Prof. Dr. Abdullah YILMAZ

Prof. Dr. Abdullah YILMAZ

Elifba Cüzüm ve Memo

Size hiç çocukluğumun en travmatik hatıralarından birini anlattım mı?

Şöyle yanaşın civarıma da anlatayım size:

Bizim çocukluğumuzun değişmez yaz tatili ritüeli; boynumuza elifba cüzümüzü asıp Kur'an kursuna gitmekti.

Her yaz hevesle elif-be'den başlardık ve ilginçtir o Elifba cüzünü bitirip Kur'an'a geçemeden biterdi Kur'an kursu maceramız.

Moron da değildik ama niyeyse bizim zamanımızda Kur'an'a geçmek atomu parçalamaktan daha zordu. Usul mü yanlıştı, hocalar mı çok fazla sıkıyordu? Bilemiyorum.

Bugün -Hamdenlillah- 4-5 yaşındaki cennet kokulu sabilerin kreşlerde, anaokullarında 1-2 ayda Kur'an'a geçtiklerini gördükçe; geçmişe dair hüzün geleceğe dair tükenmez bir umut kaplıyor gönlümü.

Neyse, biz sadedimize gelelim:

İlkokul 5'in yaz tatiliydi. Her zamanki adetim üzere; boynumda Elifba cüzü, salına salına yarım saatlik yolu tepip Kur'an kursuna gidiyorum.

İhsan Hocamız vardı. Yaşıyorsa Allah selametlik versin, vefat ettiyse merhametiyle muamele eylesin. İyi niyetli biriydi ama şefkat ve merhametin galiba onun diyarına uğradığı yoktu. Her vakit sinirli, her vakit kendi ile kavgalı biriydi. Yine de yaz tatili demek bizim için Kur'an kursu demek, elifba cüzü demek, hele Ramazan ayına denk gelen o yaz tatilleri tamamen oruç ve Kur'an demekti.

Uzatmayayım. Yine böyle bir gün, Kur'an kursundan çıkmış salına salına eve gidiyordum.

Amcamın kayınbiraderinin oğlan Mehmet vardı, Memo derdik ona. Belalı bir çocuktu. Mahallede bulaşmadığı sataşmadığı hiç bir çocuk yoktu.

Ben eve doğru, Elifba cüzüm boynumda bir sağa bir sola salınarak, aheste aheste giderken, çarşının tam çıkışında karşıma çıktı.

Hep sataşmak isterdi bana ama ben hiç fırsat vermezdim ona. Akıllı, terbiyeli çocuktum ya ondan. Yine sataşmaya, eften püften bahanelerle el kol hareketleri yapmaya çalışıyor, ben de def-i şer kabilinden uzak durmaya ve sesimi çıkarmayarak aradaki mesafeyi açmaya çalışıyordum.

Memo baktı ki benden umut yok, o da arkamdan gelmeyi bıraktı. Şöyle aramıza göz kararı, kuş uçuşu bana yetişemeyeceği kanaatini uyandıracak bir mesafeyi bırakınca, o güne kadar şuuraltımda hep yapmayı isteyip de naifliğimin müsaade etmediği bir şeyi yaptım ve ömrümde ilk defa küfür ettim. Bağırarak "eşek oğlu eşek" diye nida ettim. Artık yılların birikmişliği miydi, cahil cesareti miydi? Bilemiyorum.

Ve Memo duydu: "Ulaaannn!" diye bağırdı. Koşacak ama mesafe uzun, ben de Hüseyin Bolt gibi dört nala koşuyorum. Arayı epey açtım.

Bir ara nefes nefese geriye baktım; Memo kayıp! Derin bir nefes alıp, durdum. Dedim ki; tamam, hem Memo'yu atlattık, hem de içimizi rahatlattık.

Biraz sonra bir traktör yanıma yanaştı, geçti, ardından römorku da geçti, bir de baktım ki meğer bizim belalı Memo traktörün römorkuna yapışmış, aradaki mesafeyi ışık hızıyla geçip yanımda bitmiş.

Ben bir Memo'yu gördüm, bir gökyüzünü gördüm, bir de suratımın yapıştığı yeri.

O günden sonra 3 gün kursa gidemedim, gözümün şişinden dolayı.

Ve o gün bugündür; aramızdaki maddî/manevî mesafe ne kadar uzak olursa olsun, şerir insanlara bulaşmamayı bir hayat düsturu edindim, vesselam!

Meraklısına not: Kur'an'ı 8. sınıfın yaz tatilinde, Kemal Hoca isminde cıva gibi genç, enerjik, şefkat ve merhamet dolu bir hocanın himmet ve gayretiyle, bir yaz tatili müddetinde hatmettim. O gün bugündür, okuduğum her Kur'an ayetinin sevabından o da hissedar oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum