Kadir AYTAR
“2015 Dünya Bediüzzaman Yılı”nın önündeki engeller
Birleşmiş Milletler Barış Elçisi Muhammed Rıza Dalkılıç, Birleşmiş Milletler tarafından “2015 Dünya Bediüzzaman Yılı” ilan edebileceğini söylemesi bizleri çok sevindirdi.
Birleşmiş Milletler’de, senelerdir Mevlana’dan başka bir İslam âlimi veya bir İslam önderi ile alakalı dünya çapında bir faaliyet yapmadık, yapamadık şeklinde hayıflanmalar olmuş.
Kitleler üzerinde tesiri olmuş, insanların hayat tarzını ve toplumların gidişatını değiştirmiş özelliğe sahip olan “model insan” aramakta ve ön plana çıkarmakta geç kaldıklarını belirtmişler.
İnsanlığa en çok tesir eden model insan Peygamber Efendimiz (sav)’dir. Birleşmiş Milletler üyelerinden çok, bir Müslüman olarak bizim hayıflanmamız lazım. Çünkü bu insanları onlara hakkıyla tanıtamadık.
Farkına varmadan kıymetli hazinenin üzerinde yaşamak insanı cansız varlıklardan farksız kılar. Büyük bir küfran-ı nimet olur. Bu şahsiyetleri örnek almak ve onlar gibi insanca yaşamak birinci vazifemizdir. İkinci olarak da bütün insanlığın istifadesi için var gücümüzle çalışmaktır.
Çok değerli ağabeyimiz mütefekkir Suad Alkan beye hususi bir sohbette 2015 meselesini sorduk. Bize Bediüzzaman’ın dünyaya açılımı konusunda iki engelden bahsetti; Bunlardan birincisi modernleşmenin gerçekleştirilememiş olması, ikincisinin de, Beşinci Dönemin yani Malikiyet ve Serbestiyet Döneminin henüz başlatılamamış olduğudur.
Modernleşmede;
“1-Bediüzzaman’ın sözü en önemli sözdür. Bu felsefe, psikoloji, siyaset ve ekonominin de üzerinde bir sözdür. Onun sözlerini aynen ya da kendi sözü gibi söylemek, onun sözüne kendisini yamamak Bediüzzaman’ı kullanmaktır. Bu bir tersine kurgudur. Vakit geçirmeden düzeltmek lazımdır.
2-Bediüzzaman’ın vefatından sonra terbiyesinden geçen ağabeyler incitilmiştir, yeterince istifade edilmemiştir. Ağabeylerin hizmetten başka bir şey düşünmemeleri ve ihlâslı olmaları zaten modernleşmenin şiddetle aradığı bir şeydir. Mesela Sungur ağabeyin tefekkürü, dünyanın en modern filozoflarının, sosyologlarının ve psikologlarının düşüncelerinden daha yüksektir, sistematiktir ve orijinaldir.
3- Hizmet hesap, kitap, muhakeme ister. 30 senelik arkadaşlıklar birbirine tekme atarak bitmişse, bu 30 sene yanmıştır, negatife dönüşmüştür ve olay tersine işlemiştir. Buna bir dur demek lazımdır.
4-Risale-i Nur’u ortadan kaldıramazsınız. Risale-i Nur, gönülden okunduğunda tesirinin ortaya çıkmaması ve ürün olmaması mümkün değildir. Bu psikolojide, felsefede, tarihte, ekonomide de böyledir. Kuş gibi kusmuk değil, koyun gibi süt vermek lazımdır.
5- Modernleşmenin ıslah edici rolünü topluma yansıtmamak yanlıştır. Bu mesele çözülmeden demokratikleşme yapılamaz. Türkiye’de modernleşme sorunu Kanuni’den sonra başlamıştır ve sürekli engellenmiştir. Modernleşmeyi ve beşinci dönemi bizim anladığımız şekilde Batıya götürmek yanlıştır. Çünkü Modernizm, putperestlikten kurtulmaktır, hesaptır, iki günü müsavi olmayı kabul etmemektir, kendini yenilemektir. Modernleşme, Batıda krallıkları yıktı, bizde de krallıklar yıkılmalıdır” diyen Alkan, Beşinci Dönem için de;
“1-Risale-i Nur çalışmaları modernleşme, malikiyet ve serbestiyet üzerine oturtulmalı, kendimizi eleştirmeyi ve nefis muhasebesini ön planda tutmalıdır.
2-Keyif statik bir şeydir, yıpratır, yeni hamleye fırsat vermez ve bağlayıcıdır. Rehavet bulaşıcıdır ve veremden daha kötü bir hastalıktır. Mesele kanun ve matematiğe dayanıyor. Hiç vakit kaybetmeden şirket-i maneviyenin istihdamına girmemiz ve yerimizi almamız gerekiyor.
3-Uluslararası toplantılarda bir kısım sadece över, bir kısm da yük ve sorumluluk yüklerler. Bu nedenle Beşinci Dönemde insanlar kapitalizme, Mustafa Özcan’ın deyimiyle “Gasp Ekonomisi”ne karşı kendileri için çalışmalıdırlar” tavsiyesinde bulunmuştur.
Görüldüğü üzere biz istesek de istemesek de –daha doğrusu çalışsak da çalışmasak da- Bediüzzaman’a ve Risale-i Nurlar’a dünya ve insanlık sahip çıkacaktır. Hiç olmazsa biraz gayret göstererek şirket-i maneviyenin hissedarı olmaya çalışırsak bizim için daha kârlı olacaktır.
2015 yılı “Dünya Bediüzzaman Yılı” ilan edilse de edilmese de Bediüzzaman’ın kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Bu bir fırsattır. Bizim için bir dönüm noktası, gayret ve şevk vesilesi olmalı, birlik, dirlik ve beraberlik içerisinde teşrik-i mesai yapmalı, kısacası istikbali hiç delik bırakmadan biz kazanmalıyız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.