Nurettin HUYUT
Alevilere, dinlerini öğrenmelerinde yardımcı olalım
Alevi bir komşum var, komşuluk yönü iyi, eşi ise Sünni (Hanefi mezhebinden)
Geçen hafta bu komşum annesini -yakalandığı kanser sonucu- kaybetti. Komşuluk hakkı, hanım bir tencere dolma pişirmişti birlikte götürdük, hem başsağlığı dilemek hem de bu vesile ile biraz dinden imandan bahsetmekti amacımız.
Pazar olması nedeniyle herkes evdeydi. Biraderleri eniştesi ve çocuklar, epey bir kalabalık vardı. Gitmemize hayli sevindiler. Birlikte yemek yedik bu arada bir iki komşu geldi gitti. Kalkmadan önce bir yasini şerif okuyalım dedik.
Okuyup bağışladıktan sonra Yasin Suresinin sona yakın iki ayeti: Dedi ki: "Çürümüş kemikleri kim diriltecek?" De ki: Onu ilk önce kim yaratmışsa tekrar O diriltecek. O herşeyin yaratılışını hakkıyla bilendir. (Yâsin Sûresi: 78-79.) ayetlerinden bahisle konuya girmiş olduk.
Dilimizin döndüğü kadar bir şeyler anlatmaya çalıştık, moral verdik, tekrar dirileceğimizden bahisle üzülmemelerini anlatmaya çalıştık, ahirette yeniden beraber olacaklarını ifade ederek teselli vermeye çalıştık.
Benim bu şekilde iman hakikatlerinden anlatmam onların dikkatini çekti birkaç soru sorma ihtiyacı duydular. Çocuklardan biri: Kıyamet kopacak mı? Dünya yıkılacak mı? diye bir soru yöneltti. Ona cevap verdim. Daha sonra eniştelerden biri insan görmediği şeye inanmaz, ben de görmediğim şeye inanmam diyerek konuyu biraz da tevhide getirmiş oldu.
Hülasa iki saate yakın onlara bu konularda geniş sayılabilecek bir açıklama yapma ve tevhit ve ahirette tekrar diriltileceğimizi ispat etme fırsatımız oldu. Hatta komşumun kız kardeşlerinden biri eğilerek anlat, anlat kocam bir şeyler öğrensin o çok inançsızdır. diye ikazda bulundu.
Bu fırsatı yakalamış olmam ve anlattıklarımdan dolayı onların memnun olmaları beni de memnun etmişti. Bu duygular içerisinde görevini yapmış olmanın mutluluğu ile oradan hatır alarak ayrılmıştım.
Sonra kendi kendime düşündüm, orada gördüklerimi dikkate alarak biraz da empati yaparak tahlil etmeye çalıştım.
Bu tahlilden sonra şunları tespit ettim sizler de katılır mısınız bilemem:
Alevilerle ilgili olanını şu başlıklar altında topladım.
1-Aleviler Cumhuriyet döneminde maalesef yalnız bırakılmışlar.
2-Kendilerine dinlerini öğretecek hiçbir fırsat verilmemiş.
3-Dede diye adlandırdıkları maneviyat önderleri de dinden uzak insanlar.
4-Onlara dinlerini öğretecek Diyanet Teşkilatı da ortalıkta yok
5-Medreselerde sıkı yetişmiş cemaat mensupları da bulunmuyor
6-İmam Hatip okulları yok
7-İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri yok
8-Camilerinde vazedecek vaiz ve vaizeleri de yok.
9-Son zamanlarda cem evleri birazcık olsun bazı faaliyetlerde bulunsa da onların da birçoğunun itikatlarının bozuk olması bu kesimin dinini öğrenmelerini sağlamak yerine, yanlış şeyler öğrenmeleri sonucunu doğurmuş ve batıl bir yola girmelerine neden olmuş.
10-Özetle: Kendi hallerine terk edilmişler.
Sünni Müslümanlar ile ilgili kısmı ise şu başlıklar altında topladım.
1-Diyanet Teşkilatı Sünnilerin dini ihtiyaçlarını karşılıyor.
2-Türkiyenin her yerinde camiler inşa etmiş/edilmiş ve bu camilere imam tayin etmiş bununla da yetinmemiş vaiz ve vaizeler yetiştirip her tarafa, hatta Almanyaya kadar göndermek suretiyle onlara yönelik görevini yerine getirmiş.
3-Bununla birlikte cemaatler ve tarikatlar hayli çaba göstermiş, bilgilenmeleri yönünde ileri seviyede mesafe alınması sağlanmış.
4-İmam Hatip Okulları ve Üniversitelerin İlahiyat Fakülteleri de bu konuda büyük destek sağlamış birçok insanın dinini iyi bir seviyede öğrenmesine neden olmuş.
Bu tespitlerimden sonra ortaya şöyle bir sonuç çıktı
Yukarıda maddeler halinde sıraladığım tespitler gösteriyor ki, Alevilerin bu gün dinlerini öğrenmemelerinde Gerek Diyanet Teşkilatının, Gerekse İmam Hatiplerin ve onun devamı mahiyetinde olan İlahiyat Fakültelerinin vebali çok büyüktür.
Cemaatlerin ihmalleri yabana atılmaz bir seviyededir. O nedenle Cemaatlerin de günahları büyüktür.
Biran evvel bu durumun düzeltilmesi lazım ve onlara dinlerini en iyi şekilde öğrenmeleri için tüm imkânlar seferber edilmeli hayli zaman kaybı söz konusu bu kaybı telafi için ciddi gayret sarf edilmelidir.
Diyanet İşleri Başkanlığına bu noktada çok büyük iş düşüyor. Bir an evvel Alevilerle ilgilenecek Daire Başkanlığı seviyesinde bir birim kurarak bu konuda ne gerekiyorsa yapmalı.
Alevi anlayışı dikkate alınarak ve inkar edilmeden İyi donanımlı vaiz ve vaizeler yetiştirmeli (bunlar Caferi mezhebi, Şia mezhebi ile Hanefi mezhebini iyi bilmeli) ve onların bu alandaki ihtiyaçları karşılanmalı.
Cemaatler bunlara yönelik gayretlerini arttırmalı. Hulasa bu boşluk bir şekilde doldurulmalı. Aksi takdirde hayat boşluk kabul etmez kaidesince başkaları (Sosyal demokratlar) bugüne kadar doldurdukları gibi bundan sonra da dolduracaklardır.
Onların dinleri mi var? diye de bir soru yönelttiğinizi hissediyorum.
Elcevap: Evet var. Onların dinleri Din-i İslamdır. Doğru İslamiyeti onlara öğretmemiz bir vecibedir. Bir şartla Alevilik ve şialık kisvesi altında ve onları inkar cihetine gitmeden bu yapılmalı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.