Mustafa ORAL
Zamanın Sonu: Bediüzzaman
Bediüzzaman’ın Entelektüel Hayatı-15
Ramazan ayı geldiğinde Bediüzzaman ağır şekilde hastalanır. Takvimler 19 Mart 1960 tarihini göstermektedir. Talebelerine Urfa’ya gitmek istediğini söyler. Ertesi gün yola çıkılır.
21 Mart günü Urfa’ya ulaşılır. İpek Palas Oteline yerleşilir. Oysa Hükümet Bediüzzaman’ın Van’a dönmesini istemektedir. Karar tebliğ edilir. Haberi alan halk otelin önüne toplanarak kararı protesto eder. Polis çaresiz kalır.
Baskı sürerken, Bediüzzaman “55 yıllık gaye-i hayalim” dediği Medresettüzzehrayı madden göremeden 23 Mart 1960 tarihinde Urfa’da vefat eder. Zaman durur. “Zaman” “Bediüzzaman” olur. Bediüzzaman’ın Risaleleri çağın koca saati hükmüne geçer.“Zaman” Bediüzzaman üzerinden işlemeye başlar.
Bediüzzaman’ın 83 yıllık iman hizmetiyle dopdolu ömrünün bakiyesi Halilülrrahman Dergâhına defnedilir.
Bir süre sonra 27 Mayıs 1960 tarihinde askerî darbe olur. Cuntadan oluşan Millî Birlik Komitesi hükümeti kabrin nakledilmesine karar verir. 12 Temmuz 1960 gecesi mezarı açtırılır. Naaşı alınarak bilinmeyen bir yere defnedilir.
Yeryüzü Bir Medresettüzzehra Olur
Destansı bir hayat yaşayan Bediüzzaman, arkasında miras olarak altı bin sayfalık Risale-i Nur Külliyatı ile milyonlarca Nur talebesini bırakır.
1895-1925 tarihleri arasında yaklaşık 18 yıl Van’da kalan Bediüzzaman için Van hayatı Risale-i Nurların neşri için bir kuluçka dönemi olur. Van’da Medresetüzzehra projesi madden gerçekleşmese de Risale-i Nur’un neşri ile mana itibariyle gerçekleşir.
Risale-i Nur’lar elliden fazla dile çevrilir. Risale-i Nur ve Bediüzzaman’la ilgili olarak bir çok dilde yüzlerce eser neşredilir. Gazeteler ve dergiler yayımlanır. Filmler ve belgeseller hazırlanır. Binlerce konferans, panel ve söyleşi düzenlenir. Yazılı ve görsel yayınlarla Risale-i Nur dünyanın gündemine taşınır.
Medresettüzehranın birer şubesi olarak dünyanın dört bir tarafında binlerce Nur Dersanesi açılır. Mahkeme salonları Medresettüzzehranın okuma salonları, hapishaneler laboratuvarları olur. Risale-i Nur’daki hakikatlerin insanlığa ulaştırılması için dernekler, vakıflar, atölyeler, enstitüler ve akademiler kurulur.
Yeryüzü kocaman bir Medresettüzzehra olur.
Rüyalardaki Sarıklı Genç Uyanır...
Bediüzzaman’ın rüyalarındaki Sarıklı Genç uyanır...
55 yıllık gaye-i hayali olan Medresetüzzehra’nın merdivenlerini adımlamaya başlar.
Kürdistan dağlarından miras özgür ruhunu, vadilerinin ot kokusunu, derelerinin serin yüreğini beraberinde Medeniyet çarşısına taşımıştır.
Kürtçe düşünür, Arapça okur, Türkçe yazar.
Vicdanında ‘ulum-u diniye’nin ziyası, aklında ‘fünun-u medeniyenin’ ışığı belirmiştir.
İşte, bu ikisiyle, etrafı saran lacivert, Doğu ve Batının iki ucunu bir gökkuşağı gibi birleştiren bu büyük kubbenin yüzündeki resminden başka bir şey değildir.
Alem-i İslam’ın yeni bir ‘Medine’si kurulacaktır. Bir ayağı Van’dadır, diğeri Bitlis, bir diğeri Diyarbakır üzerindedir.
Yakasında bahar çiçekleri, Isparta’dan... Barla’nınÇamdağı’ndan gelmiştir.
O bahar hediyelerinden birkaç tanesini ‘geçmiş medresenin mezar taşına, yani Horhor toprağının kapıcısı olan kalenin başına’ dikecektir.
Kubbenin taşları Ayasofya’dan, maviliği Sultan Ahmet’ten indirilmiştir.
Yedi rengi atalarının dimağından süzülmüş, yankısı Süleymaniye’den yayılmıştır.
Kubbenin direkleri; İstanbul’dan, Burdur’dan, Eskişehir’den, Kastamonu’dan, Afyon’dan..., Mısır’dan, Tunus’tan, Yemen’den, Hindistan’tan…, Norveç’ten, İsveç’ten, İngiltere’den, Amerika’dan, Rusya’dan... gelmiştir.
Sonra, Üsküp’ten, Saraybosna’dan, Prizren’den…, Taşkent’ten, Semerkand’tan Buhara’dan… gelmiştir
Ardından, bir Tacir, bir Kimyager parçaları birleştirmiştir.
Bir şifa verici ilaç, ışık veren bir elektrik doğmuştur.
Medeniyet ve fazilet çarşısında Sarıklı Gencin elinde taşınmaktadır.
‘Cephesinde insan yazılan ve iki ayaküstünde olan sandık içindeki, üstünde kalp yazılan siyah ve pırlanta gibi parlak olan bir kutudadır.’
İçindekiler: ‘İman, muhabbet, sadâkat, hamiyet’ tir.
Bu gencin adı Bediüzzaman’dır.
Bu gencin adı Said, Hamza, Ömer, Osman, Tahir, Yûsuf, Ahmed…
Evet, Bediüzzaman vefat etmiştir; amaüç yüz sene sonra gelmesi beklenen Saidler, Hamzalar, Ömerler, Osmanlar, Tahirler, Yûsuflar, Ahmedler, Tahiriler, Zübeyirler, Sungurlar, Ceylanlar… ellerinde Risale-i Nurlar ile büyük bir medresetüzzehraya dönüşen kainatın sınıflarında Bediüzzaman suretinde dolaşmaktadır…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.