Mustafa ÖZCAN
Abduh ve şakirtleri!
Mustafa b. Muhammed b. Mustafa el-Güzelhisari’nin Zübdetü'l-Hakaik: Şerh-i Vasiyetname-i Birgivi isimli kitabında Mehdi dönemi ricalinden sayılan Cehcah’la alakalı farklı bir değerlendirme vardır. Buna göre, Cehcah namında bir zat zuhur edip Anadolu’yu zulmü ile doldurur. Deccal ise Horasan’dan zuhur eder. İkinci kat semada olan Hazreti İsa, Deccal’ın zuhuru üzerine Ak Minare’ye inerek harbe/mızrak ile onu öldürüp Hazreti peygamberin Şeriatı ile amel eder.
Burada Birgivi şarihi, Süfyani yerine Cehcah’ı zikretmektedir. Lakin bu yanlış görünüyor. Zira, Zübdet-ül Buhari Tercemesi 958. Hadîsin haşiyesinde nara atan kahraman anlamında “Cehcah” vasfıyla tavsif edilen bir zâtın geleceği (Şarkavî Şerhi’nden naklen) şöyle ifade edilir: "Bu kişinin adı Cehcah’tır. Çok kıymetli bir zât olup, Mehdi’den sonra ortaya çıkacak, onun yolunu tutacaktır. Çoban koyunu nasıl sürerse, Cehcah da cihangir olarak bütün ülkeleri idare edecek, herkes ona boyun eğecektir."
Bu konuda gene de ihtiyatlı olmakta fayda var. Bazıları da Mehdi‘nin sıfatlarını Cehcah’a yüklemektedir. Bunun nedeni kendi zihinlerine uymayan Mehdi vasıflarını ona yüklemek ve böylece Mehdi ile ilgili kendi tanımlarını haklı çıkarmaktır. Halbuki, bu konularda esasa medar olan husus, sem’iyat yani hadisler ve buna bağlı ulemanın yorumudur. Uzmanı olmayanların bu konulara dalmaktan sakınmaları gerekir. Bu konularda ve noktalarda dikkatli olmak gerekiyor.
*
Zübdetü’l Hakaik adlı kitapta da ifade edildiği gibi, Mesih Şam’da bulunan Ak Minare’ye inecektir. Ve bununla da kalmayacak Deccal ve sistemini öldüreceği gibi Şeriat-ı Muhammediye ile de amel edecektir. Lakin günümüzde bazı ilahiyatçılar tam tersine savunuyorlar. Bunu reddetme talilinde ve sadedinde, Hazreti İsa’nın ikinci gelişi ve nüzülü konusunda Müslümanlardaki inancın Hıristiyanlıktan geçme ve Hıristiyan kaynaklı olduğunu iddia ediyorlar. Bu inancın Hıristiyanlık tarafından İslam içine sokulduğunu savunanlar arasında Muhammed Abduh ve Reşid Rıza da var. Hazreti İsa’nın semaya ref’i ve nüzülü konusunda teşkikte bulunmuşlar ve şöyle demişlerdir: ”Hazreti İsa’nın ruh mea’l ceset bir biçimde göklere yükseldiği ve bir nevi dünya hayatı yaşadığı ya da ölmediğine dair kat’i bir delil ve nas yoktur. Sünnetullah çerçevesinde canlılar gıdaya ihtiyaç duyarlar. Keza semadan ineceğine dair kat’i bir nas da yoktur. Bu Hıristiyanların ekserisinin inancıdır. İslam’ın zuhurundan itibaren bu inancı Müslümanların arasına sokmaya çalıştılar ( Dirasat et tarihiye mine’l Kur’an el Kerim: Muhammed Beyumi Mehran, S: 248-249).”
Mustafa Meraği de aynısını savunmuş ve İsa Aleyhisselam’ın ruhu ve cesediyle göklere yükseldiğine dair kesin bir kanıt olmadığını söylemiştir. Cismi ve ruhuyla çanlı olduğu inancını da reddetmiştir. Ora göre, Allah Hazreti İsa’yı öldürmüş ve göğe öyle yükseltmiştir. Vefatından sonra semaya ref’ini de faziletini ve derecesini artırmak olarak yorumlamıştır. İdris Aleyhisselam’la ilgili ‘Refe’nahu mekanan aliyyen’ ayetini de delil gösterip Hazreti İsa’nın da sadece derecesinin yükseltildiğini iddia etmiştir.
*
Bu gibi tevilkar ve modernist ulemaya göre, Cenab-ı Hak, Hazreti İsa’yı mutat bir biçimde öldürmüştür. Sonra derecesini yükseltmiştir. Hazreti İsa şehitler ve diğer enbiya gibi ruhi bir hayatla hayattadır. Mahmut Şeltüt, aynı istikamette gitmiş ve Kur’an ve Sünnette Hazreti İsa’nın cismiyle semaya yükseldiğine dair akide teşkil edecek kuvvetli bir dayanak olmadığını ileri sürmüştür. Ona göre, şimdiye kadar canlı olduğuna ve ahirzamanda ineceğine dair güçlü bir delil bulunmuyor. Şeltüt’e göre, Allah sadece vefat ettireceğini ve kendisine yükselteceğini ve düşmanlarından da koruyacağını vaat etmiş ve vaadi gereği onu düşmanı Yahudilerden de korumuştur. Onu çarmıha gerememişlerdir.
Burada şaşırtıcı olan husus şudur: Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi bazı aykırı fikir beyan edenler Nüzül-ü İsa meselesinin Müslümanlara Hıristiyanlıktan geçtiğini savunmalarıdır. Bu tez son sıraların modası haline gelmiştir. Şinasi Gündüz gibi ilahiyatçılar da bu tezin peşine takılmışlardır. Bu aslında müsteşriklerin savunduğu tezin bir parçasıdır. Onlar da İslamiyet’in Yahudilikten veya Hıristiyanlıktan muktebes olduğunu ileri sürüyorlar. İslam inancının kah Hazreti Hatice’nin (R.A.) amcazadesi Varaka İbni Nevfel kah Rahip Bahira’nın sızıntılarından menkul olduğunu ileri sürüyorlar. Acaba Hazreti İsa veya Hazreti Musa veya Hazreti İbrahim’e inanmak da aynı şekilde Ehl-i kitabı taklit midir? Zira, Hazreti İsa’nın varlığına inanmayan bir sürü insan olduğu gibi Freud’un Hazreti Musa’nın varlığına inanmadığı söylenmektedir. Taha Hüseyin de Hazreti İbrahim’in uydurma bir şahsiyet olduğunu ve tarihi hakikati bulunmadığını ileri sürmüştür. Dolayısıyla nüzül-ü İsa meselesinde Muhammed Abduh’un açtığı çığır muhataralı gözüküyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.