Zafer KARLI
İslam Köleliği Niçin Doğrudan Kaldırmadı?
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, köle edinmeye veya kölelik müessesini savunmaya dair bir emir veya tavsiye Kur’an’da ve hadis-i şeriflerde yoktur. Bilakis kölelerin hürriyetine kavuşturulması telkin ve tavsiye edilmiştir. Çünkü İslamiyet, kulun kula kul olduğu sistemleri kaldırıp, herkesin eşit şekilde yalnız Allah’a kul olduğu bir nizama kavuşturmaktır. Şu hadis-i şerif bunun belgesidir: “Hiçbir Arabın Arap olmayana, hiçbir Arap olmayanın Araba, hiçbir beyazın siyahîye, hiçbir siyahînin beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva ile/Allah’a karşı gösterilen saygıyladır.” (1)
İslam köleliği doğrudan kaldırmaması hikmet ve maslahata yöneliktir. Zira, Allah’ın bir ismi de Hakîm’dir; her işi, hikmet ve faydalara göre yaratır. Nitekim insanın büyüyüp kemale ermesi, çekirdeğin yeşerip ağaç olması, bir yumurtanın açılıp kuş olması belli bir süreçle gerçekleşmektedir. Allah’ın kâinatta geçerli olan bu kanununu, dinin bazı emirlerinde de görmek mümkündür.
Başka bir ifadeyle İslâm, idealizm ile realizm arasında bir denge tesis eder. İslâm’ın geldiği dönemde köleliğin kaldırılması ancak bir hayal olurdu. Çünkü sosyal ve toplumsal gerçekler buna uygun değildi. Yedinci yüzyıl Arabistan'ında köleliği yasaklamak asil bir idealdir. Fakat tamamen yeni bir sosyoekonomik sistem kurulmadan hemen uygulanamazdı. Nitekim efendileri tarafından âzâd edilen birçok köle, gidecek yer dahî bulamaz, yine kendisini âzâd eden eski efendisinin hizmetinde kalmaya devam ederdi. Onların destekleriyle hayatlarını sürdürürlerdi. Ayrıca kölelik, milletler arası bir müesseseydi. Bu sebeple köleliği tek taraflı olarak kaldırmak mümkün değildir.
İslâm toplumundaki köleler ile diğer toplumlardaki köleler arasındaki şu farklar bize İslam’ın zamanla kölelik müessesini kaldırmasına dair somut ipuçları verecektir: Yalnız İslâm hukukunda görülen bir uygulama olarak devlet gelirlerinin belirli bir bölümünü köle âzadına tahsis etmiştir (Tevbe 60). Bu arada İslâmiyet kölelere birçok noktada hürlere yakın bir hukukî statü vermiş ve bunu sosyal hayatta uygulamaya koyarak onlara hürriyetlerine kavuşuncaya kadar insanca yaşama imkânı sağlamıştır. Köle ve câriyelerle evlenmenin teşvik edilmesi (Bakara 221; Nisâ 25), kölelere karşı kötü muamelenin yasaklanıp onlara iyi davranmanın dinî ve hukukî bir sorumluluk haline getirilmesi (Nisâ 36; Müsned, I, 78; IV, 35-36; Buhârî, “Îmân”, 22; Müslim, “Eymân”, 29-42) bunun örnekleridir. (2)
Günümüzde Kölelik
Günümüzde kölelik ile yoksulluk birbirleri yerine kamufle edilmiş kelimelerdir. 2024 Küresel Gıda Krizleri Raporu'na göre, 59 ülke ve bölgede yaklaşık 282 milyon insan 2023 yılında yüksek düzeyde akut açlık yaşadı. Bu sayı, bir önceki yıla göre 24 milyon daha fazla. Görünen o ki bugün insanlığın önemli bir kısmı, eski zamanlardaki köleler gibi bile yaşayamamaktadır. (3)
Öte yandan modern zamandaki insan ticareti söylemi geleneksel köleliğin birçok kısmını kapsar. Yapılan araştırmalar dünyada her yıl ortalama 700 bin ile 4 milyon arasında insanın, insan ticareti mağduru olduğunu göstermektedir. Bu durumun Avrupa’da ise ortalama 120 bin ile 500 bin arasında olduğu düşünülmektedir. Bu sayının %90’ını fuhşa zorlanan 15-26 yaş arasındaki çocuk ve kadınlar oluştururken, geri kalan %10 ise zorla çalıştırılan ya da organları alınan kişiler olarak tanımlanmaktadır. (4)
Günümüz dünyasının bu gerçeklerine karşılık kadim zamanlardan beri var olan, İslam’ın icâd etmediği ve benimsemediği kölelik müessesesini, en âdil ve merhametli şartlarla 1400 yıl önce nasıl tesis ettiği yabancı bir araştırmacı tarafından şöyle açıklanır:
C. Snouck-Hurgronje, Mekke’de kölelerin hayat şartları hakkında şu tespitleri yapmaktadır: “Bu esirlerin (kölelerin) umumiyetle hayat şartları ağır değildir; yemekleri boldur ... Hizmetçi köleler hemen daima yirmi yaşlarında âzat edilirler. Bunun bir sebebi de vazifelerinin onları hür ve câriye kadınlarla her gün temasa getirmesidir. Hal ve vakti yerinde olan köle sahibi, mümkün olduğu takdirde, sadık hizmetkârını ev-bark sahibi etmek mecburiyetini hisseder; bir esirin (kölenin) âzat edilmesi haddi zatında sevaplı bir iş telakki edilir. Âzattan sonra aile bağı da eskisi gibi kuvvetli kalırdı.” (5)
Velhasıl, İslâm’ın kölelere dâir getirdiği bu hak ve hukuka riâyet edildiğinde, neredeyse köle edinmemek, köle almaktan daha hayırlı hâle gelmiş, köle sahibi olmak da bir bakıma köle olmak mânâsı taşımıştır. Nitekim Osmanlı Devleti’nde köle ticareti Sultan Abdülmecit’in emriyle, H. 1263/ M. 1847 tarihinde resmen yasaklanmış ve köle pazarları kaldırılmıştır. 1950’de imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde ve tamamlayıcı protokollerinde garanti edilen haklar arasında köle halinde bulundurulmama hakkı yer almıştır. (6)
Kaynaklar
1- Bkz. el-Müsned, Müessesetu’r-Risale, 1421-2001, 38/474/h. no: 23489
2- TDV İslâm Ansiklopedisi 26. Cilt. ‘köle’ maddesi, 2002 Ankara
3- FSIN and Global Network Against Food Crises. 2024. GRFC 2024. Rome.
4- Hanifi Sever, Salih Arslan, İnsan Borsası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s. 2-3.
5- TDV İslâm Ansiklopedisi 26. Cilt. ‘köle’ maddesi, 2002 Ankara
6- TDV İslâm Ansiklopedisi 26. Cilt. ‘köle’ maddesi, 2002 Ankara
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.