Zeminin yüzünü yaz zamanında görüyoruz ki
Günün Risale-i Nur dersi
Bismillahirrahmanirrahim
Zeminin yüzünü yaz zamanında temâşâ edip görüyoruz ki:
İcad-ı eşyada müşevveşiyeti iktiza eden ve intizamsızlığa sebep olan nihayetsiz sehâvet ve bir cûd-u mutlak, gayet derecede bir insicam ve intizam içinde görünüyor. İşte, zemin yüzünü tezyin eden bütün nebâtâtı gör.
Hem mizansızlığı ve kabalığı iktiza eden, icad-ı eşyadaki sür’at-i mutlaka dahi kemâl-i mevzuniyet içinde görünüyor. İşte, zemin yüzünü süslendiren bütün meyvelere bak.
Hem ehemmiyetsizliği, belki çirkinliği iktiza eden kesret-i mutlaka dahi, kemâl-i hüsn-ü san’at içinde görünüyor. İşte, yeryüzünü yaldızlayan bütün çiçeklere bak.
Hem san’atsızlığı, basitliği iktiza eden, icad-ı eşyadaki suhulet-i mutlaka dahi, nihayetsiz derecede san’atkârlık ve maharet ve ihtimamkârlık içinde görünüyor.
İşte, yeryüzündeki ağaç ve nebâtat cihâzâtının sandıkçaları ve programları ve tarihçe-i hayatlarının kutucukları hükmünde olan bütün tohumlara, çekirdeklere dikkatle bak.
Hem ihtilâf ve ayrılığı iktiza eden uzaklık ve bu’d-u mutlak dahi bir ittifak-ı mutlak içinde görünüyor. İşte, bütün aktâr-ı zeminde zer’ edilen her nevi hububata bak.
Hem karışmayı ve bulaşmayı iktiza eden kemâl-i ihtilât, bilâkis, kemâl-i imtiyaz ve tefrik içinde görünüyor.
İşte, bütün yeraltına karışık atılan ve madde itibarıyla birbirine benzeyen tohumların, sünbül vaktinde kemâl-i imtiyazları ve ağaçlara giren muhtelif maddelerin yaprak, çiçek ve meyvelere kemâl-i imtiyazla tefrikleri ve mideye giren karışık gıdaların muhtelif âzâ ve hüceyrâta göre kemâl-i imtiyazla ayrılmalarına bak, kemâl-i hikmet içinde kemâl-i kudreti gör. (Sözler, Otuz Üçüncü Söz)
Bediüzzaman Said Nursî
SÖZLÜK:
âciz : güçsüz, zayıf
aktâr-ı zemin : yeryüzünün dört bir tarafı
Alîm : herşeyi hakkıyla bilen, sonsuz ilim sahibi Allah
Basîr : herşeyi gören Allah
bilâkis : aksine, tersine
bu’d-u mutlak : sınırsız uzaklık
cihâzât : cihazlar, donanım
cûd-u mutlak : sınırsız cömertlik
hakikat : gerçek, doğru
hububat : tohumlar, taneli bitkiler
icad-ı eşya : varlıkların yaratılması
ihtilâf : farklılık
ihtimamkârlık : dikkatle çalışma, özenle iş görme
iktiza : gerektirme
insicam : düzgün, uyumlu akış
intizam : düzen
ittifak-ı mutlak : tam birliktelik
Kadîr : herşeye gücü yeten, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah
kemâl-i hüsn-ü san’at : mükemmel san’at güzelliği
kemâl-i ihtilât : tam bir karışıklık
kemâl-i imtiyaz : tam bir farklılık, diğerlerinden ayrılma
kemâl-i mevzuniyet : mükemmel bir ölçü ve denge
kesret-i mutlak : sınırsız çokluk
maharet : beceri, ustalık
miskin : zavallı
mizan : ölçü
müşevveşiyet : karışıklık
nebâtât : bitkiler
nevi : tür, çeşit
nihayetsiz : sonsuz
perde-i gaflet : gaflet perdesi
sandıkça : küçük sandık
sehâvet : cömertlik
Semî’ : herşeyi işiten Allah
suhulet-i mutlaka : tam bir kolaylık
sür’at-i mutlaka : son derece hız
tabiat : doğa, canlı cansız bütün varlıklar, maddî âlem
tarihçe-i hayat : hayatın özeti
temâşâ : seyretme
tezyin : süsleme
Zât-ı Zülcelâl : sonsuz haşmet ve yücelik sahibi olan Zât, Allah
zemin : yer
zer’ etme : ekme, dikme