Abdullah Yeğin ağabeyin Urfa’da cami hücresindeki programı
Camide namaz kılınıyor ama eskiden yapılma hücreleri hem boş, hem de bakımsızdı
Risale Haber-Haber Merkezi
Şanlıurfa Harran Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Servet Armağan yıllarca Urfa’da iman ve Kur’an hizmetinde bulunan merhum Abdullah Yeğin ağabeyi anlattı (1). Armağan’ın Ağabeyler Anlatıyor kitaplarının dördüncü serisinde yer alan söyleşini Ömer Özcan Risale Haber okuyucuları ile paylaştı:
RİSALE-İ NUR’DAN BİRKAÇ PARÇA VERİP “BUNU OKU SONRA GETİR” DEDİ
Ortaokul son sınıfta ve lise çağlarımda namaza başladım ve ilk defa kendi ayağımla Abdullah Yeğin ağabeyin yanına gittim. Abdullah Ağabey Balıklıgöl kenarında bulunan Rızvaniye Camiinde kalıyordu... “Ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz” diye yanına oturdum. Tabi ben daha önceden Bediüzzaman ismini duymuştum, orada Risale-i Nur okunduğunu da biliyordum. Daha geriye gidersek, ortaokul çağlarımda Süleyman Cengiz isminde Urfalı bir okul arkadaşım bana, Eşref Edip’in, Bediüzzaman’ın küçük Tarihçe-i Hayat’ını vermişti. Daha sonra Risaleleri elde etmem bu şekilde Abdullah ağabeyden oldu. Kendim gittim… Orada bana daktilo ile yazılmış Risale-i Nur’dan birkaç parça vermişti Abdullah Ağabey. “Bunu oku sonra getir” dedi. Gittim şehrin dışında Bamya Suyu denilen yerde okudum ve birkaç gün sonra geri götürdüm; Abdullah Ağabey bana biraz daha ders okudu…
ABDULLAH AĞABEYİN URFA’DA KALDIĞI YER RUTUBETLİ VE SOBASIZ
Abdullah ağabeyin kaldığı bu Rızvaniye Camii Urfa’nın bir sembolüdür. Urfa’yı tanıtan TV programlarında mutlaka bu cami görüntülenir. O zaman terk edilmiş, yıkık ve bakımsız hücreleri vardı... Camide namaz kılınıyor ama eskiden yapılma hücreleri hem boş, hem de bakımsızdı. Abdullah ağabeyin oraya yerleşmesi, idarece hem önemli değildi, hem de çok rutubetli ve bakımsız olduğu için kimsenin oturmadığı, ilgilenmediği yerlerdi. Oraya, Abdullah ağabeyin yanına, bir günde bir kişi ya geliyor ya da gelmiyordu. O kadar tenha ki tek başına orada kalıyordu. Cami olduğu için yatsı namazından sonra kapatıyorlar, orada hapis gibi kalıyordu. Bir taraf göl, diğer taraf kapı… Diyelim hücresi burası, tuvaleti yüz metre ileride, caminin bir köşesine yapmışlar. Çok zahmetli, rutubetli bir yerdi... Sobası yok, yakacak bir şey de yoktu... O gençlik yıllarında orada kaldı...
AKŞAM VE YATSI NAMAZLARI ARASI DERS
Bir müddet sonra, bu camide yazın, akşam-yatsı arası ders yapmaya başladı. Dersten sonra yatsı namazını kılar biz dağılırdık. Cami kapısı kapanır, Abdullah Ağabey içeride kalırdı. İşte bu derslerin benim çocukluk-gençlik ruhumda müspet tohumlar ektiğini sonraları fark ettim. Urfa’da Abdullah ağabeyin yanı sıra Hüsnü Bayram Ağabey ve Zübeyir Ağabey de bulunmuştur. Zübeyir Ağabey Telgraf memuru olarak tayinini Urfa’ya yaptırmıştı (2) …
GÜNÜMÜZDE BURADA HER GÜN DERSLER YAPILIYOR
Rızvaniye Camii seneler sonra, 1990’ların başlarında, Şanlıurfa Harran Üniversitesinde rektörlük yaptığım dönemlerde restore edildi, hücrelere kapılar takıldı, güzel oldu. Garaiptir, hem çok gariptir; seneler evvel ilk Risale dersini aldığım Rızvaniye Camii’nin 25 kadar hücresinden birini, restorasyondan sonra, Rektörlük misafirleriyle görüşme odası olarak aldım. Hem de en büyük odasını... Valilik izniyle bana tahsis edildi... Bu geniş odada öğretim üyeleri, bakan ve yabancı misafirleri ağırlıyordum. Ve dahası, vaktiyle Abdullah ağabeyin oturduğu ve benim ilk risale dersini aldığım odayı da tefriş ettirdim. Halen burada her gün dersler yapılıyor.
“NURCULARA HİÇ KİMSEYE SÖZ SÖYLETMEM”
Tekrar o günlere dönelim: Bir müddet sonra Abdülkadir Badıllı’nın babası, Abdurrahman amca evini derslere açtı. Abdurrahman amca, Urfa’nın Badıllı Aşireti’nden… Yakışıklı, uzun boylu bir adamdı. Urfa’nın eski mahallerinden birinde bir evi vardı. O evini açtı ders yapmak üzere. Orada Pazar günleri öğleye kadar dersler yapılırdı. Aşiret (Badıllı) reisi olduğu için Abdurrahman amca cesaret edebiliyor, başka kimse cesaret edemiyordu. Bastonla gezerdi, nüfuzlu, asabi bir adamdı. “Nurculara hiç kimseye söz söyletmem” derdi. Allah ondan razı olsun. Bir müddet de oraya devam ettim derslere...
DİPNOT:
1) Prof. Servet Armağan’ın anlattığı hatıralar, Abdullah Yeğin ağabeye tarafımdan teyid ettirilmiştir. (Ömer Özcan)
2) Urfa hizmetleriyle alakalı ilk gelişmeler şöyledir: 1951 senesinde, Abdullah Yeğin Ağabey, o sırada okuduğu Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ni terk ederek, Üstad Hazretleri’nin hizmetine girmek üzere yanına gider. Hz. Üstad onu, daha önceleri altı aylığına göndermiş olduğu Ceylan Çalışkan’ın yerine, Urfa’ya gönderir. Bu arada Üstad, İslâhiye’de telgraf memuru olarak çalışan Zübeyir Ağabey’e, tayinini Urfa’ya yaptırması için haber gönderir. Zübeyir Ağabey de tayinini Urfa’ya aldırır. Daha sonra, Hüsnü Bayram Ağabey de Üstad Hazretleri tarafından yanlarına, Urfa’ya gönderilir. Böylece bu üç kahraman talebe Urfa’da bir buçuk sene kadar kalırlar.
1953 başlarında Urfa’da, Nurculuk yapmak ve çocuk okutmaktan dolayı tevkif edilirler ve Isparta’ya götürülürler. Isparta’da iki ay kadar hapis yattıktan sonra, tutuksuz olarak yargılanmak üzere serbest bırakılırlar. Üstad, Zübeyir Ağabey’i hizmet için kendi yanında alıkoyar… Abdullah Yeğin ile Hüsnü Bayram ağabeyleri ise, 1953 yılı yaz aylarında tekrar Urfa’ya gönderir. Hüsnü Ağabey bir müddet sonra tekrar Üstad’ın yanına avdet eder. İşte Servet Armağan hocamızın Abdullah ağabeyle olan irtibatı bu tarihten sonra başlar... (Ömer Özcan)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.