Seher ŞİRVAN
Açılar...
Mü'min temkin insanıdır.
İtidal; Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak.
Yumuşaklık ,uygunluk manalarını taşımaktadır.
Mü'min ise Allah'ın arzdaki halifesi olması hasebiyle yaratılan her mahluka karşı duruşu itidal eksenlidir.
“Böylece sizi orta (ifrat ve tefritten uzak, îtidâl üzere, âdil) bir ümmet kıldık…” (1)
“İşlerin hayırlısı, îtidâl üzere olandır.” (2)
Her işte itidal ve temkinli olunmadığında , gelebilecek musibetlere adeta davetiye çıkarılır.
Hadiseleri, insanları abartmak, olmayanlardan dem vurmak hasebiyle zımmi yalan olabilir.
''Mü'min korkak olabilir , cimri olabilir , asla yalancı olamaz.''(3)
Abartmak, (ifrat) sosyal medya, iş yeri, aile içi, arkadaşlarla ilişkilerde vs vs. müspet ya da menfi fark etmez, insanın önyargılarından oluşur. Üzerinize bir kez döküldüğünde çıkmayan vişne lekesinden beter lekelerdir. Huzur kaçırmaya birebir, muhabbeti tüketen, uhuvveti baltalayıcı darbelerdir.
Müspet abartmanın da zararı vardır. Sabaha kadar namaz kılıp, tam sabah namazı vakti yorgunluktan uyuyakalınıyorsa, kılınan nafilenin farzı (gafletle dahi olsa) terkine sebep olması hasebiyle ehemmiyeti kalmaz. O nedenledir ki, mü'min sünnete ittiba ile uyur, yer, içer, gecenin belli vaktinde namaz kılar. Allah Resulü'nün (sav) yaptığı gibi.
Menfi hadiseleri abartmak da bilhassa insanın içsel yargıları sebebiyle olaya, kişiye önyargıları ile bakışından kaynaklanır. Kişi ne kadar müspet hareket etse dahi, muhatablarının önyargılarının ağına takılmaktan kurtulamaz.Bu önyargılar yapılanların müspetliğin önündeki blokajdır ve her zaman önyargılı insanı yanlış sonuçlara taşır.
Anlaşıldığı üzere, abarttığımız hadiseleri tekrar tekrar gözden geçirmeli. Hiç yalan söylemiyor gözüküyor muyuz acaba?
***
''Gönlüm kırık, canım sıkkın, her şey ters gidiyor ve sevdiklerimle mütemadiyen anlaşmazlıklar içindeyim, beni kimse anlamıyor.'' Size de tanıdık geliyor mu bu cümleler.
Hadiselerin teyakkuzu ile insanda oluşan gönül kırıklığı hali, çoğunlukla yine insanın kendi sınırlarını bilmeyişinden kaynaklanır.
”Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”(4)
Bu ölçüyü koyduk mu hiç kendimize, soralım içimize, sonra yeni bir sayfa açalım. Gönül sayfasının ilk satırına yazalım bu hadis-i Şerifi. Altına düşecek her isim şekillensin ve boyansın rengine hadis-i şerifin.
Mü'min güneş gibidir, onun her sözü ve hali aydınlatmak olması hasebiyle hoş görü ve itidal ekseninden çıktığında eksen kayması sonucunda kendi başta olmak üzere ona münhasır yaratılanlar da eksenleri kayacak ve çizgileri şaşacaktır.
"Allah, yumuşak ve güler yüzlü kimseyi sever." (5)
Eleştirmekte ve sevmekte ölçü esastır.Ölçünün ne olduğuna gelince şahsi ölçülerimiz değil, Kur'an ve sünnet çizgisinde olduğu sürece gönül yıkılmaz.Zira Kur'an ve sünnet çizgisindeki itidal kamil insan ölçüsüdür.
Kamil mü'minin şahsi ölçüleri elbette ki olur fakat o ölçüleri ve bakış açısını Kur'an ve sünnet merceği ile ayarlamazsa tüm açı yanlış sonuçlar verir.Yorumlamalardaki kaos,Allah'ın hoşnutsuzluğu ve sosyal kargaşa , gönül kırıklıkları kaçınılmaz sonuçlardır.
***
Mü'min hiç bir şeyin fanatizmini yapmaz, zira o Allah'ın kulu olması hasebiyle kainata ve kendine verebileceği en büyük zararın Allah'ın hududunu aşmak olduğunu bilir.
"Zarara rızâsıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir." (6)
Kişi kendi rızasıyla Hudulullahı (Allah'ın hududunu) aşıyorsa , ne kullardan ne de Allah'dan şekva edemez.
Allah'ın ne hüküm vereceğini düşünmeksizin atılan her adım nefsin prangalarının sayısının artması demektir. Taşınması zor ve altında ezilmek kaçınılmaz yüklerin altına girip menfi sonuçlarını sebeplerden bilmek bu dünya vechi ile belki bir parça sığınılabilecek bir limandır. Ancak hesap gününde, sebeplerin insana hiç bir faydası olmayacak, insan orada ancak kendi eli ile işledikleriyle baş başa kalacaktır.
***
Mü'min yalnızca Allah'ın kuludur. Bu şeref ona tüm makam ve mevkilerin kapılarını açar, zira en yüksek makam ve mevkiler ancak Allah (cc) nazarında ve katındakilerdir.
Kimseye el açmaz, boyun bükmez. Doyuran, barındıran, veren ve alanın, Allah (cc) olduğunu bilir.
Mü'min tevekkül insanıdır. İrade-i cüzziyesini ihlasa kilitler, geçtiği her yarde tıpkı hızır as gibidir.İhtiyaca yetişir, düşenin kimliğine bakmaz tutar kaldırır, yoksa da bulur buluşturur Allah için veririr, yoksa sabreder.
***
Mü'min sevdalıdır. Yazgısındaki nefeslerine Hu soluklamaya sevdalıdır. Güzelleri güzellikleri Hu der sever.
Mü'minin kaybı yoktur. Kayıp sebebi perdesi ardında cennet yatırımları yapar Rabbi onun için bilir. Hamd eder, sabreder, O'ndan gelene;
Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lutfun da hoş der riza yamaçlarına kurar otağını...
***
Mü'min dünyayı sorgulayan insandır. Mü'min kainatı okuyan insandır. Mü'min hadiseleri Kur'an ve sünnet terazisinde tartan insandır.
Mü'min dünyada garip insandır, mü'min Allah'a karib insandır vesselam...
Kaynak:
1-el-Bakara, 143
2-(Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, V, 261
3-Muvatta’, Kelam, 19; Beyhakî, Şuab, IV, 207
4-Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60)
5-Camiüssağir, No.1070
6- Risale-i Nur /Sözler 13. söz
7- Yunus Emre
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.