallendirilmektedir. Burada sözün akışına daha uygun olduğu için “örneğin” kelimesi ile karşıladık.

“İşte ona kolayı, daha da kolay ederiz.”

Sahip olduklarından hayra sarf eden, takvâya sarılan, güzelliği benimseyen kişi için hayat kolaylaştırılır. Başarılı olmak onda meleke haline getirilir. Güzel hasletler onun kişiliğinin ayrılmaz bir özelliği, karakteri haline gelir.

8,9,10-Fakat her kim de cimrilik [beḣile] eder ve (gurura kapılarak) istiğnada bulunur ve hüsnâyı / en güzeli yalanlarsa işte ona en zor olanı kolaylaştırırız.”

Ayette geçen “beḣile” kelimesi hakkında Mevdudi şöyle bir not düşer: Bu kelime parası olduğu halde harcamayan anlamındaki cimrilik ile sınırlı değildir, kendi rahatı eş ve çocuklarının eğlencesi için çok cömertçe mal sarfeden, ama hayırlı bir iş için cebinden beş kuruş bile çıkmayan kişi de “beḣil”dir, cimridir. Bu kişi hayırlı bir iş için para verse bile, bunun karşılığında meşhur olacağını, menfaat sağlayacağını, bulunduğu yerdeki insanların gözüne gireceğini dü-şünür.

Burada “istiğna”dan kasıt şudur: İnsan dünyadaki maddi menfaat için uğraşır durur. Allah'tan müstağni kalır; Allah'ın kendisinden hoşnut olup olmayacağına aldırmaz. Kendi gücüne ve elindekilere güvenip Allah’ın yardımına yönelmez.

“Ve hüsnâyı yalanlarsa işte ona en zor olanı kolaylaştırırız.”

Her kim Allah'ın gösterdiği yol olan “hüsna/en güzel”i yalanlarsa...Her kim emredilenlere karşı dünya şehvetlerine aldanıp ahiret nimetlerine karşı ilgisiz kalırsa işte ona cehennem yollarını hazırlarız.

Not: Kişiye cehennemin kolaylaştırılması, hak ve hakikate aykırı yaşantı ve tercihlerinin onda kalıcı bir meleke haline gelmesidir. Artık o, tercihlerinin ve yaşantı tarzının tiryakisi olmuştur. Bu da ona cehennemin kolaylaştırılmasıdır.

11-“Hâlbuki tereddi ettiğinde malı onu kurtaramayacaktır.”

Tereddi ettiğinde, kabir çukuruna veya cehennem kuyusuna atıldığında malı ona bir fayda vermeyecektir. Veya ayette geçen “mâ”ya soru mânası verildiğinde anlam şöyledir: Cehennem ateşine düştüğünde malı ona fayda sağlar mı?

12-“Elbette hidayet / doğru yolu göstermek Bize aittir.”

Helâl ile haramı, hak ile batılı, hayır ile şerri beyan etmek bize aittir. Kitap indirmek ve peygamber göndermek suretiyle hidayet ve dalâlet yollarını, hayrı ve şerri açıklamak Allah’a aittir.

13-“Gerçekten, son da ilk de Bizimdir.”

Ahiretteki her şey ve dünyadaki her şey bizimdir. Onda dilediğimiz gibi tasarruf ederiz. İki dünya içinde bir şey isteyen Bizden istesin.

Ey insanlar!

Sakın gurura kapılıpta mülkün kendinize ait olduğunu zannetmeyin. Dünyanın da, âhiretin de mülkü Bizimdir. Sizin zannettiğiniz gibi dünya ile âhiret ayrı değildir. Dünya ile âhiret bir bütündür.

14,15,16-“(Ey insanlar!) İşte sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım. Ona ancak en şaki olan girer. (Çünkü) o, (hakkı) yalanladı ve yüz çevirdi.”

Ayette geçen “telezza” fiili alev alev yanan ve kor haline gelen demektir. Onun hararetini ancak Allah Rasûlü'nü yalanlayan ve imana sırt çevirip giden şaki hissedecektir.Bundan murat, kâfir kimsedir. Fasık kimse cehenneme girse bile orada daimi değildir. Bundan dolayı kâfir, “eşkâ” yani “en şakî: iflah olmaz azgın olarak anlatıldı.

17,18-“Fakat malını (Allah katında) arınmak [yetezekkâ] için veren en müttaki ise, (ateşten) uzak tutulacaktır.”

“En müttaki”, şirk ve günahlardan ziyadesiyle sakınan kimsedir. Bu kimsenin Hz. Ebu Bekir olduğu rivayet edilir. Âyet onun hakkında inse bile, hükmü bütün Müslümanlara hitap edecek şekilde umumidir.

Not: Ayette geçen “yetezekkâ”, mal ve servete karşı aşırı tutku içinde olan nefsi, istiğna biçiminde tezahür edebilecek kirlerden arındırmak anlamına geldiği gibi fakîr ve muhtaçların maldaki hakkını çıkarıp zekât olarak onlara vermek anlamına da gelir. Görüldüğü gibi bu kelime, bir taraftan insanın benliğini arındırıp nefsinin tamahkârlığından korunmasını, diğer taraftan da muhtaçların o maldaki haklarını zekât ve infâk yoluyla yerine ulaştırıp malı temizlemeyi ifade etmektedir. Takvanın bir yansıması olan paylaşım; dünyevî hırs ve günahlar ile kişinin kirlenmesine engel olur.

19,20,21-“O, hiç kimseye karşılık bekleyerek iyilik yapmaz ancak yüce Rabbinin rızası için yapar. Elbette o, rızaya erecektir.”

En büyük makam olan rıza makamını elde edecektir. Allah, ondan razı olacak ve ona o kadar mükâfat verecek ki o da memnun kalacaktır.

Not: Hz. Peygamber’in öğle ile ikindi namazlarında Leyl sûresini okuduğu nakledilmektedir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum